'Kalamış İskelesi korunmalı, Yat Limanı Kalamış’ta olmamalı'

Kadıköy’de kentin hafızasını oluşturan mekanların titizlikle korunması gerektiğini söyleyen Arif Atılgan, Kalamış’taki iskelenin de bu değerler arasında görülmesi gerektiğini savunuyor.

Gamze Erbil

Geçtiğimiz günlerde ihale süreci tartışmalara neden olan Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı için hâlâ yapılabilecekler olduğunu savunan Arif Atılgan, belediyenin aslında bu süreci halk yararına bir yola sokmak için yeterli güce sahip olduğunu savunuyor. Yat limanının hukuki sorunlarına işaret eden Atılgan, yeni projeyle birlikte kentin göbeğine halka yabancı bir yapılaşmanın yerleşeceğini, Kalamış’ın bir yat limanı mekanı olmaması gerektiğinde ısrar ediyor. Atılgan Kadıköy hafızasında önemli bir yeri olduğunu belirttiği Kalamış İskelesi’nin de korunma altına alınması gerektiğini vurguluyor.

Kadıköy’ün tarihiyle ilgili çalışmalar yapan ve son dönemde de Fenerbahçe Kalamış Yat Limanı ve Kalamış İskelesi’yle ilgili değerlendirmelerini paylaşan Atılgan’la yakın zamanda ihale süreci tamamlanan liman ve iskele konusundaki değerlendirmelerini konuştuk.

'Kara parçası ortadan kaldırılıyor'

Kalamış Limanının özelleştirmesiyle ilgili son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Kim ne yapmak istiyor ve tam olarak ne oluyor? Kadıköy Belediyesi ihaleye 'limana çökmesinler' diye girmeye çalıştı, ama 'engellendiği' söylendi. Geçtiğimiz günlerde, 40 yıllığına kiralamayı içeren özelleştirme ihalesinde en yüksek teklifi 2 milyar 531 milyon lirayla TEK-ART Kalamış ve Fenerbahçe Marmara Turizm Tesisleri AŞ verdi. Siz konuyla yakından ilgilisiniz, ne diyorsunuz?

İhalenin şartnamesinde 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa tabi olmadığı yazılı. Dolayısıyla, en yüksek teklif veren vs. diye bir şey yok. İhaleyi çıkaran kurum (Özelleştirme İdaresi) işi istediğine vermekte serbest. Pazarlık yapılmış ve kendilerine göre uygun gördükleri firmaya vermişler.

Benim bildiğim kadarıyla belediyeler kamu kurumu olarak ihaleye giremez. Ticaret yapmazlar. Sanırım belediye şirketi kurarak olabiliyor bu işler. Anladığım konu değil.

Yat Limanına talip olmak demek kent merkezindeki bu tip tesisleri kabul etmek demektir. Bana göre kent merkezinde Yat Limanı olmamalıdır. 

Bu arada, ihaleye ve plana dava açma konusu vardı. Umarım bunlar kaçırılmamıştır. Neticede ihaleyi ilana göre veriyorlar, kazanan da kendine göre yapar orayı; bir şey yapılamaz o zaman.

Belediyenin elinde yetkileri vardır. Geçenlerde bir önceki Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu Bey’le konuştum. Haydarpaşa’daki restorasyon projesi belediyenin onaylayacağı şekle sokulana kadar iki yıl ruhsat vermediklerini ve düzeltme yapıldıktan sonra ruhsatı verdiklerini anlattı. Tabii bu arada ilgili itiraz ve yazışmaları yaparak… Yani belediyenin yasal gücü vardır. Neticede burada yapılacak binalara ruhsatı belediye verecek. Yetkilerini kullanarak istediği şekilde burayı yaptırabilir belediye. 

“Çökme” konularını ben anlamadım. Lügatimde olmayan kelime. 

Yoğunluk artışı ve yeşil alana yapılaşma var, bildiğim kadarıyla ÇED Raporu yok. Bunlar itiraz ve hukuki süreç için önemli kozlardır.

Sonuçta ihale yapılıp verilmiş; ama hâlâ yapılacaklar var. Ben son yazdığım yazıda bunları söylüyorum. O kadar yanlışlar var ki, bu konular hukuki sürece girerse süreç bitmez zaten. 

Son yazımda şimdiki ve yapılacak mendirekleri gösteren iki plan var. Yapılacak plan olan kırmızı renklisinde mendirekler kalınlaştırılmış, büyütülmüş, toplam yat limanı metrekaresine 42 bin metrekare civarı bir alan eklenmiş, (436 bin küsur metrekare alan 478 bin küsur olmuş); o alan denize yapılacak mendireklerle doldurulup büyültülmüş. Şimdi soru şu: Denize yapılan mendirekler hangi kurala göre yapılıyor ve emsal hesabına sokuluyor? 

Başka bir yazımda Kalamış İskelesi’nden bahsediyorum. İskelenin denize gelen kısmı kaldırılıyor. Belediyenin planında İskelenin ada parseli belli. 74 ada / 1 parsel. Burası kara parçası. Kara parçası ortadan kaldırılıyor. O kalkınca denizde daha çok sayıda büyük tekne yanaşacak bir plan meydana geliyor. Liman ona göre planlanıyor. 

Kara parçası nasıl deniz yapılır? Ben bunun prosedürünü bilmiyorum. 

Bir de başka bir tuhaflık var burada. İskelenin deniz yapılıp ortadan kaldırılan kısmı toplam metrekareden çıkarılmıyor. Çıkarılmayınca emsal hesabında inşaat alanını artırıyor. Yani hem var, hem yok o iskele o planda. 

Bunlar ciddi yanlışlar. Bunlarla ilgili hukuki süreç başlatıldığı zaman, elinde bayağı bir güç vardır karşı çıkan arkadaşlarımızın da, belediyenin de. Önünde sonunda onların istediği duruma getirmek zorunda kalırlar o zaman.

Arif Atılgan

'Bu tip tesisler şehrin merkezinde olmamalı'

Plandaki sorunlar bir yana yat limanının burada olmasını da sorguluyorsunuz aslında…

Ben şunu vurgulamaya çalışıyorum: Bu tip tesisler şehrin merkezinde olmamalıdır. Buna rağmen olmuş, buna bir de böyle eklemeler yapmak, hiç olmamalıdır. “Tamamına karşıyım” dediğimde “yapılmış artık yıktıramayız” gibi yanıtlar alıyorum, keşke yıktırılsa. Böyle bir şeyin kentin göbeğinde olmaması lazım. Olmaması lazımken bir de buna eklemeler yapılmak isteniyor. Onun hiç olmaması lazım. Demek istediğim budur.

Önerilen plan çevreye yük getirecek. Yeraltı otoparkı yapılacak. Kalamış İskelesi’nin bulunduğu kara parçasının orada yeni binalar inşa edilecek. Daha ilerde üçgen şeklinde yeşil alan var, oraya da binalar yapılacak. Ve bu yeni binaların içine de çok lüks mekânlar yapılacak. Halkın gidebileceği yerler değil. Şehrin göbeğinde halkın kolay giremeyeceği, yerleşime sırtı dönük bir tesis. Duyumlarım böyle. 

Benim hep söylediğim şudur: Kent içinde tekne barınakları yapılmalıdır. Kabaca söylüyorum, 10 metreden küçük teknelerin ucuz ücretle bağlanabileceği tekne barınakları... Belediyeler yapabilir, belediyeler yönetiminde olabilir bu barınaklar.

Amaç halkı denizle buluşturmak olmalı. Halkın denizle hiçbir ilgisi kalmamış. Kentimizde deniz var mı, yok mu halkın haberi yok. 

Gemi gibi yatlar var, onların bağlandığı marinalar şehrin dışında olmalı. O insanların arabası da vardır, helikopteri de. Rahatlıkla teknelerine gidebilirler.

Limanın ve iskelenin geçmişte geçirdiği dönüşümler ve bundan sonra nelerin beklenebileceği hakkındaki görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?

70’li yıllarda deniz dolduruldu. Aslında orası park olacaktı. İskelenin Kurbağalıdere tarafında belli bir mesafedeki alan tekne çekek yeri yapıldı. Tekneleri çekip tamir etmek için. Tel örgüyle örüldü. O tekne yeri sonra Fenerbahçe’ye doğru büyüdü. Sonra yat limanı oldu, Özelleştirme İdaresi aldı. O günlerden bugüne geldik.

En son 2013 yılında ÖİB bir plan yaptı, alan toplam 435 bin metre kare idi, 2017’de yeni bir plan yapıldı: alan 478 bin metre kareye çıkarıldı. Şimdiki hâlihazır hali, yine de biraz daha insancıl. Yeni planla ihaleyi de yaptılar. Karşı eylem yapan arkadaşların ve belediyenin dava açma müddetlerini geçirmemiş olmalarını umuyorum. 

'Fenerbahçe tarafında suyu içilen bir pınar vardı'

Biraz bu mekânın tarihinden bahsedebilir misiniz, Kalamış’taki iskelenin Kadıköy’ün hafızasında önemli bir yeri var, siz koruma altına alınması gerektiğini savunuyorsunuz, ne yapılabilir?

Bu konuyu incelemeye başladığımda şuradan yola çıktım: Özelleştirme İdaresi’nin kararında alan için, “435.128 metrekare alan, 1.135 metrekare (Türkiye Deniz İşletmeleri) TDİ’ye ait yeri de içine alarak 436.263 metrekare oldu” diye yazıyor. TDİ mülkiyetindeki alan olan Kalamış İskelesi’ni de katmışlar. 

Kadıköy Belediyesi’nin imar planlarına baktığım zaman iskele resmen bir kara parçası olarak duruyor. Sanki zamanında planı yapanlar iskele belki ileride koruma altına alınır diye düşünmüşler. İyi niyetli düşünüyorum. O iskeleyi 74 ada / 1 parsel diye korumuşlar. Öyle veya böyle, hakikaten iyi yapmışlar.

Bu bilgiyi bulunca İskelenin hikâyesini yazdım. Kalamış İskelesi, 1933’de vapurların çalıştığı ilk şehir hatları seferlerinin yapıldığı iskelelerden biri. Avrupa yakasında Haliç-Boğaz seferleri, Anadolu yakasında Haydarpaşa-Kadıköy’den başlayan, Moda, Kalamış, Caddebostan, Suadiye, Bostancı, Maltepe, Kartal, Pendik’e kadar bütün iskelelere uğraya uğraya giden seferler. O zamanlar yerleşim kıyılarda... Vapurla gayet güzel bir ulaşım sağlanıyor. Yani Kalamış İskelesi şehir hatları vapurlarının ilk çalıştığı iskelelerden biri. Kıyı sığ olduğundan, denize uzatılmış. Önce yüz kusur, en son 210 metreye kadar denize uzatılmış. Demek ki, Kalamış’ta bir yerleşim var. Vapurla ulaşım hizmeti bekleyen bir topluluk var ki oraya bir iskele gerekmiş. İskelenin tarihinde böyle de güzel bir hikâye var.

Kurbağalıdere tarafı uzun bir kumsaldı. Sığdı o taraf; yüzebilmek için epey açılmanız lazımdı. Burada çoluk-çocuk, yüzme bilen-bilmeyen rahat rahat denize girebilirdi. İskelenin Fenerbahçe tarafına ya karadan ya da iskelenin açığından denizden geçilebiliyordu. O sıralarda sandal kiralanıp denize girilirdi. Yolcu salonu olan tek katlı binanın kara tarafında, İskelenin altında sandalla geçilebilecek bir aralık yapmışlardı. Köprü niyetine... Oradan sandalla geçilir, öbür tarafta da denize girilirdi. O aralıktan sonra, iskelenin iki tarafında sandalla gelen yolcuların iskeleye çıkabilmeleri için denize inen merdivenler vardı. Kadıköylü çocukların büyük çoğunluğu o merdivenlerde yüzmeyi öğrenmiştir.

İskelenin Fenerbahçe tarafında suyu içilen bir pınar bile vardı. O taraf daha güzeldi denize girmek için. Çok berrak, çok güzel bir su vardı. 

'Bunlar buradaki birçok anıları barındıran mekânlar'

Kıyıdaki çay bahçeleri, Köhne gibi mekânlar da çok anlatılıyor…

Köhne, deniz doldurulduktan sonra yapıldı. Kara tarafında bir çay bahçesi idi. Vapur seferleri bu iskelelere çalıştırılmamaya başlanmıştı. Artık ulaşım karadan olmaya başlandı. İskelenin üstü de bir ara çay bahçesi-restoran olarak kiraya verilmişti. Köhne halkın daha çok sevdiği bir yerdi. Samimi bir yerdi. Bunlar buradaki birçok anıları barındıran mekânlar…

Koruma gerektiğini savunuyorsunuz…

Kesinlikle İskelenin korunması gerekir. İlgili Koruma Kuruluna başvurulmalıdır. İmar planında da kırmızıyla çizilerek gösterilmiş. İskele olan kısmın zemini “burası iskeleydi” anlamında daha farklı dokulu bir malzemeyle döşenebilir. Tek katlı bekleme salonu ve gişelerin olduğu binanın olduğu yer de bellidir zaten. O da oraya yapılırsa, burası Kalamış İskelesi’ydi anlamında hikâyesi de duvarına yapıştırılırsa, Kadıköy’ün hafızasında yer eder ve çok da faydalı olur bana göre. 

Ama bunu yok etmek, Kadıköy’ün hafızasını yok etmek anlamındadır.

'Kadıköy’ün hafızasının canlı tutulması gerekli'

Kadıköy’de aslında hunharca bir hafıza katliamı öteden beri sürüyor. Çok fazla kamusal bir müdahale de yapılmıyor. Bunun için kim ne yapabilir?

Kadıköylülerin, Kadıköy’ün kamu kurumlarının Kadıköy’e sahip çıkması lazım. Bakın Avrupa Yakasında Suriçi bölgesi Bizans’ın kurulduğu bölge. Bütün dünyanın bildiği ve korumaya alınmış bir alan. Hâlâ Bizans, Roma, Osmanlı medeniyetlerinden kalma korunan eserler vardır orada. O Suriçi bölgesi, Kadıköy’ün ilk oluştuğu Kalkedon yerleşiminden 18 yaş daha genç. Yani Kalkedon Bizans’tan daha yaşlı. Ama Kadıköy’de dolaşın, yüz senelik yerleşim bile demezsiniz. Maalesef Kadıköy başından beri çok hunharca kullanılmış. Eskiye hiç dikkat edilmemiş. Eskiyle ilgili hiçbir şey korunmamış.

Mesela Ayrılık Çesmesi, Kadıköy’ün günümüzde kalan en eski eseridir. Orada çukurda sıkıştı kaldı. Eskiden beri söylerim. Çeşmeyi tarif etmek için “AVM’nin karşısında” diye ifade kullanılıyor. AVM’nin mazisi en fazla 15-20 senedir, çeşme 400 seneliktir hâlbuki.

Yakın geçmişte Kadıköy İskelesi’nin yanında kayık iskelesi vardı, orası dolduruldu, dümdüz rıhtım yapıldı. Haydarpaşa’da da vardı, oradan kayıkla yolcu taşınırdı. 1980’lerde dahi taşıma yapılırdı. Oranın da hafızada yüz kusur senelik hikayesi vardı. O da yok oldu.

Yakında Kadıköy’de günümüze kalmayan eski eserlerin listesini çıkaracağım. Kalanların korunması, Kadıköy’ün hafızasının canlı tutulması gereklidir.