“Sam Amca'nın bastığı yer iflah olmaz!”

“Kürt açılımı” ile ilgili sorularımızı bu kez yönetmen Semir Aslanyürek'e sorduk.

Hükümetin “Kürt açılımı” dediği şeyin içeriği hala net değil ancak bazı aydınlar tarafından 162 imzalı bir bildiri yayınlanarak, daha ilk andan hükumetin açılımına destek verildiği açıklandı. AKP hükumetinin şu ana kadarki icraatları, niteliği göz önünde bulundurularak nasıl bir Kürt açılımı öngörülebilir? Bunun halklar için iyi şeyler getireceğini söylemek mümkün müdür? Daha içeriği açıklanmayan bir açılıma aydınlar nasıl destek verebilir? Ve "Kürt sorunu"nun çözümü konusunda sizin düşünceleriniz nelerdir?

Bir defa bir şeye çözüm denmesi için ortada önce bir düğüm olması lazım, ve bu düğümü kim düğümlemiş, nasıl düğümlemiş ona bakarak çözüm üretmek daha mümkün. Bana sorarsanız çözüm şu: Bütün yabancı güçleri yani emperyalizmi ve uşaklarını atarsanız çözüm kendiliğinden olur. Halkların birbirleri ile hiçbir sorunları yok, tarih boyunca da bu böyle olmuştur. Bunu onlar da biliyor. Artık herkesin bildiği şeyler bunlar. Ve eminim ki tek çözüm de burada.

Türkiye'nin kendi başına bir çözüm üretemeyeceğini ben düşünmüyorum. Mutlaka çözüm üretir ve çok basit bir biçimde. Tabii çok basit ama bunu gerçekten yapmak çok zor olabilir. Birleşik Devletler'i buradan sepetlemek lazım. O ve onunla işbirliği yapan kim varsa. Ve tabii Avrupa Birliği'ni. Bunlar olmadığı zaman çözüm kendiliğinden gelir. Zaten bu düğümü onlar atmıştır.

Bence buna “Kürt açılımı” demesek daha yerinde olur. Bu Birleşik Devletler'in açılımıdır, zaten hep açılımları olmuştur bu memlekette. Ve bu açılımdan sonra yine başka bir isimle yine bir ABD açılımı olacak bu memlekette. Ve bu memleket sanki ABD açılımlarına mahkum gibi duruyor.

AKP kendisine görev verilmiş olmasından çok memnun gibi duruyor. Zaten onların vazifesi bu, hiç şaşmamak lazım. Ama sanatçılar meselesine gelince: Enteresandır daha önce hiç bir hükümet kalkıp sanatçılardan görüş istememiştir. Ben ilk defa rastlıyorum. Ve hangi sanatçılardan görüş istiyorlar? Genellikle popüler sanatçılardan, bu da önemli bir şey. Kimden soruyorlar? Sezen Aksu'dan, Zülfü Livaneli'nden. Ben onları küçümsemek için söylemiyorum ama genellikle popüler sanatçılardan. Bu da neden? Bir filmin gişe yapması için Sezen Aksu'yu oynatmak gibi bir şey. Çok ucuz numarala bunlar ve hiçbir işe yaramaz. 

Bu açılım hiçbir şekilde bölgedeki halkların yararına olmayacak. Sam Amca'nın bastığı yer iflah olmaz! Bu bir kural. Irak'ı görebilirsiniz, Afganistan'ı görebilirsiniz. Batı'nın deyimiyle “Sovyetler'in Afganistan işgali” yıllarında gidin bakın. Refah seviyesi nasıldı? Tiyatroları, sinemaları, okulları, üniversiteleri, caddeleri, evleri, giysileri... her şeyiyle bugünün Ankara'sını aratmaz. Süper bir şehir. Kabil'i kastediyorum. Ve şimdi gidin görün. Ortaçağ mı? Bilmiyorum.

Sovyetler Birliği'nde de uzun yıllar yaşamış biri olarak, oradaki deneyimlerinizden de bahsedebilir misiniz?
Bu “halkların kardeşliği” konusu, zamanında, Sovyetler Birliği'nde artık öyle bir noktaya gelmişti ki, birinin Gürcü ya da Azeri olduğu sadece şakalaşılırken hatırlanırdı denebilir. Ama öte yandan herkes dilini konuşur, dilini bilir, kendi yemekleriyle övünür, biri ötekinin evine gittiği zaman onun dilini öğrenmeye başlar. Bir Azeri bir Ermeni'nin yanına gittiği zaman saygı babından onun dilinde bir kaç cümle Ermenice konuşmaya çalışır. Yani insanların şu veya bu olmasından hiçbir zaman sorunları olmamıştır.