Vahim hatalar zincirine yeni bir halka daha eklendi: Günde 1.500 vakayı normalleştirdiler

Sağlık Bakanı 17 Haziran tarihinde Bilim Kuruluyla yaptığı toplantı sonrasında günlük vaka sayısının bekledikleri düzeyde olduğunu ve ek önlem önermeye gerek duymadıklarını açıkladı. Böylece 'yeni normalleşme'nin peşine bir de 'salgının normalleşmesi' eklendi.

İlker Belek

Sağlık Bakanı 17 Haziran tarihinde Bilim Kuruluyla yaptığı toplantı sonrasında günlük vaka sayısının bekledikleri düzeyde olduğunu ve ek önlem önermeye gerek duymadıklarını açıkladı.

1 Haziran’daki kontrolsüz “normalleşme” adımının yol açtığı durumu normalleştirmeye çalışıyorlar. Böylece salgını “kontrol altına aldık”, “yeni normalleşme” kavramlarının peşine bir de “salgının normalleşmesi” anlayışı eklendi.

Hatırlayalım: 25 Mart tarihinde 1.196 olan vaka sayısı ertesi gün birden 2.069’a sıçradığında herkese müthiş bir tedirginlik hali hakimdi. Salgının çıkış dönemiydi. Salgının iniş aşamasında ise en son 16 Mayıs’ta bu sayıları görmüştük, Bakanlık salgının kontrol altına alındığını açıklıyor ve 1.000’li rakamların altını göreceğimizi müjdeliyordu.

Şimdi 1.500’ü normalleştirip, salgınla yaşamamızı öneriyor.

Bu kabulleniş hali bir başarısızlığın göstergesidir ve aynı zamanda da önümüzdeki dönemde daha kötü sonuçlara yol açacak vahim bir hatadır. AKP salgın yönetiminden vazgeçmiş durumda.

Türkiye bu noktaya kendiliğinden gelmedi. Sürecin en başından beri önemli hatalar yapıldı. Yalnızca bir kaçından söz etmek bile bu dönemde günlük 1.500 vakayla nasıl devam ettiğimizi anlamaya yeter.

Salgının Türkiye’ye girişini saptamada hükümet çok geç kaldı

Değişik illerin mezarlık kayıtlarından elde edilen veriler Ocak ayından başlamak üzere 2020 yılı ölüm sayılarının 2019 yılından belirgin derecede farklılık gösterdiğini ortaya koyuyordu.

Bu bakımdan en çok tartışılan il İstanbul oldu. İstanbul’da 2020 yılı ölüm sayısının 2019 yılının üzerine çıkması Mart ayının ikinci haftasından itibaren gerçekleşmiş ve bu durum Türkiye’de covid ölümlerinin eksik bildirildiği tartışmalarına yol açmıştı.

Ancak daha önemlisi Trabzon ölümleriydi. Trabzon’da Şubat ayının başından itibaren 2020 ölüm sayıları 2019’un yaklaşık iki katına çıkmıştı.1 Bu bulgu salgının Türkiye’ye girişinin, ilk vakanın saptanmasından en az 1,5-2 ay önce olduğunu açık olarak gösteriyordu.

Trabzon, haftalık vefat sayıları grafiği

Hükümet salgın için gereken hazırlığı yapmadı

Salgının geleceği biliniyordu. Hatta hükümetin habersiz olduğu günlerde Türkiye’deydi. Vakaların en erken dönemde saptanmasının tek yolu Çin’de salgının yükselmeye başladığı andan itibaren (en geç Ocak ayı ortası) test yapmaya başlamaktı. 

Oysa ilk vakanın saptandığı güne kadar (11 Mart) yapılan toplam test sayısı yalnızca 2.000 kadardı, dolayısıyla sürekli olarak tüm hazırlıkların tamamlanmış olduğunu iddia eden hükümet o dönemde vaka bulmakla uğraşmıyordu.

1.000 kişiye yapılan günlük test sayısı 30 Mart’ta ancak 0,05’di, 1 Nisan’da 0,14’e, 23 Nisan’da 0,46’ya yükseldi, sonrasında dalgalı bir seyir izledi ve 9 Haziran’da en yüksek değeri olan 0,53’e ulaştı.2

Bu konuda hep eleştirilen İtalya ile yapılacak bir karşılaştırma bu konuda ülkemizin ne kadar geri durumda bırakıldığını açıkça kanıtlar: 30 Mart’ta 0,38, 1 Nisan’da 0,51, 23 Nisan’da 0,95 ve 23 Mayıs’ta en yüksek değeri olan 1,05. Kısacası Türkiye hep İtalya’nın bile ancak yarısı kadar test yaptı.3

Durum böyle olduğu için toplumun içindeki vakalara ulaşmak neredeyse hiç mümkün olmadı.

Gereken karantina uygulanmadı

Hükümet hiçbir zaman tam bir karantina uygulamadı. Burjuvazinin sınıfsal çıkarları buna izin vermiyordu. Hafta sonlarına sıkıştırılmış karantina günlerinde bile işçileri çalıştırdılar.

Salgın yönetiminde şeffaf davranılmadı, vaka ve ölümler eksik bildirildi 

Salgın yönetimindeki başarının en önemli unsurlarından birisi uygulamaların açıklıkla tüm bilim dünyası ve toplumla paylaşılmasıdır.

Sağlık Bakanlığı bunu hiçbir zaman yapmadı. Vaka ve ölümlerin cins, yaş, il, meslek dağılımına ilişkin verileri hiç paylaşmadı. Yetmedi, bir de konuyla ilgili yapılacak araştırmalara Bakanlık onayı koşulu getirdi. 

Üstelik Türkiye’deki ölüm sayısı azlığının bir nedeni de Belçika, Fransa, İrlanda, Almanya, ABD, Kanada ve Çin gibi ülkelerin tersine, vakalara DSÖ’nün önerdiği şekilde tanı konulmuyor olmasıydı.4 Türkiye salgının başından beri vaka ve ölümleri eksik bildirdi.

Normalleşme kararları yanlış alındı

11 Mayıs’ta AVM’lerin açılmasıyla atılan ilk “normalleşme” adımında günlük vaka sayısı 1.000 kadardı ve bu durum kesinlikle normalleşmeye izin vermiyordu.

Ancak bu konudaki asıl felaket 1 Haziran’daki kontrolsüz “normalleşme” kararıyla birlikte yaşandı. Hiçbir kural gözetilmeksizin salgın kontrolü sürecinde alınmış neredeyse bütün önlemler bir anda kaldırıldı. 

Bu kararın ciddi vakalar da içinde olmak üzere tüm sayılarda artışa yol açacağı kesindi. Nitekim öyle oldu. 6 Haziran’dan itibaren 100 testle saptanan vaka sayıları düzenli biçimde artış eğilimine girdi.5 

Tespit edilen vaka sayısının yapılan test sayısına oranındaki belirgin artış