Salgın döneminde "Biz bize yeteriz" sloganıyla vatandaşlardan bağış toplanmaya devam edilirken Cumhurbaşkanlığı, İstanbul Kuruçeşme’de seyircisiz konser çekimleri yaptı.
Ortaköy ile Kuruçeşme arasında, İstanbul Boğazı’nın kıyısındaki köprü manzaralı otoparkta kurulan sahne ve ışık maliyeti için 1.5 milyon TL harcanan organizasyonun toplam maliyetinin 30 milyon lirayı aştığı söylendi. Çekimlere katılan isimlerin daha önce konser başına aldıkları ücretler 60 bin liradan başlıyor.
Konserler izlenmedi
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın YouTube kanalından yayınlanacak ve Haziran ayı boyunca hergün devam edecek "İstanbul Yeditepe Konserleri" hüsranla başladı. Milyonlar harcanan konserler yayınlandığı ilk saatlerde birkaç bin izleyiciyi geçemedi. Konserlerin ilgi görmemesi sosyal medyada da dalga konusu oldu.
'Halkın parasıyla sanat düşmanlığı'
Tiyatro sanatçısı ve soL yazarı Orhan Aydın, halkın parası kullanılarak kültür ve sanat düşmanlığı yapıldığını söyledi. Aydın, "İzlenen sayısının ne kadar düşük olduğunu düşününce, büyük bir hayal kırıklığına uğradıkları ortadadır. Halkın parası olan 30 milyonu 50 tane 'yapışık' ile paylaşıp böyle bir rezalet yaşamak, kültür ve sanat düşmanlığının açığa çıkmış halidir" dedi.
Orhan Aydın şöyle konuştu:
"Pandemi günlerinde dünyanın dört bir köşesinde en azından adına 'demokrasi' diyebileceğimiz sistemlerle yönetilen hükümetlerin olduğu ülkelerde sanat alanlarına çok büyük destekler sağlandı. Avrupa merkezli pek çok ülke İngiltere, Fransa, Belçika, Almanya, daha da ötede Kanada bütçelerinin çok önemli bölümlerini, hem de parlamentoya bile sunmadan başbakanlarının ya da kültür bakanlıklarının yetkilerinde, tiyatrodan sinemaya, edebiyattan müziğe kadar sanat alanında üretim yapan tüm sanatsal yaratıcıların hayatlarını korumaları ve üretimlerine devam etmeleri için yeni olanaklar yarattı. Bunu önemli rakamlar belirleyerek yaptı, aslında kendi ülkelerinin geleceğini kurtarmak için bir kulvar açtı. Komşumuz Yunanistan'dan da örneklendirebiliriz.
Benim ülkemde ise savaşta olduğu gibi ilk perde kapatan alan tiyatrolar oldu, müzik sustu. Konserler sustu, bale sustu, opera sustu. Setler durdu, filmler çekilemez oldu. Kültür-sanat alanı için AKP hükümetinin ayırdığı tek kuruş olmadığını, ayırmaya da niyeti olmadığını çok açık bir biçimde görebildik. Biz kültür-sanat alanında özellikle de tiyatroda 7 maddeyle 'Tiyatrolarımız Yaşasın' başlığıyla ortaya çıkıp, taleplerimizi sıraladık. Bunu görmezden gelip kendilerince bir düzenleme yaptılar. O düzenlemenin içerisinde, en son söyledikleri '1 Temmuz'da perdelerinizi açabilirisiniz' oldu. Bunun nasıl yapılacağı konusunda hiçbir detay ya da bir genelge yok. Nasıl yapılacak bilmiyoruz. Avrupa'da yapılan düzenlemelerde bile 500 kişilik salonlara, 70-80 kişi alarak etkinlikler yapılabiliyor. Burada ise bu işin nasıl olacağı bir muamma.
Dolayısıyla bu alanda açıkça bir düşmanlığın sürdüğünü görebiliyoruz. Bunun en net örneği de Saray'ın yapışıkları dediğimiz, 'sanatçı' denilen bir güruha halkın paralarının peşkeş çekilmesidir. Rakamın 30 milyon olduğunu biliyoruz. Bu 30 milyonun önü, arkası daha kalabalıktır diye düşünüyoruz. En azından sahne için harcanan rakamın 1,5 milyon olduğu ortaya çıkmış durumda. İzlenen sayısının ne kadar düşük olduğunu düşününce, büyük bir hayal kırıklığına uğradıkları da ortadadır. Halkın parası olan 30 milyonu 50 tane 'yapışık' ile paylaşıp böyle bir rezalet yaşamak, ülkede AKP'nin kültür ve sanat düşmanlığının açığa çıkmış halidir diye düşünüyorum. 527 özel tiyatroya fondan geri alacak şekilde, toplam 12 milyon dağıtacağını söyleyip hiçbir adım atmadan bunu konseri yapması da yaşadığımız süreci ayrıca özetliyor."
'Telafisi on yılları bulacak bir yıkım anlamına gelir'
Tiyatro sanatçısı Cansu Fırıncı yaptığı değerlendirmede "Bir kalemde 30 milyon lira parayı, doğru düzgün kimsenin izlemediği, dinlemediği bir konsere, devlet aktarmanın bir yolunu bulabildi. Demek ki, devlet eğer isterse kültür-sanata bütçe ayırabilmenin bir yolunu buluyor ve bu bütçeyi yaratabiliyor. Dolayısıyla bakanlığın, 'Özel tiyatrolara bütçemiz yok. Olsa da bunu size aktarmanın yolunu bulamıyoruz' cümlesi tamamen boşa düşmüş durumda" diye konuştu.
Cansu Fırıncı'nın soL'a yaptığı değerlendirme şöyle:
"Krizin yaratığı ekonomik çöküntüyü aşabilmek için halka IBAN dağıtıldığı dönemde, biz tiyatro sanatçıları da tüm toplumsal kesimler gibi, ortadan kalkan gelirlerimizin yarattğı ekonomik sarsıntıyla boğuşabilmek için haliyle devletten destek istemiştik. Muhatabımız Kültür ve Turizm Bakanlığı, bize bir miktar kaynak aktarabileceklerini söylediler. Bu kaynağın tamamı ülkedeki tüm özel tiyatrolar için 15 milyon lira. Bunun yetmeyeceğini, tiyatroyu ayakta tutmayacağını söyledik. Bakanlık yetkilileri bize kaynak bulamadığını var olan kaynakları da aktarmak için devletin işleyişine, Sayıştay'a, Mailye Bakanlığı'na takıldıklarını söyledi. Bir kalemde 30 milyon lira parayı, doğru düzgün kimsenin izlemediği, dinlemediği bir konsere, devlet aktarmanın bir yolunu bulabildi. Demek ki, devlet eğer isterse kültür-sanata bütçe ayırabilmenin bir yolunu buluyor ve bu bütçeyi yaratabiliyor. Dolayısıyla bakanlığın, 'Özel tiyatrolara bütçemiz yok. Olsa da bunu size aktarmanın yolunu bulamıyoruz' cümlesi tamamen boşa düşmüş durumda. Halktan IBAN'la aldıkları paraları daha verimli harcarlarsa daha prestijli bir şey yapmış olurlar. Harcadıkları para böylelikle kendi prestijlerini bile zedelemiş oldu aslında.
Kültür Bakanı Yardımcısı Anadolu Ajansı'na verdiği röportajda, Temmuz ayı itibariyle, devlet tiyatrosunun kamyon tiyatroyla Doğu Anadolu'dan başlayarak ülkeyi gezeceğini müjdeledi. Nöbetçi tiyatro olacağını, açık havada konser verilebileceğini söyledi fakat biz bağımsız tiyatrolara ilişkin bir müjde vermedi. Bize 'yardım eli' uzattıklarını söylediler ama şu ana kadar özel tiyatrolara vaat dışında verilmiş tek bir kuruş dahi yok. Özel tiyatrolarla ilgili herhangi bir açıklama yapmadı. Önceki gün Cumhurbaşkanı bir açıklama yaptı, 1 Temmuz'da salonların açılacağını söyledi. Bu salonlar hangi şartlarda açılacak, ne gibi önlemler alınacak, bunların ne kadarını devlet sağlayacak, ne kadarı tiyatroların kendi sorumluluğunda ilan edilecek belli değil.
Yapılan anketler gösteriyor ki, tiyatro seyircisinin yüzde 80'i, 'bir yıl boyunca kapalı salonlara girmeyeceğini' beyan etmişken, bu salonlara dair ekonomik önlemler alıp almayacak mı bilmiyoruz. Hiçbir şey belli değil. Yalnızca şu anda kulağımıza gelenler ve tahminlerimiz salonları açıp bizi kaderimizle baş başa bırakma yönünde bir plan doğrultusunda hareket ettikleri. Bu pek çok tiyatro sahnesinin birbiri ardında perde kapatması, aynı şekilde AVM'lerdeki zincirlerden bahsetmiyoruz, bağımsız, gerçek sinema salonlarının da birer birer kapanması, bu mesleğe yıllarını vermiş insanların da meslekten düşerek geçici başka işler yaparak tiyatro sanatıyla uğraşamaz hale gelmesi sonucunu doğurur ki, bu Türkiye sanatı açısından telafisi on yılları bulacak bir yıkım anlamına gelir."