Kemal Okuyan: Bu kredi sisteminden yararlanan bütün kapitalistler hırsızdır

soL TV'de yayımlanan Bakış programında TKP Genel Sekreteri Okuyan gazeteci Kazbek'in sorularını yanıtladı.

Haber Merkezi

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan ve gazeteci Gökhan Kazbek soL TV'deki  Bakış programında ülkücü mafya Sedat Peker'in 'yolsuzluk' iddialarını ele aldı.

"Yolsuzluklar, devlet mafya siyaset üçgeniyle mi sınırlı" başlıklı yayında Okuyan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

'Çözülen bir AKP'de yolsuzluklar patlıyor'

- 12 Eylül öncesinde yoksul halk Koç ve Sabancıya hoşgörüyle yaklaşmazdı. 12 Eylül ahlaki bir çözülme yarattı.

- Çözülen bir AKP'de yolsuzluklar patlıyor. 

- Bu 2-3 kişinin yolsuzluk çarkı değil. Sistem böyle işliyor. Buradan iktidar değişikliğine yol açacak çapta bir çözülme sistemi tehdit eder. 

- Buradan taşlar domino etkisiyle devrilecek, AKP iktidarı büyük bir yolsuzluk skandalıyla devrilecek. Bu bana inandırıcı gelmiyor.

- AKP sonrasına yatırım yapan çevrelere dönük de dosyalar biriktiriliyor. O yüzden karşı atakların da olacağını unutmayalım.

- Bu yolsuzluk üzerinden AKP köşeye sıkışmaya başladığında doğru yanlış belden aşağı belden yukarı başka dosyalar da çıkacaktır.

- Niye hiç kimse patronlar ve tarikatlardan söz etmiyor? Bir kere tarikatlara kimse dokunmuyor. Bu işin en önemli özelliği patronlar yani sermaye çevreleri. 

'Finans sektörü, büyük kapitalistler bu mekanizmaların parçası'

 - Bu sefer bu yolsuzlukta bazı patronlar gündeme gelmeye başladı. Kaçınılmaz bu.

- Türkiye'de sermaye, finans sektörü, bankacılık sektörü, büyük kapitalistler. Onların tamamı bu mekanizmaların parçası.

- Dünyanın hiçbir yerinde saydam ihale olmaz.

- Türkiye'de birçok bakan, karar verici oldukları alanda ticari faaliyet yürütüyor. Şimdi bu yolsuzluk değil çünkü kuralına uydurmuşlar. Sağlık Bakanının hastanesi, eğitim bakanının okulu... Çoğaltabiliriz bunu.

- Yolsuzluk ne zaman başlıyor? Kuralına göre giden şeyler bazen kuralına göre gitmeyen şeyler oluyor. Neden? Bazen hız gerekiyor, yani çabuklaştırmak istiyorlar bazı şeyleri.

'Türkiye ekonomisinde dengeleri değiştirmeye dönük yatırımlar'

- AKP ile ilgili az konuşulan bir başlığa da değinmek gerekiyor. Hep konuşulur. Havuz denir, daha çok medya için. Şimdi havuz denilen şey bütün bir mekanizmaların içerisinden diyelim ki bir fon... O sadece kişilerin cebine girmiyor. Bir de ordan bazı stratejik görülen alanlara yeni şirketler kuruyorlar. Türkiye'de yükselişi son derece enteresan olan ve stratejik olarak öncelikli diyebileceğimiz, yeni bazı alanlara yönelik yatırım yapan büyük şirketler var. AKP ilginç bir parti. Evet burada o kişilerin kasasına giden bir boyutu var işin. Olmazsa olmuyor o ailede. Ama başka bir boyutu daha var ki siyasi ideolojik boyutu. Türkiye ekonomisinde hem dengeleri değiştirmeye hem de yeni alanlara girmeye dönük yatırım da yapıyorlar o havuzdan. Dolayısıyla ortada sadece birkaç yüz kişinin cebine giren bir şey yok bütün bu ortalığa dökülen kirli işlerin sonucunda.

- Yeni Osmanlıcılık hiç AKP'nin terk etmeyeceği bir ideoloji.

- Bir ideolojik ajandaları var, o ajandaları doğrultusunda Türkiye ekonomisinde bazı hamleler yapıyorlar. Bunlar yapamazlar, edemezler yanlış bir eleştiri türü. AKP iktidarı kendi felsefesi doğrultusunda bütün kaynakları yağmalayarak Türkiye'de birtakım hamleler yapıyor. Savunma sanayiinde mesela.

'AKP Özal'ın açtığı yolun çok çok ötesine geçti'

- Burada sadece kişiler üzerinden bir değerlendirme yapmak mümkün değil. AKP öyle bir siyasal yapı ortaya çıkardı ki. Evet zaten bir kapitalist bir düzen vardı. Bir de bunun dışında kuralsızlığı kural haline getirmekte çok mesafe aldılar. Özal'ın açtığı yolun çok çok ötesine geçtiler. 

- (Tekelleşme) Bu son olayda gördüğümüz gibi zor durumdaki şirketlerin üzerine çökme mekanizmaları yaratıyorlar. Ama bu da tekelleşme. Bu da bir sermaye birikim modeli. Dolayısıyla ben şunu söylüyorum. Bu kredi sisteminden, bankacılık sisteminden kredi çeken hiçbir kapitalist ben masumum diyemez. Çünkü o kredilerde o batanların, üzerine çökülenlerin ama daha beteri asıl halkın kredi borçları şusu, busu, ya da menfaatleri var. 

'Mesele az gelişmişlik çok gelişmişlik değil kapitalizm'

- 'Efendim ben tamamen saydam bir şekilde girdim, kazandım özelleştirme ihalesini. Şu işletmeye el koydum. Ben tertemizim ama başkaları yolsuzmuş.' Kimse diyemez. Özelleştirme zaten büyük yolsuzlukların önünü açıyor.

- Yolsuzluklar önemsizdir demiyoruz. Tabii ki cesur savcı çıksın, yargılansınlar. Ama bu sistemi sorgulamamız lazım. Bu sistemi sorgulamazsak birkaç tane günah keçisi gelir, sonra (bunlar) devam eder.

- Bu cesur savcı meselesi nereden çıktı? İtalya'dan. İtalya'da bitti mi peki? İtalya'daki operasyon siyaset erbabının neredeyse yarısını çöpe yolladı. Birkaç yıl duruldu ortalık, sonra yine başladı. Deniliyor ki, 'İngiltere'de olmaz. Almanya'da olmaz.' Gitsinler Siemens'i araştırsınlar. Almanya'da silah sanayiindeki bütün şirketleri araştırsınlar. Yani mesele az gelişmişlik çok gelişmişlik meselesi değil. Bu kapitalizm. Kapitalizmde kurallı soygun, kurallı sömürü kuralsız hırsızlık, kuralsız sömürüyü de beraberinde getirir. Nerede birisi başlar nerede biter ayrıştıramazsınız bir noktadan sonra.

'Özelleştirme ihalelerine giren herkes hırsızdır'

- Bu kredi sisteminden yararlanan bütün kapitalistler hırsızdır. Ama zaten artı-değer sömürüsünü gerçekleştirdikleri için, emekçilerin emeğini çaldıkları için zaten hırsızlar. Özelleştirme ihalelerine giren herkes hırsızdır. Çünkü halkın malına el koyuyorlar. 'Efendim bir yasa çıktı, biz de değerlendirdik.' O yasayı çıkaran da... Biz zamanında TÜPRAŞ için diyorduk alan da satan da diye.

- Bu söylediklerimiz ortaya dökülen kiri küçümsemek anlamına gelmiyor. Ortalığa dökülen kirden yararlanarak büyük fotoğrafı göstermeye çalışıyoruz. O kir tabii ki önemli, rezalet. 

- Bu kir ya gerçeğin üzerini kapatır ya da o fotoğrafı iyi görmemizi sağlar. 

- Mesele dürüstlük değil. Sistem yolsuzluğu üretiyor, kapitalizmin gerçekliği bu, bunun dışında kalamazsınız. Hırsızlığın devre dışı bırakıldığı bir kapitalizm olmaz.

- Bürokratın ya da yargı mensubunun namusu, ahlakı üzerine bir sistem kurarsanız bu yaşamaz.

AKP'yi iktidara getiren iki önemli güç

- AKP'yi iktidara getiren rüzgarda iki önemli güç var. Biz AKP kuralsızlığı kural haline getirdi diyoruz. Biri uluslararası sermaye, biri Türkiye sermayesi. Talepleri tam da buydu. AKP özgürlük, demokrasi dedi ya iki kaynağı vardı onun: sermayeye özgürlük, tarikatlara özgürlük. Onun dışındaki özgürlüklerle hiçbir alakası yoktu.

- AKP iktidarıyla beraber sermaye çok özgürleşti ve şımardı. AKP ile beraber korkunç bir sermaye şımarıklığı başladı Türkiye'de. Kural dışına çıkanlar da nasıl olsa bir kanunla vs. kurtulurum diye baktı. Bu cüret yalnızca saraydan gelmiyor, sermayenin bütününde muazzam bir rahatlık var.

- Sık sık yolculuk yapıyorum. Özellikle Ankara yolculuklarında çok ilginç bir şey gözüme çarpıyor. Uçakta en ön koltukta oturan iktidar ve muhalefet vekilleri sürekli iş konuşuyorlar. Hiç o meclisteki kavga hali yok.

- Niye Meclis'in çok önemli bir bölümü iş insanı?

- (Gorbaçov) Zaten ölümünden sonra Batı'da bir yas ilan edildi. Ben bu yasın çok gerçek olduğunu düşünüyorum. Çünkü çok şey borçlular. Garbaçov tabii tek başına Sovyetler Birliği'ni yıkmadı. Sovyetler Birliği kendi zayıflıklarının kurbanı oldu. Ama öte yandan Sovyetler Birliği yıkılmayabilirdi o zayıflıklara rağmen. Alçak bir ekip Gorbaçov'un başında olduğu, Sovyetler Birliği'ni yıkmaya dönük planlı bir çaba içindeydiler. 'Gorbaçov Sovyetler Birliği'nin yıkılmasını istemiyordu, reformlar yapmak istiyordu' diyenler var. Hiç katılmıyorum. 

- İkiyüzlü, sinsi bir adam. Kendi düşüncelerini hep gizliyor. 

- (Devlet Bahçeli ve Erdoğan'ın Yunanistan'la ilgili sözleri) Bu siyasetçilerin Yunanistan'da da Yunan versiyonları var. Bu işlerine geliyor. Milliyetçilik, bu tarz şoven söylemler, bir gece ansızın gelebiliriz filan. Bu nedir? Başka bir ülkeyi böyle bir söylemle tehdit etme. Yunanistan da aynı şeyi yapıyor. İzliyoruz, 'Türkiye'yi bir daha böyle zayıf yakalayamayız' diyen de var.  Bu tehlikeli, niye? Toplumda karşılık buluyor bir. İkincisi ekonomik krizin üzerini örtüyor. Lenin'in çok güzel bir sözü var, ne zaman savaş çıktıysa ilk önce bakacaksınız bir ekonomik kriz var mı diye. Savaşların nedenidir kriz, rekabet. Ama bir yandan da krizleri yöneten içindir savaşlar. O yüzden şu anda Türkiye'de bu söylemlerin etkisini kırmak için uğraşmak lazım. Yunanistan'da da kırmak için mücadele etmek lazım.

- Yunanistan ile Türkiye arasındaki rekabetin derinine inilmesi gerekiyor. Bir tanesi NATO. İkincisi Türkiye'deki egemen sermaye sınıfı ve Yunanistan'daki sermaye sınıfı. Rekabet halindeler. Yani Ege'deki, Akdeniz'deki enerji kaynakları halkın mı olacak? Şirketlerin olacak, sermaye sınıfının olacak. Yunan sermayesi orada pay istiyor. Türkiye'deki sermaye sınıfı pay istiyor. Ya da Balkanlarda büyük bir rekabet var. 

- (Bahçeli'nin Sivas'taki mitinginde Pir Sultan diyerek sosyalist şair Adnan Yücel'den alıntı yapması) Sağcı siyasetçiler bir kere sanattan uzak dursunlar. Çünkü Türkiye'de sanatı solcular yapmış. O yüzden de böyle kazalar olur. Ki Pir Sultan da halkın geleneğinden gelen bir sanatçı ama Pir Sultan'ın değildi bu dizeler. Değerli şairimiz Adnan Yücel'in şiirini kullanmış oldu. Ama bazen de açık açık Nâzım Hikmet'ten de dizeler okuyor sağcı siyasetçiler. Bir bunu unutmasınlar. İki bu hatalar niye oluyor? Kendileri hazırlamıyorlar konuşmalarını. Ben bunu da sorgulamak istiyorum. Bir siyasetçi öne çıkıyorsa, sorumluluğu var siyasetçinin. Niye vardır? Düşüncesi vardır, eylemi vardır. Şöyle bir siyasetçi olamaz. İmaj, arkasını da başkaları dolduruyor. Bütün dünyada da böyle oluyor. Bu çok ayıp bir şey. Bir sorumluluğu olan bir temsiliyeti olan birisi niye kullanır ki başkasının hazırladığı konuşmayı? Burjuva düzen siyasetinin kepazeliği. Hepsi böyle. Siyasetten anladıkları şey ne? Fotoğraf vermek, düğüne gitmek, cenazeye gitmek, bir de esnaf ziyareti oluyor. 

- (Kazbek: Ben Süleyman Soylu'nun AKP'de sadece içişleri bakanlığı görevi olduğunu zannetmiyorum. Öğretmeni hedef göstermesi, Semra Güzel için Kılıçdaroğlu'na yönelik yazdığı mesaj) Soylu'nun AKP içinde bir kanadı temsil ettiği, MHP ile ilişkilerinin güçlü olması bunu bir yana bırakıyorum, Soylu'nun bütün AKP için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Nedeni de şu. Demin ne diyorduk, kuralsızlık getirdi AKP. İçişleri Bakanı nedir? Bir kere Emniyet Teşkilatı'nı elinde tutuyor. Kuralların uygulanmasında yetki sahibi bakanlık, öyle diyelim. Burada İçişleri Bakanı bizzat kendisi ben kural tanımam diyor. Ve bunu o kadar hırçın, saldırgan bir şekilde yapıyor ki bu etkili oluyor. Dolayısıyla AKP iktidarının buzkıranı Süleyman Soylu. "Bizi kural tanımayız"ı ilan ediyor. Ve neye dayanıyor? Polis teşkilatına. Ben AKP'nin bundan hiç rahatsızlık duyduğunu düşünmüyorum. Bu üslup rahatlatıyor AKP'yi. Son olay, yasal bir siyasi parti için yasadışı bir partidir diyor. Bir İçişleri Bakanı söyleyemez bunu. Bizim partimize dönük de var, yani kuraldışı çalışma eğilimi. Biz bunu yanıtsız bırakmayacağız. Süleyman Soylu AKP iktidarını en iyi temsil eden kişilerden biri.