Aralık kapasite kullanımı oranı açıklandı: Patronların işleri tıkırında

TCMB’nin ankete dayalı hazırladığı İmalat Sanayi Kapasite Kullanımı Oranı Aralık ayı sonuçları, tüm dalgalanmalara rağmen imalat sanayi üretiminin artarak sürdüğünü gösteriyor.

Haber Merkezi

TCMB’nin ankete dayalı hazırladığı İmalat Sanayi Kapasite Kullanımı Oranı Aralık ayı sonuçları, tüm dalgalanmalara rağmen imalat sanayi üretiminin artarak sürdüğünü gösteriyor. Yılın bütününe ait sanayi üretim ve ihracat verileriyle uyumlu bu gösterge geniş sermaye kesimleri için işlerin tıkırında olduğuna işaret ediyor. Daha fazla üreten, daha fazla satan patronların aynı zamanda daha fazla kazandıklarına ilişkin ek başka veriler de bulunuyor.

Büyük fiyat ve kur dalgalanmaları içinde aslında sermayenin bazı kesimlerinin de mağdur olduğuna ilişkin değerlendirmeler yapılıyor. Emekçilerden sermayeye akıtılan büyük nehirlerin yanında sermaye içi akışların ne kadar kıymeti harbiyesi var tartışmalı. Nitekim sanayi üretimden ihracata, kapasite kullanımından şirketlerin, bankaların 9 aylık finansal sonuçlarına pek çok veri bunca karmaşa içinde sermayedarların paralarına para kattığını net bir şekilde gösteriyor. “Kârdan zarar” edenler, çok büyük fırsatlar yakalayıp en tepeden vuranlarla ancak ortalamaları tutturanlar ya da büyük bir açgözlülükle zarar edenler arasındaki itiş kakışa projeksiyonları tutmak, hele hele buna hayıflanmak, çok açık ki emekçi yığınların maruz kaldığı sömürüyle, soygunla alay etmek anlamına geliyor.

Merkez Bankası’nın bugün açıkladığı Aralık ayı İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (KKO) verilerine göre bütün kur dalgalanmalarına rağmen sanayi üretim hız kesmeden devam etmiş. İhracatçıların fiyat veremez duruma gelmesi, belirsizliklerin siparişleri etkilemesi gibi gelişmelerin sahici bir boyutu olmakla beraber Türkiye’de ihracatı sürükleyen sektörlerin yapısı dikkate alındığında kısa süreli dalgalanmaların düşünülen ya da iddia edilenden daha sınırlı etkisi var. (Otomotivde, tekstilde, giyimde tüm maliyet oynamalarının çok yakından takip edildiği, maliyetlerin üretim aksamalarına yol açmayacak şekilde tekel durumundaki alım grupları ya da üreticiler tarafından dikte edildiği bir yapı söz konusu. İçinden geçilen dönemde hem AB hem de ABD pazarlarında yaşanan tedarik sıkıntıları, emtia fiyatlarındaki güçlü artış gibi gelişmeler “fiyat ayarlamaları” konusunda ek avantajlar da sunuyor.) Nitekim Aralık ayı kapasite kullanım oranı yüzde 78,7 ile, hem bir önceki aya göre hem de önceki yılın aynı ayına göre artış gösterdi. Yılın bütününe bakıldığında 2021 yılı ortalama KKO’nun yüzde 76,6 ile, 2020 yılı ortalamasının yaklaşık 5 puan üzerinde gerçekleştiği görülüyor. Artışta ihracatlarında da çarpıcı artışlar izlenen tekstil, giyim, makine, elektrikli teçhizat (beyaz eşya vb) başı çekiyor. Ana ihracatçı sektörler içinde KKO artışına en düşük katkının, çip krizi vb tedarik sıkıntılarının üretim ve ihracatı baskıladığı motorlu kara taşıtlarından (otomotiv) geldiği dikkat çekiyor. (Motorlu kara taşıtlarında KKO önceki yıl ortalamasına göre 2,4 puan artış gösterdi.) Otomotivdeki “baskılanmış” performansın 2022 için “umut kaynağı” olduğunu, ertelenmiş talebin -hem dış hem iç- dönüşüyle ihracat artışının sürmesi beklentilerinin yüksek olduğunu da not düşmekte yarar var. (Elbette Omicron dalgasına bağlı kapanmalar ve olası finansal sıkılaşmanın bu umuda gölge düşürme olasılığı da bulunuyor.)

2021’in parlak karnesi: Sömürü artarak devam etti

TÜİK verilerine göre 2021 yılının ilk 10 ayında imalat sanayi üretimi (arındırılmamış verilere göre) yüzde 17’nin üzerinde artarken, yılın ilk 11 ayında ihracat artışı da yüzde 30’un üzerine çıktı, muhtemelen bu civarda bir artışla da kapanacak. Siyasi iktidarın pek bir övündüğü 210 milyar dolarlar seviyesine de ilk kez ulaşılmış olacak. Sanayi üretimde ihracatın payına ilişkin yüzde 35-40 civarı hesaplamalar dikkate alındığında 2021 yılında sanayi üretim artışının yaklaşık üçte ikisinin ihracattan kaynaklandığını söylemek mümkün.

Bu noktada akıllarda hemen beliren iki soruya şimdilik kısa yanıtlar verelim. Aralık ihracat verisi sonrasında daha detaylı değerlendirmek üzere…

• İhracat dolayısıyla sanayi üretim performansının 2022’de de sürdürülmesi ve cari fazla verilmesi mümkün mü?

Yukarıda sözü edildiği gibi otomotivde tedarik sıkıntıları nedeniyle üretimin baskılanmış olmasından 2022’ye devrolan bir “ertelenmiş talep” var. Otomotivde 2021’e göre daha güçlü bir ihracat artışı olası. Keza diğer sektörlerde de yine vurgulanan yakından tedarik, emtia fiyat dalgalanmalarının yarattığı kimi avantajlar ve TL’nin değer kaybının etkisiyle 2021 düzeyinde olmasa da artışlar söz konusu olabilir. Ancak ihracat artışının dış ticaret fazlasına dönüşmesinin önünde iki temel engel var, ikisinin de kısa vadede aşılması mümkün değil. İlki ihracatın ithalat bağımlılığı, her bir birim ihracatın 0,91 birim hammadde, ara malı, yatırım malı ithalatı yaratıyor olması. Özellikle ihracat artış potansiyeli yüksek sektörlerde bu oran daha da yüksek. İkinci kritik unsur ise otomotiv, makine, tekstil gibi sektörlerde farklı nedenlerle üretim kapasitesi kısıtlarının bulunması. Bu iki unsura 2021 ihracat büyümesini sürükleyen sektörlerde, örneğin yüzde 50’inin üzerinde artış gösteren demir-çelik uzun mamulleri gibi son derece geçici fırsatların değerlendirildiği, sadece ihracatı yapan firmaların kazandığı, toplamda yüksek hammadde ve enerji ithalatı nedeniyle ülkenin kazancı değil, kaybı olduğu da hatırlanmalı.

• Üretim ve ihracat artsa da patronların kazançları kur ve fiyat dalgalanmaları yüzünden azalıyor mu?

Bu soruya yol açan bir gelişme global ölçekte emtia fiyatlarındaki artış. İkincisi de tabii ki büyük kur dalgalanmaları. Ancak 2021 yılı ilk 10 ayına ait ihracat ve ithalat verileri karşılaştırıldığında en azından Kasım-Aralık kur dalgalanmalarına kadar olan bölümü kendi lehlerine çok iyi idare ettiklerini, toplamda kazançlı olduklarını gösteriyor. Söz konusu dönemde ihracat yüzde 30’un üzerinde artarken, sanayi üretime yönelik ithalat artışı yüzde 20’ler seviyesinde kalıyor. Aradaki 10 puanın kabaca patronların cebine gittiğini, üstelik döviz olarak girdiğini söylemek mümkün. Keza 9 aylık finansal sonuçlar da bu saptamayı destekliyor.