AKP’den sermayeye Varlık Fonu mesajı: Turkcell operasyonu kimi kurtaracak?

Turkcell gecikmiş bir operasyondu, geçmişten kalan bir sayfayı kapattı. AKP sermayeye bir mesaj verdi ama bu mesaj yapısal nedenlerle zayıf kaldı. Şimdi önemli olan taze, yeni açılan sayfaların nasıl kapanacağı…

Özgür Şen

Dün yapılan açıklamayla Türkiye Varlık Fonu’nun Turkcell’deki çoğunluk hissesini satın alacağı kesinleşti. Sürecin bundan sonrası formalite olarak görülebilir. Zaman içinde gerekli mercilerden onaylar mutlaka tamamlanacak, bu işin kazasız atlatılması için AKP her önlemi alacaktır. Çünkü Varlık Fonu tarafından atılan bu adım, çok boyutlu stratejik bir hamle.
Şirketin piyasa değeri dolar bazında 2010 yılından bu yana düşme eğiliminde olsa da Turkcell sektörün şüphesiz en önemli şirketi. Mobil pazarda liderliğini koruyor, üstelik para da kazanıyor. Satış öncesi piyasa değeri 4.8 milyar dolar eden şirket 2019 yılını 3.2 milyar TL kâr ederek kapatmıştı. 2020 yılında da zarar etmesi için bir neden olmayan, finansalları sağlam, büyümeye, kâr etmeye devam edecek bir şirket Turkcell. Piyasa değeri de son yıllarda şirket yönetiminde yaşanan belirsizlikler nedeniyle aslında olması gerekenden düşük. Satın alma duyulur duyulmaz o değerin yüzde 10 artması da bunun bir göstergesi.

2001 krizi ve sermayenin yeniden yapılanması
AKP bu satıştan önce de Turkcell’de kontrolü atadığı yönetim kurulu üyeleriyle elinde tutuyordu. Turkcell’in mecazen değil gerçekten içinden çıkılmaz karmaşıklıkta hisse yapısı uzun süredir AKP’nin yönetimi elinde tutmak için bir bahaneydi.
Şirketin yönetimini uzun yıllardır elinde tutan Mehmet Emin Karamehmet ve Çukurova grubu, zor duruma düştükçe Turkcell hisselerini kullanarak borçlanmıştı. Borçlanırken de yönetimi elinde tutmak için şirketin hisse yapısını karmaşıklaştırmaya devam etmişti.
Bu iş için özel şirketler kuruldu, kurulan bu şirketler imtiyaz hisseleri aldı. Turkcell’in hisse yapısının bir bulmacadan farkı yoktu. Her şirket birbirine ortaktı ama Karamehmet tüm bu karmaşa içinde yönetimdeki ağırlığı elinde tutmayı başarıyordu.
2001 krizinin sarsıntıları devam ederken 2002 yılında TMSF’nin Pamukbank’a el koyması Karamehmet için sonun başlangıcıydı. Aslında Mehmet Emin Karamehmet, bir diğer mobil operatör sahibi olan Uzanlar gibi 2001’de sermaye cephesinde yaşanan yeniden yapılanmanın sembol isimlerinden biriydi.
Telsim’in patronu Cem Uzan, siyasette de şansını zorlayarak, bu yapılanmaya direnmek için her yolu denemişti. Karamehmet, belki Uzan kadar gürültü çıkarmadı, ama o da direnmek için elinden geleni yaptı. Siyasete girmedi ama en azından Turkcell’i elinde tutmak için hukuki ve ekonomik yan yollara başvurdu. 100’e yakın şirketin sahibiydi ancak finansal akışı sağlam ve kârlı Turkcell’i kurtarsa kendini de kurtaracağının farkındaydı. Ama olmadı… 2000 yılında dünyanın en zengin 29. insanıydı. Bugün yine o da Uzan gibi zengin bir insan ama yine Uzan gibi eski gücünden oldukça uzak.
Meselenin Pamukbank’tan grup şirketlerine karşılıksız kullandırılan krediler olmadığı da ortada. Tıpkı Uzanların sorununun ABD tekeli Motorola ile olan ihtilaf olmadığı gibi… 90’larla yıldızı yükselen bu gruplar 2000’lerin sermaye yapısında kendilerine yer bulamadı. Uzanların siyasi çıkışı da bunu görmesiyle ilgiliydi. Karamehmet’in kendisini ısrarla geri planda tutmaya çalışması da… Bambaşka yöne bakan her iki strateji de çalışmadı ve bu gruplar tasfiye oldu. Yerlerini ise  döneminde başkaları dolduracaktı.

Turkcell’de AKP operasyonu
Çukurova’nın Turkcell’i elinde tutmak için yaptığı manevralar şirketi bir yönetim çıkmazına soktuğunda, diğer ortakların buna tepki göstermesi kaçınılmazdı. Turkcell çok kârlı bir şirketti, kimse elinde tuttuğu altın tavuğu kaçırmak istemiyordu. Diğer ortaklar Çukurova’nın hamlelerine cevap verdikçe Turkcell’de yönetim belirlenemez hale geldi ve bu ortam AKP’nin müdahalesi için eşsiz bir zemin hazırladı.
Ortaklar anlaşamayıp SPK’nın talimatları uyarınca yönetime bağımsız üye atayamayınca, AKP, ortakların yerine 2013 yılında bağımsız üyeleri atadı ve Turkcell’i kontrol altına aldı.
Yasal zemin zaten hazırdı, AKP söylemsel olarak da güçlüydü; bu kadar büyük bir Türk şirketinin yönetimsiz kalmasına izin verilemezdi. AKP’nin dediklerine bakılırsa, AKP tüm tarafların ve elbette Türk sermayesinin hakkını koruyordu.
AKP, gerçekten de Türkiye sermaye sınıfının yanında ve onu savunuyordu. Bunu yaparken kendisi de ekonomik ve siyasi olarak kazanıyordu elbette. Turkcell kendisi, taşeron, bayi ve yurtdışı bağlantılarıyla dev bir ekosistemdi ve bu sistemde AKP’nin yakın çevresine yer bulmak hiç zor değildi. Turkcell bu süreçte AKP tarafından her açıdan sonuna kadar kullanılacaktı.
 

Varlık Fonu mu Turkcell mi?
2013 yılından bu yana Turkcell’i fiilen AKP’nin atadığı yöneticiler kontrol ediyor. O nedenle bugünkü hisse devri doğrudan Turkcell’in yönetimiyle ilgili bir husus değil. AKP bu satın alma ile başka bir iş yapıyor.
Öncelikle kârlı ve gelecekte de kritik bir konumda olacağı belli bir şirketin hisseleriyle Türkiye Varlık Fonu gerçek bir hüviyete kavuşmak için adım atıyor.
Varlık Fonu’na önceden devredilen şirketler zaten kamu mülkiyetinde olan şirketlerdi. Turkcell ise fiilen hükümet denetiminde olsa da mülkiyeti başkalarına ait bir kuruluştu. Bu satın almayla Varlık Fonu, aslında gayet uygun koşullarla, kamuda olmayan hisseleri devralarak, portföyüne dışarıdan bir şirket katmış oldu.
Bu satın almada sadece Telia’ya o da hisse değerinin yarısına karşılık gelen 530 milyon dolar ödenecek. TVF’nin Çukurova’nın adına üstleneceği borç ise zaten Ziraat Bankası’na ait. Çukurova hisseleri kurtarmak için son çare Ziraat Bankası’ndan 2015 yılında 1.6 milyar dolarlık bir kredi almıştı.
AKP’nin bu borcun ödenemeyeceğini bile bile bu krediyi kullandırttığı ve TVF kurulmasa ve bu operasyon TVF aracılığıyla gerçekleşmese dahi bu defa Ziraat Bankası’nın kullanılacağı, bugünden bakıldığında rahatlıkla görülüyor. Turkcell hisseleri için sürecin sonu da AKP’nin planı da daha o günlerden belliydi.
Ama TVF’nin varlığında şimdi işler çok daha kolay. Turkcell’in hisseleri için üstlenilen borç, TVF’nin sahibi olduğu ve yönettiği bir bankaya ait. TVF yöneticisi Zafer Sönmez’in borcun yeniden yapılandırılması konusunda bu kadar rahat olmasının nedeni de, bu işlemin artık fon içinde bir işleme dönüşmesi.

AKP yabancı sermayeye karşı mı?
TVF’nin Turkcell operasyonuna iki yönden de değerlendirenler mutlaka çıkacak. AKP’nin her yaptığında boncuk arayan ulusalcılar Turkcell’in hisselerinin alınmasının yabancı sermayeye karşı bir zafer olduğunu ilan ederken, liberaller bu tür operasyonlarla yabancılara korku salındığını, yeni yatırımlar için dışarısının korkutulduğunu iddia edecekler.
Oysa bu operasyon ne doğrudan yabancı sermayenin hedefe oturtulduğu bir adım ne de uluslararası sermayeyi köklü bir şekilde rahatsız eden bir tarafı var.
Belki de on yıldır Turkcell’den çıkmak isteyen Telia’nın bu alışverişten zarar ettiğini söyleyenler de sadece son gün yapılan alışverişe baktıkları için yanılıyor. Telia’nın hissedarlığına uzun vadede bakıldığında Turkcell yatırımının Telia’ya hiç de zarar ettirmediği, başlangıçta koyulan sermayenin katlanarak Telia’ya geri döndüğü görülüyor.
Son dönemde ortağıyla ihtilafa düşen Telia, bu bağlamda bu dönemde aslında kârdan zarar etti, belki beklediğinden ve planladığından daha az kazandı. Her sermaye grubu gibi daha fazla para kazanmak istediği için de şikayet etmekten geri durmadı. Hisse devri de yine tam istedikleri koşullarda gerçekleşmedi. Bu hisse devrinden de şikayet ederlerse bu böyle algılanmalı.
AKP’nin yabancı sermayeyle ilişkisi ise daha açık. Turkcell’in ortaklığındaki yabancı payı Ruslar’ın yüzde 24,8 hissesiyle zaten devam ediyor. TVF’nin Turkcell’le ne yapacağını elbette zaman gösterecek. Ancak acele etmeseler de, bir vadede bu hisselerin bir başka uluslararası tekele devredilmesi de kimseyi şaşırtmamalı.
AKP bu operasyonu kamuyu güçlendirmek, sermayeye ders vermek için yapmadı. Tam tersine, TVF aracılığıyla Türkiye sermayesine soluk aldırmaya çalışan AKP, sistemi rahatlatmak, belirsizlikleri çözmek, Turkcell’de birikmiş sermayenin yeniden değerlenmesini sağlamak için bir adım attı. Bu süreç boyunca AKP’nin kendisinin de bu değerlenmeden faydalanmaya çalışacağı zaten aşikar ama AKP’nin bu operasyonla Türkiye sermayesinin önünü açmaya çalıştığını hiç unutmamak lazım. Tabii Türkiye sermayesinin önünü açmanın, uluslararası sermayenin desteği ve yardımı olmaksızın imkansız olduğunu da…

Kriz çırpınışları ve AKP’nin mesajı
Türkiye Varlık Fonu, Türkiye kapitalizminin yaşadığı derin krize çare olsun diye atılmış bir adımdı. Kamu şirketlerinin fon altında toplanmasıyla başlayan süreç şimdi Turkcell operasyonuyla biraz daha ete kemiğe büründü.
TVF, sermaye için çalışmaya devam edecek. TVF, sermaye için faaliyet yürütürken bu süreçte AKP’yi de krizden kurtarmaya çalışacak. Ancak Turkcell operasyonu, bu faaliyetin nesnel sınırlarını da gösterdi.
Sermaye cephesinden bakıldığında Turkcell için karar uzun yıllar önce verilmişti. Hatta Karamehmet için bu süreç fazlasıyla uzamıştı bile. Karamehmet ve Çukurova operasyonu bu döneme 2001 krizinin bakiyesiydi. Şimdi bu defter kapanmış oldu.
Peki ama ya 2008’le başlayan ve 2018’de zirveye ulaşan sürecin biriken bakiyesi nasıl kapanacak?
Bugün asıl soru bu… Turkcell için soru uzun zaman önce sorulmuş, yanıtı da verilmişti. Üstelik bu yanıt için Türkiye sermaye sınıfının geneli mutabıktı. Bu operasyon her adımında sessizlik ve onayla karşılandı. Dünkü satın alma ise Türkiyeli patronları açıkça sevindirdi.
Ama yeni sorular için durum böyle değil… Onlar ortada duruyor, üstelik her geçen gün bu sorulara kriz ortamında yenileri ekleniyor. 2008’den bu yana adım adım biriken bu soruları kim, nasıl yanıtlayacak? Hangi sermaye gruplarının kalacağına, kimlerin yola nasıl devam edeceğine, tasfiye olanların faaliyet alanlarının ne şekilde yürüyeceğine bir karar verilmediği ortada. Bu kararın kolay verilemeyeceği de…
Bu kararlar verilirse Türkiye Varlık Fonu ve başka araçların nasıl kullanılacağı Turkcell operasyonunda somut olarak görüldü. Ama Türkiye kapitalizmi için sorun kararın nasıl uygulanacağı değil, böyle bir kararın aslında olmaması. Çünkü Türkiye kapitalizmi bazı işaretler olsa da somut olarak nasıl bir birikim modeliyle yoluna devam edeceğini bilmiyor. Bu karar ertelenirken, AKP başta olmak üzere herkes zaman kazanmaya çalışıyor.
Turkcell gecikmiş bir operasyondu, geçmişten kalan bir sayfayı kapattı. AKP sermayeye bir mesaj verdi ama bu mesaj yapısal nedenlerle zayıf kaldı. Şimdi önemli olan taze, yeni açılan sayfaların nasıl kapanacağı…