Sol insanlığa, insanlık sosyalizme muhtaç!

Ayhan Çelik

Blog: Serbest Kürsü

İnsanlık tarihinde eşi veba salgınıyla ortaçağda görülmüş olmakla birlikte, dünyayı din, dil, ırk, mezhep ve görüş ayırt etmeksizin yaşamla-ölüm arası çizgiye hapseden koronavirüs salgını, yönetim ve değerler sisteminde dengeleri değiştirecektir.

Filozof Zizek, KOVID-19’un kapitalizmin sonunu getirebileceğini, komünizmin keşfinin önünü açabileceğini söylemiş. 

"Her yıl milyarlarca hayvanı yapay yolla üretip yemek ve kullanmak için öldüren insanlık, doğayı katlederken kendi türünün de sonunu hazırlıyor.”

1 Ocak 2020 Çin’in Vuhan kentinde hayvan pazarından çıktığı tespit edilen virüs, önce Çin’i sonra İtalya, Amerika, İngiltere, İran ve ülkemizde dâhil, çoğalarak dünyaya yayıldı ve yayılıyor.

Geleceğin ne getireceği de belli değil maalesef…

Bir anlamda uçaksız, füzesiz, topsuz-tüfeksiz, silahsız üçüncü dünya savaşı gibi gözüküyor. Fakat bu savaş, bilinenin ötesinde başka savaş. Göze gözüken karşılıklı savaşanı yok. koronavirüs ve karşısında bilimselliğe dayanarak onu alt etmeye çalışan insanlık var. 

Emperyalizmin Çin ekonomisini sekteye uğratmak, kendi ekonomik yayılmacılığını pekiştirmek mi?

Hayır, sadece bu kadar basit değil sanırım. 

Vahşi kapitalizmin insan emeği üzerine olduğu kadar, keşfettiği tüm hayvan ve doğaya olan saldırgan, çıkar-talan, tamamen kâra dayalı haydut yönetim politikalarının sonucudur.

Ancak burada görülmesi gereken çok önemli bir şey var. Kendisinin yarattığı haydut yönetim politikaları salt; geri kalmış, az gelişmiş veya gelişmiş ülke toplumlarını değil kendisinin de sonunu getirme noktasına geldi.

Şaka değil, her gün haber kanallarında öğrendiğimiz yeni haberler insanoğlunu şaşırtıyor.

Emperyalizmin başını çektiği Amerika’da koronavirüs nedeniyle ölen insan sayısı hiç de az değil. Kaldı ki Başkan Trump’ın, virüs riski nedeniyle testten geçtiğini biliyoruz. Pandemi nedeniyle risk altında olan tüm üst düzey yetkililer tokalaşma, sarılma ve yakın temasa karşı en korunaklı tedbirler aldılar. 

Para piyasaları ne yapacaklarını şaşırırken, üretimdeki aksamalar nedeniyle ekonomik kriz, geçim derdinde olanları, özellikle yine yoksulları vuracaktır. 

Dünyanın en zenginleri kendi veya kiraladıkları özel jetler, sağlık ekipleriyle üst düzey korunaklı yerlere gittiler.

Bizim sevgili zavallı halkımızdan bazıları da virüsten korunmak için "tuz ruhu içip, Arap sabunu çiğneyerek" önlem almayı kendilerine reva gördüler.

Dünya tarihinde en önemli tarihsel ve kültürel mirasa sahip Roma İmparatorluğu'yla anılan gelenekten gelen İtalya, altmış milyon insanını eve hapsetmiş, adeta hayat durmuş. İngiltere önlem almakta gecikmesine rağmen işi ciddiye almaya çalışıyor. İspanya başbakanının eşi koronavirüs yakalandığı belirtildi. Şeriatla yönetilen İran’da çok sayıda insan ölüyor ve ölenler arasında milletvekilleri var.

Bu noktada çok önemli bir şeye dikkat çekmek istiyorum.

Ölümcül olan ve henüz aşısı, ilacı bulunmamış koronavirüs dünyayı dize getirirken, yeryüzü üzerinde bulunan dini inançlar, (tek tanrılı-çok tanrılı fark etmez) çözüm noktasında çaresiz kaldılar. Kilise, cami, umre dâhil toplu ibadet alanlarını terk etmek zorunda kaldılar. Arada şarlatanlık yapan, buradan bile din ve çıkar devşirenleri saymazsak tabi. Her bilimsel icat gibi, koronavirüsüne karşı aşı ya da ilaç bulunduğunda; "aslında şu ayette yazılıydı" diyebileceklerini var saymak olası ihtimal dâhilindedir.

Bir virüs; din, dil, ırk, mezhep, cinsiyet ve zengin-fakir ayrımı yapmaksızın tüm dünyayı dize getirdi.

İnsanlık bütün kayıplarına rağmen, akılcı ve "bilimsel" davranarak üstesinden gelecektir diye düşünüyorum.

“Emperyalizm, geberen kapitalizmdir.”

Şaka değil! 

Biz solcular Marksizm öğretisinden böyle çıkarım yapmıştık. Emek-sermaye çelişkisinde son noktalardan birisidir aslında. 

Kapitalizmin insan yaşamının kutsallığını bir yana bırakıp, daha fazla sömürü, daha fazla kâr hırsı dünyayı böyle bir illetle karşı karşıya getirmiştir.

Yukarıda belirtildiği gibi, “Her yıl milyarlarca hayvanı yapay yolla üretip yemek ve kullanmak için öldüren insanlık, doğayı katlederken kendi türünün de sonunu hazırlamış oldu.” 

Suni gıdalar, plastik ve kimyasal içerikli eşyalar, üretim değil daha fazla tüketim kültürü, hareketsizlik, kolaylık sağlamasına rağmen dijital teknoloji ve sonuç itibariyle geldiğimiz noktada bir virüs nedeniyle bütün sosyal yaşam alanlarından uzak eve kapanma "tecrit" zorunluluğu…

İnsanlığa sanki hediyeymiş büyük bir nimetmiş gibi bahşedilmiş, bazı teknolojik kullanımlar, yüksek korunaklı binalar, plazalar, alışveriş yerleri, dijital oyunlar, bankacılık sistemleri, en önemlisi de üretim değil, tüketim kültürü insanlığı bu noktaya getireceğinin sinyallerini çoktan vermişti bile...

Kapitalizmin insanlara sinsi ve bilinçli şekilde enjekte ettiği tüketim çılgınlığı aklıma neler mi getirdi?

Sadece 37 ekran televizyonun bile işimizi görecekken, duvardan duvara plazma ekran TV’ler, her gün yeni çıkan ve sadece bir-iki farklı özellikte cep telefonu modelleri, elektronik eşyalarda tamiri olmayan kullan-at savurganlığı, hazır yiyecekler, onlarca çeşidin masalara serildiği açık büfe kahvaltı ve yemek salonları, israf ve çok daha fazlası.

Bir insanın midesinin alabileceği ve günlük ihtiyacı olan kalori miktarı belliyken, 30 çeşidin olduğu serpme kahvaltı nedir?

İnanılacak gibi değil!

Ama gerçek.

İnsanlığın sonunu getirmeye ant içmiş olan vahşi kapitalizm ve onun doymak bilmez tüketim çılgınlığıdır.

Hepsi de kapitalizmin insanlık üzerine musallat etmiş olduğu en büyük kötülüklerdir.

*Burası çok önemli; Bu gün insanlık karşı karşıya kaldığı koronavirüs sorununu çözmesi halinde, yarın başka ölümcül virüslerin çıkmayacağı garantisi yoktur.

Buradan çıkılır mı, ne kadar insan ölümüyle, nasıl ve ne zaman çıkılır, o kadar bilgi sahibi değilim.

Kesin olarak inandığım şudur ki; 

İnsanlık artık kendini kemirip bitiren "kâr" odaklı yönetim, istediği zamanda istediği bölgede savaş çıkartan haydut anlayışlardan kurtulması gerekiyor. 

Marksizm’in ön gördüğü ana eksenine insanı temel alan, sınıfsız-sömürüsüz, akla-bilimselliğe ve çağdaşlığa dayalı, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara yaşam hakkı tanıyacak, doğa-çevre bilincini önemseyecek yaşam biçimine kavuşması gerekiyor.

"İlle de Sosyalizm!"

Reel sosyalizm deneyimlerinden ders çıkaran, yönetim hatalarını gören, sosyalizmin temel değerlerini çağa güncellemiş insan-emek odaklı yaşam anlayışını örmesi gerekiyor.

Ha biz istedik ve söyledik de olacak…

Yok, öyle bir şey!

Elbette kolay değil ancak, insanlığın başka ikinci seçeneği artık yoktur!

Nasıl mı? 

Hurafelerden tamamen uzak, bilimselliğe inanarak halklar ve toplumlar arası ortak akıl, dayanışma kültürü ve aksini düşünenlere karşı örgütlü mücadeleden geçer.  

Dostlukla…