Patronların Ensesindeyiz Ağı’na ulaşan bir banka emekçisi, salgın koşullarında yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Zor günlerden, hiçbir ekonomik krize benzemeyen günlerden geçiyoruz. Toplumun büyük bir kısmının etkilendiği hem ekonomik hem sosyolojik sonuçlarının ağır olduğu günler. Öncelikle çalıştığımız sektör sürekli insanlar ile iç içe olmamızı gerektiriyor. Bundan dolayı ilk önlemlerin alınmaya başladığı Mart ayı ortasında çalışma düzenimiz başta olmak üzere birçok değişikliğe şahit olduk, olmaya da devam ediyoruz.''
Peki bu ne kadar sürdü dersiniz? Kendi çalıştığım kurum için konuşursam yaklaşık 20-24 gün kadar sürebildi. Hâlâ her şeyin olağan üstü olduğu dönemlerde olmamıza rağmen bizim artık olağan şekilde çalışmamız bekleniyor. Gecikmeli müşterini ara para iste, sigortayı ihmal etmeyin, vadesiz cumalar, günde bilmem kaç defa istenen dönüş mailleri, online toplantılar, satılmayan paketler, sigortalara cevaplar, müşteri bizimle çalışmak zorunda değil eğer bizimle çalışıyorsa bunları ödeyecekler. Siz biraz üsteleyince ''ama arkadaşlar burası da bizim dükkanımız,'' dükkana sahip çıkmamız gerekir ki buna mecburuz gibi bir söylem. Burası bizim dükkanımızda benim aradığım Terzi Enver, Balıkçı Sami, Berber Muhittin, Butik Sevgi gibi niceleri ne yapsın “kendi dükkan”ları için. Mesela Berber Muhittin aramaya başlasın müşterilerini; benim müşterim isen eğer bana para yolla, sana bir paket hazırladım ilerde olacağın tıraşlar için şimdiden ödeme yap, ilerde sana hizmet vermemi istiyorsan benim şartlarıma bağlı kalacaksın mı desin? Ya da Butik Sevgi arasın müşterilerini benim dükkanı döndürmem lazım sen de uzun süredir müşterimsin, şu geçen aylarda kızının nişanı için aldığın elbisenin taksitlerini geciktirme sakın takipteyim seni mi desin?
İnsanlar yanlarında çalışan onlarca kişiyi işten çıkarttı siftah yapamadan iş yerlerini kapatıyorlar ama bizim bitmek bilmeyen hırsımız “kesin başka bankada parası var ara cuma günü için yollasın” taleplerimiz bitmiyor. Çünkü o masa “benim dükkanım”mış…
Ha bir de ilk destek paketi açıklandığında konut kredileri için %80 den %90 a çıkan kredi kullandırım oranı için masalarında eleştiri yapanlar, bununla virüsün ne alakası var diyenler, bugün konut kredisi faiz oranını düşürdük arkadaşlar hadi bakalım konut kredisi veriyoruz noktasına geldi. Böylelikle o eleştirdiklerinin dediğine gelmiş oldular.
Bu olağanüstü dönemlerde elinden hiç bir şey gelmeyen, “kendi dükkanı” için bir şeyler yapamayan gerçek esnaflar dururken, bizim “burası sizin dükkanınız” gibi saçma sapan bir argümanla utana sıkıla o müşterileri aramamız için baskı yapılması, para istenmesi, satış yapılması için alttan alta mesaj verilmesi nasıl açıklanabilir ki?
Böyle günlerde insan vicdanı ile daha çok hesaplaşmak zorunda kalıyor bu yöneticiler yüzünden. Evet ben de evime ekmek götürmek zorundayım ama bu şekilde olmak zorunda mı? Alışılan, her yıl milyar TL’lerle açıklanan kârlar bu sene de milyon TL’ler olsun. Ama şu durumda müşterileri geçtim kendi çalışanlarınıza bari bu baskıyı yapmayın. 2 ay bilemediniz 3 ay sürecek bu düzende bankalara hiç bir şey olmaz. Sadece CEO ve GMY’lerin alacağı prim düşer.
Bir de sendika gerçeğimiz var ki sarı falan değil renksiz çapsız hiç bir işe yaramayan. Bu dönemde dahi tamam 2 ay 3 ay her neyse aidat almayalım diyemediler ya da arayıp arkadaşlar bir sorununuz var mı diye sormadılar dahi. Bunlar yetmez gibi bir de bankacıların sorunlarını dile getiren platformları şantajcı, paracı olarak nitelendiriyorlar.
Bu zor dönemde bankacılara olan desteğinizden dolayı sizlere teşekkürler. Ne olur sesinizi daha çok yükseltin. “