Komünistler Asya ve Latin Amerika'daki yeni devletlerarası birliklere nasıl bakmalı?

Yunanistan Komünist Partisi'nin gazetesi <em>Rizospastis</em>'te, son yıllarda özellikle Asya ve Latin Amerika'da kurulan devletlerarası birliklere ilişkin bir yazı yayımlandı. Yazıda sınıfsal bakış eksikliğinin ne gibi trajik hatalara yol açabileceği üzerinde duruluyor.

Son yıllarda özellikle Latin Amerika ve Asya'da yeni devletlerarası birlikler kuruluyor. ABD, Almanya, İngiltere ve Fransa gibi emperyalist zincirin tepesindeki ülkeler karşısında bu tür birlikleri komünistler desteklemeli mi? Bu tür birlikler, birliğin başını çeken ülkelerin tekelleri açısından ne anlam ifade ediyor? Bu birlikler, üye ülkelerdeki sermaye iktidarlarının emekçi halklar karşısında daha da güçlenmesine hizmet ediyor mu?

Yunanistan Komünist Partisi'nin yayın organı Rizospastis'te (Radikal) bu tür sorulara yanıt veren bir makale yayımlandı.

Yunanistan Komünist Partisi Merkez Komite Üyesi ve Merkez Komite Uluslararası İlişkiler Bürosu Sorumlusu Elisseos Vagenas tarafından kaleme alınan ve 15 Ocak 2012 tarihinde partinin günlük gazetesi Rizospastis'te yayımlanan yazının çevirisini okurlarımızın ilgisine sunuyoruz.

Her türden emperyalist birlik karşısında durmak komünistler için temel kriterdir

Kapitalist sistemin temel çelişkisinin bir sonucu olan küresel kapitalist kriz, emperyalistler arası çelişkilerin daha da keskinleşmesine, birçok hedefle birlikte yeni devletlerarası birlikler kurma arayışında olan yeni güçlü emperyalist güçlerin ortaya çıkmasına yol açtı. Söz konusu hedefler şöyle küresel rakipleri karşısında konumlarını güçlendirmek, ham maddeyi, enerjiyi ve bunların ulaşım güzergâhlarını kontrol etmek, kendi tekelleri için pazar paylarını kontrol etmek ve bütün bunlar bir tarafa işçi sınıfını daha fazla sömürmek ve devletlerarası emperyalist birlikler tarafından sağlanan “araçları” kullanarak burjuva iktidarını her ülkede sağlamlaştırmak.

İşte bu nedenle AB gibi “iyi bilinen” çeşitli birliklerin yanında eski SSCB topraklarında ve Latin Amerika’da yenilerinin ortaya çıktığını görüyoruz. Bu birlikler yeni olabilir ancak “kökenleri” Lenin’in eserlerinde tespit edilenlerden başkası değil: kapitalizmin son aşaması olan emperyalizm çağında dünyayı bölüşen uluslararası kapitalist birlikler kuruluyor.

Bir örtbas etme girişimi
“Çok kutuplu dünya”nın kurulması adına bazı güçler, bu bölgelerdeki burjuva sınıflarının hedeflerini aklamak için girişimlerde bulunuyor. Bu görüşe göre, ABD ve AB bir yana, uluslararası arenada başka güçlü ”kutupların” ortaya çıkması halklar için olumlu bir şey. Buna ek bir argüman olarak da SSCB’nin “karşı denge” işlevini gördüğü dönem işaret ediliyor.

Aynı zamanda, yeni devletlerarası birlikleri aklamaya çalışanlar, bu birliklerin, sözde “komprador ve yabancıların hizmetinde” olan sermayeye karşı “ulusal sermayeyi” desteklemek için ortaya çıktıklarını iddia ediyorlar. Bu şekilde “kalkınmayı” desteklediğini, ABD, NATO ve AB gibi emperyalist oluşumların bu bölgelere nüfuz etmesini engellediğini ve hatta aksi takdirde uluslararası emperyalizmin tehdit altında tutacağı “ulusal egemenliği” koruduğunu iddia ediyorlar.

Maalesef bu görüşler sadece burjuva güçler tarafından değil, Brezilya Komünist Partisi (Latin Amerika bölgesindeki birliklerle ilişkili olarak) ve Rusya Federasyonu Komünist Partisi (sözde Avrasya bölgesinde) gibi “sol” hatta komünist partiler tarafından da destek görüyor.

Neyi unutuyorlar
Ancak bu partiler meseleye sınıf perspektifinden bakmayı unutmuşlar! Öyle baksalardı Sovyetler Birliği’nin bu yeni devletlerarası birliklerle hiçbir ilişkisi olmadığını görebilirlerdi. İşte bu yüzden tekelci kapitalizmin, bir başka deyişle emperyalizmin bölgesinde kurulan birlikleri tartışıyoruz. Ayrıca emperyalizm, kendisini para ve silah gücüyle halklara dışarıdan zorla kabul ettiren güçlü iktidarların saldırgan politikası gibi basit bir şekilde anlaşılmamalı. Günümüz koşullarında, üretici güçlerin gelişim düzeyinden bağımsız olarak kapitalist üretim ilişkilerinin hâkim olduğu her ülke uluslararası emperyalist sisteme dâhildir, onun bir parçasıdır!

Öyleyse hem Avrasya’da hem de Latin Amerika’da oluşturulmakta olan yeni devletlerarası birliklerin gelişimini sınıfsal bir yaklaşımla ele alacağız, bu birliklerin halkların çıkarlarına hizmet etmek için değil belirli ülkelerin ve onların tekellerinin sermaye çıkarlarına destek vermek için kurulduklarını göreceğiz.

Bu takdirde örneğin, günümüzde sermayenin karlılığında önemli artışlar görülen Brezilya, Latin Amerika’da oluşturulmakta olan yeni devletlerarası birliklerde bir “motor” gibi çalışmakta. Brezilya devletinin ekonomik ve diplomatik etkinliği, Brezilya’yı, emperyalist “piramit” çerçevesinde güçlü bir kapitalist oyuncu haline getirme hedefine sahiptir. Halkın parasıyla kaynak sağlanan Brezilyalı çokuluslu şirketler Latin Amerika’daki bazı pazarlara daha şimdiden hâkim! Rus tekellerinin yanı sıra Rusya da eski SSCB bölgesinde benzer şekilde faaliyet göstermektedir.

Bölgesel kapitalist birleşmelerin ifadesi olan ve her zaman pazar ekonomisinin yasalarına dayanarak ortaya çıkan bu yeni devletlerarası birliklerin oluşumu ile burjuva sınıfları rakiplerine ve işçi sınıfına karşı güçlerini birleştirme peşindedirler. Bu birlikleri destekleme politikası, komünist hareketi ve emek hareketini, kapitalist “kalkınmayı” destekleyen bir araca (sermayenin konumunu güçlendiren ve işçileri “işkence tezgâhı”na sürükleyen bir gelişme) ve “ulusal ekonomi”nin rekabet edebilirliğini artırmak ve devletlerarası emperyalist birliği güçlendirmek için gerekli bir toplumsal uzlaşmaya dönüştürür.

Aynı zamanda “çok kutuplu dünya”, ekonomik, politik, diplomatik, askeri, casusluk vs. gibi her türlü şekilde sürdürülen merhametsiz, yağmacı emperyalist ittifakların ve çatışmaların dünyası olduğu için aslında halklar için daha barışçıl ve güvenli değildir.

Tehlikeli sonuçlar
Yeni emperyalist birlikleri desteklemek gibi bir yaklaşım komünist hareket için felaket olabilir bu da halkı emperyalistleri tercih etmeye çağırmak anlamına gelir. Böyle bir şeyin ortaya çıkmasına sebep olacak durumlara ve eylemlere yol açabilir. Bu konuyla ilgili bir örnek verelim.
İyi bilindiği üzere geçtiğimiz yılın sonlarında Kazakistan’ın Zhanaozen kentinde büyük bir katliam yapıldı. Büyük bir Kazak-Çin ortaklığındaki petrol şirketinde aylar süren grevin ardından yetkili makamlar yoksulluğun sınırına dayanmış grevci işçilerin protestosunu silahla bastırmıştı. İşçiler, ücretlerine zam yapılmasını ve çalışma koşullarının iyileştirilmesini, yoldaşlarının salıverilmesini, sendikalarının hiçbir engele takılmadan çalışabilmesini ve yüzlerce kişinin işten çıkarılma işleminin feshedilmesini talep ediyorlardı. İşçiler ve patronlar arasındaki görüşmeler sonuç vermedi ve işçiler, sadece ekonomik talepler değil, devlet başkanının istifası ve ülkedeki doğal kaynakların devletleştirilmesi gibi politik taleplerde de bulunmaya başlamışlardı. Şiddetli baskın 16 işçinin ölümüne, onlarcasının da yaralanmasına yol açtı.

Atina’da KKE’nin ev sahipliği yaptığı 13. Uluslararası Komünist ve İşçi Partileri Toplantısı’na katılan partilerin büyük çoğunluğu, işçi sınıfı mücadelesinin baskı altına alınmasını kınadı ve Kazakistan’da petrol sanayisinde grevdeki işçilerle dayanışma içinde olduklarını ifade etti.
4 Ocak’ta Ukrayna Komünist Partisi’nin gazetesi “Komünist” bir makale yayımladı, başlık şöyleydi: “Moskova-Astana “turuncu” ekspresi”. Yazıda Kazakistan’daki gelişmeler ve parlamento seçimlerinde yapılan sahtekârlığa karşı Rusya’da yapılan gösteriler ve çeşitli politik güçlerin eylemde bulunurken karşılaştığı engeller “ABD’nin, Avrasya Ekonomi Topluluğu’nu destekleyen Kazakistan ve Rusya Federasyonu’nun siyasi ve ekonomik durumunu istikrarsızlaştırma girişimleri” olarak değerlendirildi. Bu noktada şuna dikkat edilmeli, Ukrayna Komünist Partisi, Ukrayna’nın, şu ana kadar Rusya, Kazakistan ve Belarus’un katıldığı Avrasya Ekonomi Topluluğu’na dâhil olması taraftarı.

Aynı yazıda şuna değiniliyor: “‘KazMunayGas’ petrol şirketindeki işçiler, idari ihlaller nedeniyle yetkili makamlarca birçok kez suçlanmış sendika avukatı NataliaSokolova’nın inisiyatifinde harekete geçtiler. Kazak gazetecilerin bu kişiyle ilgili yaptıkları araştırma, şirkete karşı düzenlenen bir dizi provokasyonu ortaya çıkardı. Geçmişte Bayan Sokolova’nın ABD ordusu ve donanmasına ait bir insani misyonda çevirmen olarak çalışmakla beraber ABD Devlet Departmanı (USAID) ajansı ile çeşitli konularda işbirliği yaptığını göz önünde tutarsak resim netleşir!”

Bilindiği gibi Sokolova, “halkın nefretini kışkırtmak”, “düzeni ihlal etmek” ve “yasadışı mitingler, toplantılar, gösteriler düzenlemek”ten 6 yıl hapse mahkum edildi ve şu an cezaevinde. Öte yandan ABD ile bağlantısı olduğuna ilişkin bilginin doğru olmadığı kanıtlandı ve bu bilgi, Kazakistan’daki bir dizi örgütün provokasyonu olarak tanımlandı.

Yazıda Kazakistan’daki ekonomik imkânlara da (petrol, gümüş, bakır, çinko, nikel, fosfor, doğal gaz, kömür, magnezyum, altın ve kalay birikimleri) göndermelerde bulunulurken Ortadoğu, Rusya, Çin, Hazar Denizi ve Kafkasların arasında, kilit bir noktada bulunan Kazakistan’ın jeopolitik önemine de değiniliyor. Yazı şöyle son buluyor: “Avrasya Birliği’nin geleceği doğrudan Kazakistan’ın kaderine bağlı. Kazakistan liderliği sert, akıllı ve usta bir biçimde tepki verdi.”

Her türden emperyalist birliğe hayır
Şüphesiz her emperyalist güç, özellikle de ABD ve AB, çıkarları için rekabete girdiklerinden dolayı diğer emperyalist birliklerin ortaya çıkmasını ve faaliyette bulunmasını önlemek için engeller koymaya çabalar. Bilindiği gibi emperyalist güçler, uluslararası elektronik medyadan çeşitli STK’lara (sivil toplum kuruluşları) ve “araştırma enstitüleri”ne kadar çok kollu müdahale mekanizmalarına sahiptir ve bilinçliliğe nüfuz etmek ve onu yozlaştırmak için bu mekanizmalara para dağıtır. Sözde Arap Baharı’nda faaliyet göstermiş, şimdi ise Suriye’de aktif olan güçlerin eğitilmesinde bir dizi emperyalist kurumun oynadığı role dair kesin bilgiler mevcut. Elbette her emperyalist gücün çıkarları ve planları, çeşitli bölgelerde ve ne zaman olursa olsun göz ardı edilmemeli. Emperyalist planlara karşı mücadele her yerde güçlendirilmeli. Bütün bunlara rağmen, komünistler, sınıf eksenli yaklaşımın yerine, bütün kapitalist ülkelerde geçerli olan emek ve sermaye arasındaki temel çelişkinin üstünü örterek, bizden emperyalistleri tercih etmemizi talep eden sözüm ona sınıf dışı "jeopolitik" teorilerdeki gelişmeleri koyarsa trajik hatalar yapacak ve kabul edilemez konumlar alacaktır (işçi sınıfının mücadelesine karşı çıkan ve kanlı baskını alkışlayan o yazıdaki gibi).

İşte bu nedenle burjuva sınıfını "ulusal" olan ve "yabancıların hizmetinde" olan diye ayırmak trajik bir hatadır ve emperyalist bir birliği ya da emperyalist bir ülkeyi desteklemeyi tercih etmek de aynı şekilde tehlikeli ve yanlıştır. Komünist hareket ve emek hareketi, emperyalist birlikleri yaratan kapitalist sistemin eşzamanlı olarak devrilmesiyle, ülkelerin emperyalist planlardan ve birliklerden çıkması adına mücadele etmek için her türden emperyalist birliğe karşı net bir duruş sergilemelidir.

(soL - Dış Haberler)