Kübalılar sonuna kadar hak ettikleri bayramlarını kutluyor 1 Mayıs'ta bizeyse, bayram günümüzde de kavga vermek düşer. Şimdilik...

Lütfen Destekli Yazalım!

DÜNYA SOLA DÖNÜYOR - KÜBA ve LATİN AMERİKA yazıları

Bu köşeye başlarken, "Köşenin amacı ne olacak?" sorusuna kendimce verdiğim yanıtlardan en önemlisi, burada Küba'da günlük yaşam, ya da sosyalizm ve günlü hayat ilişkisi üzerine Türkiyeli okura benim tanık olabildiğim kadarıyla bazı ipuçları sağlamaktı. Elbette "büyük tabloya" bakmayı unutmadan, fakat günlük yaşamın somut örnekleri üzerinden Küba gerçekliğine dair pencereyi biraz aralamak...

En temel hedef böyle konunca, Küba'ya dair anlatılanlarla ilgili düzeltmeler yapmak da haliyle elzem oluyor. Öyle görünüyor ki Küba, Türkiye'de bu kadar kısa süre görülüp, hakkında bu kadar fazla yorum yapılan tek ülke. Küba'ya bir haftalığına, iki haftalığına seyahat eden herkes, ülkeye dair çok şey anlatıyor.

Böyle olması doğal, ve güzel. Zira Küba ilgi çekiyor, çünkü farklı. Dolayısıyla herkes soruyor, herkes bilebildiğini anlatıyor. Bu iyi. Zaten ben de tam olarak aynı işi yapıyorum, yalnızca tanıklığım biraz daha uzun, bir de köşeyle beraber kimse sormadan anlatmaya başladım. Ve böylesi konularda kimsenin kendisine bir çeşit "uzmanlık" biçmemesi gerektiğini düşündüğümü eklemem gerekiyor.

Ancak, tamam hiçbirimiz Küba hakkında her şeyi bilmiyoruz ama, en azından basit gerçekler hakkında doğrulardan ayrılmamak gerek. Hürriyet gazetesinde "1 Mayıs'ta Havana" başlıklı yazıda* Küba'yı anlatan Biyolog Leyla Derya Çelikel'in anlattıklarında tipik "Küba'ya dışarıdan bakan göz"ün hataları olsa da, yazı maalesef ciddi yanlışlardan muzdarip. Bununla beraber, gözlemlerinde yakaladığı bazı değerli noktaları bir miktar açmakta da fayda var. O yüzden bu hafta Sayın Çelikel'in yazısı üzerinden gidelim dedim.

Leyla Hanım, 2007'de 1 Mayıs'ı da içine alacak şekilde iki haftalığına bir turla gitmiş Küba'ya. Havaalanı çıkışında panoda "Revolución Energética" sloganıyla karşılaşmış, "yarım İspanyolcasıyla" bunu "Devrim tüm enerjisiyle sürüyor" olarak yorumlamış. Ne güzel yorumlamış!

Küba'da her dönemde devrim mücadelesinde bir vurgu ön plana çıkarılıyor. Bu toprak meselesi olabiliyor, ya da ekonomide verimlilik. 2007'de bu, enerji devrimiydi, ki aslında panoda yazan da Enerji Devrimi demek. Ada, kriz sonrası girdiği enerji darboğazını aşmak için ciddi bir atılımın peşine düştü, ve başardı. 90'lardaki uzun süreli elektrik kesintileri, artık çok gerilerde kalmış durumda.

Leyla Hanım "İlk dikkatimi çeken enerji tasarrufu önlemleri. Bunca yıllık çevreciliğimden utanmalıyım, tüm Küba'da tasarruflu ampuller kullanılıyor" demiş. Haksızlık ediyor, bunun kişisel çevrecilikle hiç alakası yok. Liberalizm bizi, sorunlara birey olarak yaklaşmaya sevk etse de, Küba örneğinde de görüldüğü gibi, aslında çevre dahil büyük sorunlar, bireysel duyarlılıklarla değil, kolektif müdahalelerle çözülüyor. "Halk pek istemese de, tüm elektrikli aletleri Çin malı tasarruflu ürünlerle değiştirmek zorunda kalmış" bilgisi ise yanlış, yok böyle bir şey.

Küba'ya giden tüm turistlerin geyiği olan "Turistler için ayrı para" fikrine Leyla Hanım da kapılmış, "Ülkede halk Küba pesosu kullanıyor. Turistler ise İsviçre Frangı ve Euro'yla endexli CUC'u" demiş. Bu meseleyi daha önce yazmıştım, laf arasında, CUC dolara endeksli, 1,08 dolar olmalı.

Yazıda şöyle deniyor: "Kriz çok kişinin hayatını altüst etmiş. İki kampus arasında 40 kilometre yürümek zorunda kalan üniversite öğrencileri, akademisyenler okulların tatil edilmesini talep etmiş. Öğrenciler okuldan atılmış. Öğrenimin her koşulda sürmesi gerektiğini savunan Devrimci Öğrenciler Komitesi de isyankar akademisyenleri istifaya zorlamış." Sovyetler'in çözülüşünün hemen ardından, krizin ilk yıllarında devlet, birkaç sene yüksek öğrenim hayatını bir ölçüde durdurmak zorunda kalmış Küba'da. Fakat bunu "öğrenciler okuldan atılmış" şeklinde vermek adil değil, söz konusu senelerde kriz nedeniyle üniversiteye gidemeyen herkese, istediği an üniversite hayatına tekrar başlama ya da kaldığı yerden devam etme hakkı veriliyor. Bu kişilerin çoğunluğu çalıştıkları için de, üniversite hocaları akşamları, bazı durumlarda mahallelere giderek veriyorlar dersleri.

"İsyankar akademisyenleri istifaya zorlayan" Devrimci Öğrenciler Komitesi nedir bilmiyorum, Küba'da Üniversite Öğrencileri Birliği (FEU) ve Genç Komünistler Birliği (FEU) var.

"Gezi boyunca pansiyonlarda kaldık. Bu işletmeler Devrimi Koruma Komiteleri'nin (CNR) sıkı denetimi altında. Her sabah hesapları, karaborsacılık yapılıp yapılmadığı kontrol ediliyor." Aynen böyle, iyi ki de ediyorlar.

Leyla Hanım, "Havana'dan sıkılıp başka şehre taşınmak istediğinizde, aynı şehirden yerinize yerleşecek bir aile bulmanız gerekiyor" demiş. Yanılmıyorsam bu, sadece Havana'ya yerleşmek istediğinizde söz konusu, devlet Havana'nın daha fazla nüfusu kaldıramayacağını düşünüyor. Ancak bildiğim kadarıyla Havana'dan başka şehre taşınmak aksine teşvik ediliyor. Kübalılar'ın seyahate çıkmak için önceden izin alıp kayıt yaptırdığı ise yanlış.

Yazıda şöyle deniyor: "[Tezgahlarda] Balık yok! Çünkü, balıkçılık devlet tekneleriyle yapılıyor. Turizm sektöründe kullanılıyor. Vatandaşlar tekne alamıyor. Nedeni 160 kilometre uzaktaki Florida'ya kaçma ihtimali. Oltayla tutan, zıpkınla avlayan balık yiyebiliyor." Öncelikle, mantık dizgesinde ciddi bir sıkıntı var: Balıkçılık devletçe yapılıyor da, tavukçuluk, muzculuk kim tarafından yapılıyor Küba'da? Kaldı ki, Küba'da balık satılmadığı gerçek değil, doğru dükkandan aldığınızda ucuz yiyecek alternatiflerinden birisi olduğu bile söylenebilir. Fakat örneğin tatlı olmayan, bizim bildiğimiz patates tezgahlarda satılmıyor. Ama bunu da "Kübalılar'ın yiyemediği" söylenemez, çünkü satılmayan bu besinleri devlet, turizmden ziyade yemekhanelerde kullanıyor. Balık da yemekhanelerde sıkça veriliyor, "oltayla tutanın, zıpkınla avlayanın balık yiyebildiği" iddiası komik.

Cep telefonu ve internet meselelerine de daha önce değinmiştim.

"[1 Mayıs'ta] Her sene bir tema ele alınırmış. Bu senenin teması Amerika tarafından casusluk yaptıkları şüphesiyle tutuklanan, sonra serbest bırakılan beş Kübalı." Bu çok, çok vahim bir hata! Beş Kübalı Yurtsever hâlâ ABD hapishanelerinde esir tutuluyorlar. Leyla Hanım'ın, arkadaşlarına izlenimlerini anlatan değil, günlük bir gazeteye anılarını yazan birisi olarak bu yazıdakinden çok daha büyük bir ciddiyet ve sorumluluk göstermesi gerekirdi.

"Bunca kalabalığın nasıl toplandığını biraz sorgulayınca, gelmeyenlerin mimlenmekten çekindiği anlaşılıyor. Yani orada olmalısınız ve görülmelisiniz. Ancak bu cümleden meydandaki onbinlerin zorla geldiği düşünülmemeli. Devrim ruhu sapasağlam." Nasıl yani? Bu, yıllarca komünizmin baskıcı karakterine dair beyinlere kazınan önyargıyla, örgütlü Küba halkının yıllardır direniyor olduğu gerçeğinin, tuhaf bir cümlede kendini göstermesi olarak yorumlanmalı herhalde.

---

1 Mayıs geldi. Geçen sene kendim Havana'da olsam da, yüreğim Taksim'de, aklım ise sevdiklerimdeydi. Bu sene ise yoldaşlarımla kolkola Taksim'e yürüyeceğim. Yüreğim Havana'da olacak.

Kübalılar sonuna kadar hak ettikleri bayramlarını kutluyor 1 Mayıs'ta bizeyse, bayram günümüzde de kavga vermek düşer. Şimdilik... Resmi tatile aldırmayın efendim, devrimini yapmayan halkın, 1 Mayıs'ta yan gelip yatmaya hakkı yoktur!

* http://www.hurriyet.com.tr/seyahat/11518523.asp?gid=56