GÖRÜŞ | 'Vakıf üniversitelerinin patronları daha fazlasını talep ediyor'

Üniversite Katılımcıları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Özgür Aydın, TOBB Yükseköğretim Meclisi toplantısını soL'a değerlendirdi.

Haber Merkezi

Yükseköğretim Kurulu Başkan Vekili Safa Kapıcıoğlu'nun ve vakıf üniversitelerinin temsilcilerinin katılımıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yükseköğretim Meclisi toplantısı gerçekleştirilmişti. Toplantıda vakıf üniversiteleri sahiplerinin ortak görüşlerini açıklayan Okan Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve Okan Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Bekir Okan ise kimi talepler gündeme getirmişti.

Toplantıda, vakıf üniversitesi patronları adına ortak taleplerini dile getiren Okan, “Vakıf üniversiteleri hocalarına verilen ücret devlet üniversiteleri hocalarına verilen ücretten az olamaz” maddesinin kaldırılmasını, burslu öğrenci sayısının azaltılmasını, dil baraj puanının kaldırılmasını, vakıf üniversitelerinin kamu bankalarına yatırdıkları gelirlerinin yüzde 2’si tutarındaki teminatların kaldırılmasını ve özel şirket statüsünde kurulabilecek üniversiteler için gerekli düzenlemelerin yapılmasını talep etmişti.

Üniversite Katılımcıları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dilbilim Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özgür Aydın, gerçekleştirilen toplantıyı ve toplantıda vakıf üniversiteleri patronlarının gündem ettiği talepleri soL'a değerlendirdi.

'Bilim emekçilerinin çalışma koşulları zaten kötü'

Aydın şunları söyledi:

"TOBB ile vakıf üniversitesi temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıdan basına yansıyanlar, toplantının TÜSİAD’ın Yüksek İstişare Konseyi toplantılarını andıran bir havada geçtiğini gösteriyor. Yani vakıf üniversitesi patronlarının 'daha fazla kâr' güdüsüyle, zaten sömürmekte oldukları bilim emekçilerini daha fazla nasıl sömüreceklerini tartıştıkları bir toplantı olmuş. Okan Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Bekir Okan'ın sıfatına yakışır patron kimliğiyle 'kâr amacı güden şirket gibi üniversite' dileğini çok açık bir şekilde dile getirdiğini öğreniyoruz basına yansıyan haberlerden. Oysa öncelikle kendi üniversitesine sonra da diğer 'vakıf üniversitesi' adı altındaki şirketlere şöyle bir baksa zaten şirket gibi yönetildiğini görür.

Hâlihazırda 'vakıf üniversitesi' adı altındaki bu şirketlerde çalışma koşulları bilim emekçileri için zaten kötü durumda. Keyfi ücretsiz izin uygulamaları, işten çıkarmalar, eşit işe eşit ücret zorunluluğunun çevresinden dolaşan pek çok örnek… Üniversite değil de 'şirket' olunca 'merdiven altı' çalışma da olmazsa olmazlardan. 'Burslu' statüsünde güvencesiz olarak yoğun saatler çalıştırdıkları, bilim üretme dışında pek çok teknik iş yaptırdıkları genç bilim insanlarının hakkı olan güvenceyi sağlamak yerine onları güvencesiz işçi konumuna mahkûm bırakıyorlar. Öyle anlaşılıyor ki şirket patronlarına tüm bu uygulamalar yetmiyor, daha fazlasını talep ediyorlar."