1953 Ankara doğumlu Ergun Erdurma’nın İzmir kökenli olan ailesinde müzisyen yoktu. Çocukluğundan beri müzik dinliyordu ama müzisyen olmayı aklının ucundan bile geçirmemişti.

İlban 71 Orkestrası

Bu onların her gün yaptıkları şeydi, delikanlılar semtin en stratejik köşesinde toplanmış, dikiliyorlardı. Havaları da keyifleri de yerindeydi. Nasıl olmasın ki! Aralarından dördünün yeni bir orkestra kurmuş olmasının şerefine bir de kırmızı şarap açmışlardı, ucuzundan. Hararetle laflıyorlardı, biraz da orkestraya henüz bir isim bulamamış olmanın telaşıyla. Yoldan gelip geçenlere gözlerini, seslere kulaklarını kapatmış, heyecandan dünyayla irtibatlarını kesmiş olacaklar ki, yanlarına hızla yaklaşan açık mavi Ford Taunus’u fark etmemişlerdi. Arabanın içinde yüzünden ter fışkıran, bıyıklı gürbüz bir adam bağırdı, delikanlılardan birinin eniştesiydi:

- “Ergun, koşun oğlum!!! İlban doğdu.”

Ablası hamileydi, kızları dünyaya gelmiş, orkestrayı kurlardan Ergun dayı olmuştu. Ertesi gün aynı köşede toplandıklarında orkestranın adı konmuştu.

***

1971 yılında kurulan ekipte davulda (ihtiyaca göre arada bir basta) Ergun Erdurma, orgda asıl işi fotoğrafçılık olan Mustafa Tanyel, basta Mesut Özdemir ve gitarda Mehmet Pirinçcioğlu bulunuyordu. Orkestranın adı İlban 4 olmuştu, dört rakamı eleman sayısını gösteriyordu ancak zaman içinde birileri ekleniyor, birileri eksiliyordu. Bu durumun yarattığı yanılsamadan kurtulmak için kuruldukları yılı baz alarak İlban 71 adını almışlardı.

Basçı Mesut kişisel sorunlardan dolayı sürdürememiş, Milas’tan gelen Atılım topluluğunda çalan (sonradan müziği bırakarak Kuşadası’nda muhtar olan) Hüsnü Dörtyol adında bir basçıları olmuştu. Mehmet Tanyel’den sonra orga (topluluk İlban 71 adını alınca) kurucu üye Hamdi Kırkali gelmiş, sonuna kadar o çalmıştı.

Muğla’nın tek orkestrasıydı İlban 71. Düğün salonlarının dışında Halk Eğitim Merkezi ve Kulüp Sineması’nda çalıyorlardı. Arada bir şehirlerindeki etkinliklerde Milas’tan gelen çalan orkestralar oluyor, iş çıktıkça onlar da Datça’ya Marmaris’e gidiyor yazlık gazinolarda çalıyorlardı. Çalıştıkları için artık paraları vardı ama ithalat olmadığı için istedikleri gibi çalgı bulup alamıyorlardı. Elemanlar kendi çalgılarıyla geliyor, ayrıldıklarında da çalgıyı götürüyorlardı. Ergun baktı ki olacak gibi değil, tüm çalgıları temin etmiş, gelenin eline tutuşturmuştu.

***

1953 Ankara doğumlu Ergun Erdurma’nın İzmir kökenli olan ailesinde müzisyen yoktu. Çocukluğundan beri müzik dinliyordu ama müzisyen olmayı aklının ucundan bile geçirmemişti. Genelde yabancı müzikler dinlese de, şehre Cem Karaca, Barış Manço geldiği zaman kaçırmıyordu. Muğlaspor’da lisanslı kaleci olduğu günlerdi, bir doğum günü partisine davet edilmişlerdi. Partide çalacak orkestranın basçısı Mesut ile tanışmışlardı. Davulcunun gelemeyeceği anlaşılınca Ergun davulun başına oturtulmuştu. Bir Ajda Pekkan şarkısı çalacaklardı; parçayı biliyordu ama davulunu acaba çalabilir miydi? İlk kez oturuyordu bu aletlerin başına. O an anladı ki dinlediği müziklerde hep davula kulak kesilmişti, onu takip ederek müziği dinliyordu. O geceyi bir şekilde kulak dolgunluğu ile çıkarmıştı. Ertesi gün kapı çaldı, annesi seni birisi arıyor dedi. Kapıda Mesut:

- “Çalışın hoşumuza gitti. Orkestramızın davulcusunu kovduk, bizimle çalar mısın? Seni düğünlere götürmek istiyoruz.”

Tereddütleri vardı ama içinden gelen sese kulak vermiş, aralarına katılmıştı. Prova yapıyor, parçaları oturtuyorlardı. Düğünlere gitmeye başlamıştı, her şey yolundaydı; tek faça veren şey Ergun’un görüntüsüydü. Muğlaspor’un sahası, kumdu, top oynarken yara bere içinde kalıyor, akşam düğüne yara bantları, sargılar içinde sağı solu morarmış gidiyordu. Davula oturduktan 5-6 ay sonra futbolu bırakmış, artık kendini müzisyen olarak görüyordu.

Davul kiralıktı, çaldığı her gece kazancının dörtte üçünü kiraya veriyordu. Bunu öğrenen babası o davulu oğlu için satın almayı teklif etmişti ama bir şartı vardı; Ergun bunu kira öder gibi kendisine taksit taksit ödeyecekti. Bir süre sonra (İzmir’de üretilen organik deriden yapılmış) Maga marka davul setinin sahibi olmuştu.   

***

1973 yılında Ergun askere gidince orkestra mola vermişti. Askerliğinin ilk dört ayını Erzincan’da, kalanını Polatlı Ordu Evi’nde müzisyen olarak yapmıştı.

İlban 71 Orkestrası’nın repertuarı Türkçe sözlü batı müziği aranjmanlarından oluşuyordu; arada tek tük yabancı parça vardı, azlığının nedeni İngilizce bilmemeleriydi. Ama Ergun askerlikten sonra yabancı dilini geliştirmiş ve davul çalmasına rağmen şarkı söyleyerek yabancı parçaların sayısını arttırmıştı.

1975 yılı en parlak zamanlarıydı, Raci Altınsoy adında bir gitarcıları vardı, üç yıl kadar gitar çalmıştı. Eczacılık Fakültesi öğrencisiydi. Yerine gelen Erhan Doğan ise (Düş Gezginleri) dört yıl çalmıştı. 1980 askeri darbesi olduğunda herkes kitaplarını yakarken Erhan, Sonakord marka kabininin içine saklamıştı onları. Ağırlaşan kabinin böylelikle soundu değişmiş ancak Erhan’ın sol kitapları yakılmaktan kurtulmuştu.

Arkasında “Orkestra İlban 71 - Müracaat: Vedat Enişte” yazan 48 AH 460 plakalı kırmızı Ford minibüs ile yola düşerler, saatlerce bozuk yolların çilesini çekerler, vardıklarında cihazlarını kurarlar ancak bazı yerlerde elektrik olmadığından jeneratör çalıştırırlardı. Örneğin 1979 yazında Datça Yazıköy’de jeneratörün elektrik akımının stabil olmaması yüzünden gitarcı Erhan çarpılmamak için kabininin üzerinde çalmak zorunda kalmıştı.

***

Orkestra ile birlikte bir başka faaliyeti daha sürdürür olmuştu Ergun, askerlik sonrası. Muğla’da İlk Adım Gazetesi vardı, gazetenin sahibi de sonradan SHP milletvekili olan Tufan Doğu, Ergun’un dayısıydı. Gazetenin ofisini irtibat bürosu olarak kullanıyorlardı. Ancak etrafları kalabalıklaşınca yük olmaya başlamışlardı. Ergun bunun üzerine bir dükkân tutmuştu, amacı irtibat bürosu olarak kullanmaktı ama dükkân o kadar büyüktü ki, zaman içinde bir kasetçiye dönüşmüştü. Bu arada bu dönüşüm hadisesi münasebetiyle İlban 71’in ofisi General Mustafa Muğlalı Caddesi’ne taşınmıştı.

Saatli Kule Caddesi, 33 numarada açılan önce eşe dosta kaset kaydederek işe başlayan ve giderek büyüyen İlban Müzik, Muğla’nın aynı zamanda kısa sürede bölgenin en büyük kasetçisi haline gelmişti.  

Almanya’da sürekli plak getirtiyor, yanı sıra İzmir’deki Üstün Plak’tan mal temin ediyordu. Yurtdışındaki Türk işçilerine PTT kanalıyla kaset gönderiyordu. Bir de Yatağan Termik Santralında çalışan Polonyalı işçiler iyi müşterisiydi. 1975 yılında açılan dükkân, 1985 yılına kadar ayakta kalmıştı. Yaşar Kekeva’nın çıkarttığı telif yasasından sonra kaset çekemez hale gelince dükkânı kapatmak zorunda kalmıştı.

***

Dönemin zor koşulları ve giren çıkan trafiğinin yoğunluğundan tarihçesi düz bir seyir izlememişti İlban 71’in. Zaman zaman bir çeşit arkadaş komünü, zaman zaman da kolektif bir organizma gibi hayatta kalmıştı. İçinden geçen sayısız insanlar hayatın getirdiği şartlar münasebetiyle dağılmış ama dostluklarını ve vefa duygularını hep sürdürmüş; geçmişte kalan o günlere güzel duygular beslemişti. 1983-84 gibi İlban 71 Orkestrası kepenk indirmişti, çünkü artık orkestrada çalacak eleman bulamıyorlardı. Ancak İlban 71 Orkestrası’nın içinden Örümcek topluluğu yeşermiş, Ergun da onların albüm kayıtlarında bas çalmıştı

Aralarından aktif müzik hayatını halen sürdürenlerden biri Ergun. Şayet yolunuz Marmaris Uzunyalı’daki Sentez Restorana düşerse, davul setinin başında oturan ihtiyar delikanlıya okuduğunuz hikâyeyi doğrulatabilirsiniz.   

Murat Beşer ([email protected])