Albümleri ticari başarı elde etmemiş olsa da Betty, cinsellik yüklü şarkı sözleriyle kült olmuştu. Zamanının ötesinde, çılgın kalabalıktan uzakta ve toplumun değer yargılarının dışındaydı.
Bende iki plağı var, kimsenin yüzüne bakmadığı zamanlarda alınmış; biri 1973 tarihli kendi adını taşıyan ilk çalışması, diğeri 1975 tarihli “Nasty Gal”. Onları yıllar sonra yeniden dinlemek için üzücü bir sebep hasıl olduğunda, bu güzel müziği ne kadar ihmal ettiğimi fark ettim.
Herkes onu efsane müzisyen Miles Davis’in karısı olarak tanımış, hafızalarının karanlık dehlizlerine o etiketle yerleştirmişti. Oysa benim için o kimin nesi olduğundan azade kendisiydi, Betty Davis idi. Gerek müziğiyle, gerekse de kişiliğiyle orijinal bir figür olarak görülmeyi çağdaşları arasında herkesten çok o hak ediyordu. Yetmişlerin ortalarında funk ve hip-hop’un en etkileyici stillerinden birinin sahibi olan, Afro-fütürist türlerini şekillendiren özgün bir müzisyendi.
***
Gerçek adı Betty Mabry idi. Altmışların sonunda New York moda çevrelerinde fotomodellik, mankenlik yaparak fırtına gibi esmiş; aynı sosyetenin müzik sahnesinde de görünmüş, ama asıl ününü 1968’de Miles’ın ikinci karısı olunca kazanmıştı.
Miles’ın içinde “Mademoiselle Mabry (Miss Mabry)” adında bir parçanın da bulunduğu “Filles de Kilimanjaro” albümünün kapağında yer almış, aynı zamanda sadece bir yıl evli kaldığı adamın en önemli ilham kaynaklarından biri olmuştu. Betty, Miles’ı dönemin rock ve funk müziği ile tanıştırmış; “In a Silent Way” ve “Bitches Brew” albümlerine giden yolun fikri taşlarının döşenmesine katkı koymuştu.
Geleceği kavrayış yeteneği Miles’ın itiraz edemeyeceği kadar iyiydi. 23 yaşında kendini beğenmiş bu model, gençliğin, güzelliğin ve seksin güçlü bir karışımıyla yaşının iki katı olan adamı avcunun içine almıştı. Evli kaldıkları sürede Miles’ı adeta yeniden yaratmıştı. Betty alev alevdi; kocasının akıl hocası ve esin perisiydi. Miles’ı gençleştirmiş, bakış açısını tazelemiş, hatta gardırobunu bile değiştirmişti. Bir de döneminin devrimci tarzının müzikal tanrılarıyla, Jimi Hendrix ve Sly Stone ile tanıştırmıştı.
Miles, yetmişli yıllar boyunca yaptığı fusion çalışmalarında çılgın bir dehaya dönüşmüştü. Betty’ye Kadın Prens diye hitap ediyor, çok saygı duyuyordu ama zihnen ve fiziken kontrol etmekte, ona ayak uydurmakta, yetişmekte zorlanıyordu. Betty’den Jimi ile ilişkisi olduğundan şüphelendiği için boşanmıştı.
***
1973’te Woodstock’ın organizatörü Michael Lang’in sahibi olduğu Just Sunshine Records için ilk albümünü çıkardığında (içinde Neal Schön, Gregg Errico, Doug Rodrigues, Larry Graham gibi isimlerin yer aldığı) çok iyi ve kalabalık bir ekiple çalışıyordu; bunu 1974’te “They Say I’ Different”, 1975’te de “Nasty Gal” albümleri izledi.
Albümleri ticari başarı elde etmemiş olsa da Betty, cinsellik yüklü şarkı sözleriyle kült olmuştu. Zamanının ötesinde, çılgın kalabalıktan uzakta ve toplumun değer yargılarının dışındaydı. Yetmişlerin diğer kadın funk ve soul sanatçılarından çok daha sert bir müziği vardı. Cesur ve atılgan bir karakterdi, yeterince takdir edilmeyen ancak çığır açan işler yapan bu kadın, samimi, özgürleştirici tavırları, sonraki yıllarda Prince, Madonna, Macy Gray gibi isimlere yol göstermişti.
Yazdığı şarkıların sözlerindeki gibi herhangi bir erkeğe borçlu yaşayacak bir kadın değildi. Ele avuca sığmayan şarkı “Anti Love Song” klasik “kötü kız” marşıydı. Gücün farkında bir dişi kaplandı. İlk albümünde, aşka savaş ilan etmişti. Adeta eski kocasına yönelik keskin çizgilerle şarkı söylüyordu. Bir ölüm perisinin boğuk fısıltıları kadar ürpertici sesle okuduğu “In the Meantime”da bir erkekle ya da erkeksiz hayatta kalacağına dair söz vererek kapatıyordu ilk plağını.
Ancak Amerika, bu kadar “küstah” bir kadını kucaklamaya hazır değildi. İmajı yeteneğini gölgede bırakmış; şovları dini gruplar tarafından boykot edilmişti. Radyolar onu çalmadı, plakları satmadı. Topu topu beş adet olan albümlerinin neredeyse tamamı 1964 - 1975 yılları arasında kaydedildi, ancak etkisi hep hissedildi.
***
Ardından Betty müzik piyasasından koptu; sonraki 40 yıl boyunca baba ocağında yaşadı. Sanıldığının aksine erkek düşmanlığı türünden takıntıları yoktu, eve dönüş sebeplerinden biri de hasta babasına bakmak istemesiydi. Yıllar sonra 2018’de neden ortadan kaybolduğunu sorduklarında “bitti dediler ve kapımı başka kimse çalmadı” demekle yetinmişti.
Yıllardır mütevazı bir hayat sürüyor, şiir yazıyordu bu fantastik diva. Kükreyerek geldi, sessizce gitti. 9 Şubat 2022, çarşamba günü çocukluğundan beri yaşadığı Pensilvanya’nın Homestead bölgesinde 77 yaşında hayata veda etti Betty. Unutulmayı değil, bahis ne vakit funk müziğinden açılsa anılmayı, müzik tarihi kitaplarında daha fazla satır teşkil etmeyi hak ederek...