Eve geldiğinde huzuru ECM albümlerinde arıyordu. Bir çeşit cılk piyasadan zehirlenmeye karşı içindeki dünyayı koruma yoluydu bu.

Kemal Cankaya ‘Amnezi’

Ekmeğini eğlence hayatından çıkaran diğer insanlara pek benzemiyordu. Mekânın gelmiş geçmiş en iyi sesçilerinden biriydi, müzisyenle ve müşteriyle barışıktı. İşini tutku ve saygıyla yapıyor, her ayrıntıya ayrı titizleniyordu. Babylon’da 1999 ile 2009 yılları arasında (yani en yüksek ve güzel zamanlarında) çalışmış bulunan Kemal Cankaya’yı, DJ’liğini yaptığım Oldies But Goldies partilerinde tanımıştım. Tanımasına tanımıştım ama o kalabalığın, itiş kakışın arasında oturup doğru dürüst sohbet etme fırsatımız olmamıştı. Düşünün yakın vakte kadar o günlerden çok öncesinde bir albüm yapmış olduğunu bile bilmiyordum. Hades Records tarafından 1993 yılında basılan “Amnezi” kasetini Dip Sahaf Volkan’ın raflarında bulunca kendimi ayıpladım; utançla karışık buruk bir sevinç yaşadım. “Amnezi” yıllar boyunca bir avuç insan dışında kimseciklerin dikkatini çekmemiş, değerini bulamamış sayısız güzel albümden biriydi. Dinledikten sonra kani geldim ki tarihin sayfaları arasında unutulmayı hak etmiyordu.  

***

“Amnezi” 1989 - 1993 yılları arasında, topluma tüketim hırsı ve bireyciliğin pompalandığı günlerde kaydedilmişti; Kemal, Arı Yapım stüdyosunda1 tonmayster olarak çalışırken. Tonmayster olarak önceleri asistanlık yaptığı prodüksiyonlar Osman İşmen tarafından yazılıp yönetilmiş profesyonel işlerdi. Kayıt ve miks konusunda pek çok tekniği Hayri Çalkılıç ve Sıtkı Acim’den öğrenmişti.  Fasılasız çalışıyordu; geceler boyu uzayan kayıtlar, teslim edilmesi gereken miksler… Eve geldiğinde huzuru ECM albümlerinde arıyordu. Bir çeşit cılk piyasadan zehirlenmeye karşı içindeki dünyayı koruma yoluydu bu.

Hedefi başından beri ses avcılığı olmuştu. Sahnenin üstünü değil işin mutfağını seviyordu. Stüdyonun iş yoğunluğu arasında fırsat buldukça kendi kayıtlarını yapıyor; gönlündeki müziği, çevresindeki iyi müzisyenleriyle zapturapt altına almak istiyordu. O dönemde satın aldığı Korg DDD1 davul makinesi, albüme giden yolda ilk adım olmuştu. Makineyi programlamak, farklı groove’lar oluşturmak büyük zevkti. Albümün ilk parçasını TRT’de kaval sanatçısı arkadaşı Osman Aktaş’la kurgulamıştı. Ticari kaygısı olmadığı için acelesi yoktu, bu en büyük lüksüydü.

Hiçbir parça diğeriyle bağlantılı değildi, hepsi farklı bir deneyin sonucuydu. Müzisyenler (İlyas Tetik, Cumhur Erkut, Adnan Karaduman, Halil Karaduman, Özata Ayan, Bülent Selçuk, İsmail Soyberk, Mustafa Keser2, Sibel Sezal, Ruhi Ayangil, Erdinç Şenyaylar, Turgay Özüfler, Hasan Cihat Örter) bir araya hiç gelmemiş, parçalar overdubbing, yani üst üste kanal kaydı yapılarak oluşturulmuştu. Kanallar sonradan puzzle parçaları gibi bir araya getirerek ortaya çıkarmıştı albümü. Nitelikli işler çıkaran insanları albümünde toplamıştı; örneğin Osman İşmen, o yoğunluğun arasında Kemal’i sevdiği için canı gönülden hayallerine katkıda bulunmuştu. Piyasanın bu önemli isimleri aslında eğlenmek için çalmışlardı. Böyle bir projenin maliyetini karşılayacak gücü yoktu Kemal’in. Albüm çıktıktan sonra kimsenin cebine bir kuruş girmemişti, Hades Records dâhil.

Hades Volkan3 albümü dinler dinlemez “hemen basalım” demişti. Sadece kaset formatında bir miktar poster ile birlikte 1000 adet basılmış, satışlar ancak bu maliyeti karşılamıştı. Zaten amaç para değildi. Spesifik bir kitleye hitap eden piyasa dışı bir projeyi, bir şirketin basmayı kabul etmesi bile mucizeydi.

***

Kemal’in politik görüşü barış, adalet ve kardeşlikten ibaretti; kartonette yazan İsmet Doğan’ın “Kemal -ist değil” sözü politik bir bağlam içermiyordu, kaosun ötesinde kendi gerçekliğini arayan bir inancı dile getiriyordu. İsmet Doğan, Kemal’in doksanlı yıllarda Bodrum’da tanıştığı, “Amnezi”nin kapak tasarımı ve konseptini üstlenen sanatçıydı. Aynı şekilde fotoğrafı çeken Selahattin Doğancıl4 da bu işi karşılık beklemeksizin yapmıştı.

“Amnezi” sayısız müzikal ilham kaynağına sahipti. Bu kaynaklar da Kemal’in evveliyatına dayanıyordu. Çocukluğunun geçtiği yetmişli yıllarda pazar günleri babası Sedat Bey, maç saatinde televizyonu kapatır “11 insan bir top pesinde koşuyorsa bunlardan ne mühendis, ne doktor, ne de bilim adamı olur” derdi. Ardından Şevki Bey, Itri, Şükrü Tunar, Tamburi Cemil Bey dinletirdi. Kendisi de kanun çalar, Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne takılırdı. O yıllardaki müzik ortamını babası belirlemiş ancak karşı komşuları5 ona Pink Floyd’un “Dark Side of the Moon” albümünü dinlettiğine hayatı değişmişti. Sonrasında rock, caz-rock, swing, fusion, çağdaş caz derken alıp yürümüştü.

Artık sağda solda karşınıza çıkması mucizeye bağlı bir kaset “Amnezi”. Şanslıysanız siz de bir sahafın kıyısında köşesindeki tozlu raflarda ona rastlarsınız, belki…

Murat Beşer ([email protected])

  • 1. Arı Yapım stüdyosu, Hayri Çalkılıç yönetiminde, Osman İşmen’in aranjör olarak iştirak ettiği bir oluşumdu.
  • 2. Mustafa Keser’in az bilinen özelliklerinden biri bu albümde olduğu üzere, çok iyi derecede elektro buzuki çalıyor oluşuydu.
  • 3. Kemal, Hades Records Volkan (Olgun) ile seksenli yıllarda Feneryolu’ndaki Laterna’da tanışmıştı. Dükkânın sahibi Bülent Ilgar kendi gibi müzik delilerini oraya mıknatısla çeker, muhteşem arşiviyle huzura erdirirdi.
  • 4. Selahattin Doğancıl, yıllar boyu Ara Güler’in baskılarını yapan özel bir fotoğraf laboratuvarının şefliğini yapmıştı.
  • 5. Küçük Bebek semtinde otururlarken, karşı kapı komşuları olan İsmail Şükrü Platin Bey uzun saçlı bir tipti ve gerçek bir bohemdi. Hoparlör yapar, yeni çıkan albümleri eşine dostuna yurtdışından getirtirdi. Sağlam bir plak arşivine sahipti ve henüz 8-9 yaşlarındaki Kemal’e müzik sevgisi aşılayan sıra dışı bir abiydi.