Halkın vicdanı

Hiç nefesi takılır mı insanın boğazına?
Sanki bir parça kuru ekmek yemiş de oraya dizilmiş gibi...
Anlamaz mı insan ne hissettiğini?
Öfke, nefret, acı... Ne ki bu?
Bağırmanın, çağırmanın fayda etmediği, küfürün imdada yetişmediği olur muydu hiç?
Ana avrat dümdüz, şöyle ağız dolusu gittiğinde rahatlamaz mıydı insan?
Ya da öyle iki damlayı sessizliğe akıtarak değil, hıçkıra hıçkıra ağlamak işe yaramaz mıydı?
Olur muymuş bu kadar?
Nasıl bir şeymiş ki bu?

*

Berkin!
269 gündür üzerine tir tir titrediğimiz, aldığı nefesi tek tek saydığımız...
Doğuştan çatık kaşlı ama çok güzel bakışlımız.
O, Haziran günlerinin masumiyeti, Haziran sonrasının umudu ama en önemlisi halkın vicdanıydı.
Bu yüzden çok korktular ondan.
Ekmek almak için sokağa çıktığında da, hastanede yattığı günler boyunca da çok korktular.
Gittiğinde ise daha fazla...
İki gündür sokaklara dökülen yüzbinlere saldırmaları bu yüzden.
Taa Ankara’daki Belediye Başkanlığı makamından, “Suç işleyecek kadar büyüdülerse ceza çekecek kadar büyümüşlerdir” demeleri bu yüzden...
Kocaeli’ndeki soru soran gazeteciye “40 yaralı var, hepsi Berkin gibi ekmek almaya çıkmış” diye yanıt verecek kadar çirkinleşmeleri de bu nedenden.
Onlar halkın vicdanından korktular.
Onun karşısında küçüldüler.
Çaresiz kalınca çirkinleştiler.

* * *

Ali İsmail!
Berkin’den sadece beş yaş daha büyüktü.
Sivili resmisi, kıstırdıklarında karanlık sokakta onu, ellerinden kurtulmayı becerememişti. Genç vücudu, aldığı darbelere ancak 38 gün dayanabilmişti.
Sonra Berkin gibi, boğazımızı düğüm düğüm bırakıp gitmişti.
Haziran ayıydı, onbinler sokakları doldurmuş, onlarsa çok korkmuştu.
Eskişehir’de devlet erkânının durumu Ali İsmail’in de karşısında aynıydı.
O gidince Vali konuşmuştu.
“Arkadaşlarını dövüp polise suç atıyorlar” demişti. “Ortam gergin, olur böyle şeyler” diye eklemişti.
Eskişehir’in Valisi tutamamıştı kendini.
Tıpkı “cezasını buldu” demeye getiren Ankara’nın belediye başkanı, “hepsini Berkin gibi yapacağız” demeye getiren Kocaeli polisi gibi.
Önce başsağlığı dileyip, sonra hastaneyi gaza boğan İstanbul Valisi, Haziran’da “çerik-çürük nesil” diye aşağılayan, Mart ayında taziyelerini ileten Pensilvanya imamı gibi.
Ya da camide bira içip, türbanlı kızının üzerine işediğimizi söyleyen başbakan gibi.
Hepsi küçülmüş ve çirkinleşmişlerdi.

* * *

Biri 15, öbürü 19’undaydı. İkisinin yaşını toplasan, bir ömür etmezdi.
Tıpkı Haziran’ın diğer çocukları gibi. 19’undaki Mehmet, 22’sindeki Abdocan ve Ahmet, 20’sindeki Medeni, 26’sındaki Ethem gibi.
Onlar, bir ömür etmeyen yaşlarında halkın vicdanı oldular.
Ve onlar son iki gündür yine sokaklarda, alanlardalar...