Örgütlenmek, dayanışma ağları kurmak: Çekeceğimiz en güzel film bu

Mustafa Ziya Ülkenciler'e göre tek yol eldeki olanaklar çerçevesinde dayanışma içerisinde bütçesi düşük ama sözü büyük projeler üretebilmek… 'Bütçesi düşük, sözü büyük proje nedir, size söyleyeyim mi: Örgütlenmek, dayanışma ağları kurmak. Çekeceğimiz en güzel film şu anda bu.' diyor.

Haber Merkezi

Dün birinci bölümünü yayınladığımız sanat yönetmeni Mustafa Ziya Ülkenciler röportajının ikinci bölümünde film-sinema-dizi sektörünün ideolojik işlevi, iktidar-sermaye bağlantıları ele alınıyor. 

Ülkenciler sektörün kitleler üzerindeki ideolojik hakimiyet açısından işlevselliğinin yanında, sermayenin iştahını kabartan bir zenginleşme aracı olduğuna da dikkat çekiyor.

Röportajın ikinci bölümü şöyle:

Sinema ve dizi sektörü yapımcılarının bu kadar çok sayıda olmalarının mantığı ve yaptıkları işlerin özellikleri nedir?

Radyo, sinema ve TV’nin henüz yaygın olmadığı yıllarda insanların yaşamları boyunca aydınlanmaya ulaşma maceralarına bakalım: Sanatlar alanında sözlü edebiyat geleneklerinden müziğe, yazılı edebiyata, masallardan, kitaplara, tiyatroya vs. ulaşan uzun bir süreç yaşandı.

1940’lı ve 1950’li, hatta mesela ülkemiz söz konusu olduğunda 1960’lı yıllara gelindiğinde kitaplara, sahneye konulan oyunlara, yeni gelişen sinema eserlerine ilginin ne kadar yoğun olduğunu bilmeyenimiz yok…

İkinci Savaş yıllarında Nazilerin kitap yakma eylemlerinin amacını da biliyoruz. Emperyalist ve kapitalist düşünce yapısı emekçi halkın aydınlanmasından yana değil elbette. Bu gelişen anlatım olanaklarını kendi maddi kazançları ve ideolojik manipülasyon için kullanmaya çalışacakları çok açıktı.

Sinema ve TV’nin icadıyla birlikte kitlelere en kolay ulaşımı kitaplardan çok bu iki yapı sağladı. Gerek devlet kuruluşları gerekse özel sektör idaresinde olan basın ve yayın organları aracılığıyla sermayenin birikimi de, gücü de, denetim de ellerinde.

Kendi ideolojilerini yaymak için bu olanakları sonuna kadar kullanıyorlar. Bu konudaki yandaşları, ortakları da yazılı basın veya dijital medya organları, yapımcılar ve TV kuruluşları oluyor.

Bu arada da doğal olarak sayıları ne kadar kaldı bilinmez ama “Sanat toplumun bir adım önündedir” ilkesiyle üreten, emekçi halka yol göstermeye, yol açmaya çalışan her alandaki sanatçılarımızın önünün kesilmesi için de gereken her şey -olanaksızlığa mahkûm etmek, baskı ve tehdit dahil olmak üzere- yapılıyor…

Ülkemizdeki yapımcıların bu anlamdaki rolü nedir o zaman.?

Öncelikli amaçları para kazanmak.

Yüzde 90’ının bu alanda eğitimi olmadığını, çoğunun ticaretle uğraştığını daha önceki bölümde belirtmiştik… Bunu örneklendireyim size: Tayfun Topal'ın sahibi olduğu ayakligazete.com'un Televizyon Yıldızları Ödül Töreni’nin yapıldığı gece, Suada'daki törenin ana sponsoru Ağaoğlu şirketleriydi. “Televizyon dünyasını buluşturan” gecede Ali Ağaoğlu'nun niye yer aldığını, bizzat kendisinin açıklamalarıyla öğrendik. Ödül vermek için sahneye çıktığında; “Türk dizilerinin Arap coğrafyasında yarattığı rüzgârdan” söz eden Ağaoğlu, "Bu öyle bir etki ki, inşaat sektörü bile bunun yansımalarını yaşıyor. Bugün Körfez ülkelerinden bir gruba, Europe projesinden, 220 milyon dolar değerinde, 700 daire sattık" dedi.

Haberde şöyle deniyordu: “İş dünyasında her zaman iddialı konuşmalarıyla dikkat çeken Ali Ağaoğlu, bir iddiayı daha ortaya koydu. Türk dizileri sayesinde önümüzdeki iki yıl içinde, 2 milyar dolarlık satış yapacağını söyleyerek, "Bu konuda da çok iddialıyım." dedi.” Ardından bu kez de Kültür ve Turizm Bakanlığı için "Bakanlığın milyonlarca dolarlık bütçeyle yapamadığı tanıtımı, Türk dizileri yapıyor. Ben bakanlığın yerinde olsam, bütçeden bu dizilere pay ayırırım. Çünkü Türkiye'nin tanıtımına inanılmaz katkıda bulunuyorlar," dedi.

Ve 700 dairenin satışıyla ilgili gerçeği bir kez daha yineledi: "Kesinlikle bu satışın arkasında, o televizyon dizileri var. Ben de Televizyon Yıldızları Ödülleri'ne bunun için sponsor oldum. Sektörü çok ama çok önemsiyorum."

Mantığı anlamak için daha fazla söze gerek yok… Mevcut iktidar ve yapımcı işbirliğinin ana nedeni bu; eksiği var, fazlası yok…

Peki iktidarın ideolojisine aykırı üretim yaparak bu desteği almak mümkün mü.?

İşte televizyon dünyasına ve özel olarak da dizilere bakarken çoğunlukla ihmal edilen, görmezden gelinen temel sorun da burada.

Dizilerin konularına baktığımız zaman halkımızın nasıl uyutulduğu ve aptal yerine konduğunu, dinin ve Türk milliyetçiliğinin toplumun üzerine bir örtü gibi örtülüşünün en çirkin örneklerini görmekteyiz.

Konu: Talan ve vergiye bağlama amacıyla savaşan Türkler…

Konu: Kimin eli kimin cebinde dizileri… Bunlardan bolca var: Kim kimin sevgilisi, kim kimin çocuğu, kim kimin annesi/babası; herkesin herkese kumpas kurduğu, kazıkladığı, sevgili olmaya çalıştığı diziler…

Konu: Yurt dışında reyting almış bazı dizilerin iyice yüze göze bulaştırıldığı kopya uyarlamaları.

Konu: Mafya maganda ilişkilerinin son derece doğalmış gibi körüklenmesi.

Konu: Yabancı TV kanallarına / dijital platformlara satılan ama berbat oyunculuk sonucu reyting alamadığı için, dışarıda yayınlanmayıp yurt içinde reyting alabilmesi için seks unsurunun öne çıkarıldığı tarihi/maddi hatalarla dolu “arkeolojik” diziler.

Konu: Doğu Anadolu töre ağırlıklı diziler.

Konu: Osmanlı padişahlarını yücelten diziler.

Konu: Kahraman Türk polisi dizileri.

Ben saymaktan sıkıldım. Hal böyle olup da halkın, iktidarın istediği doğrultuda uyutulması görevi yapımcı tarafından eksiksiz yerine getiriliyorsa, niye paralar bunlara akıtılmasın? Bu arada, duyuyoruz, hâlâ çalışan setler var, içinde bulunduğumuz duruma rağmen, inatla!

Şimdi bu arkadaşlara şöyle bir soru sorsak:

Osmanlı padişahları kardeşlerini katlederken sarayda yaşanan bu dramı işleyen bir TV dizisine destek alınabilir mi?

Kurtuluş Savaşında işgal orduları ile işbirliği yapan Osmanlı sarayındaki padişah ve yandaşları ve işbirlikçi dini tarikatlarla ilgili bir film ve diziye destek alınabilir mi.?

Daha yakına gelelim: Atatürk’ün evinin bombalanması yalanını uydurup 6-7 Eylül olaylarını yaratan emperyalizmin işbirlikçisi Menderes’in yarattığı vahşetle ilgili bir film veya diziye destek alınabilir mi?

Soma Katliamı’nda eşlerini kaybeden kadınların yaşamlarının ne hale dönüştüğünü konu alan bir dizi ve film destek alabilir mi?

Fabrikalarda, tekstil atölyelerinde, tarımda gündelik çalışan emekçilerin sorunlarını konu alan film ve diziler destek alabilir mi?

Düşüncelerini ifade etmekten başka bir suçu olmayan aydın ve sanatçıların hapiste çürütülmesi ile ilgili konuları eleştiren bir film destek alabilir mi?

Saymakla bitiremeyeceğimiz pek çok örnek var. Dört bir yandan kuşatılmış bir “7.Sanat” var ülkemizde. Benzer konularda destek almak için Kültür Bakanlığı ve diğer yarışmalara gönderilen projelerin yüzde 99’u jürilerden destek alamıyor. Niye? Yakın zamanda jüriler de iktidarın denetiminden geçmeye başladı. Amaç toplumsal sorunları yüreklice işleyenlerin önünü kesip, bir şeyler söylüyormuş gibi yapıp 1 kilo keçi boynuzundan 1 gram bal üretemeyenlere ve çoğunlukla da kendi yandaşlarına destek olmak.

Peki bu durumda sinema emekçilerine düşen ne?

Tek yol eldeki olanaklar çerçevesinde dayanışma içerisinde bütçesi düşük ama sözü büyük projeler üretebilmek… Bütçesi düşük, sözü büyük proje nedir, size söyleyeyim mi: Örgütlenmek, dayanışma ağları kurmak. Çekeceğimiz en güzel film şu anda bu.