Futbolda salgın gündemi: Sömürü, aşı ve ırkçılık

Geçtiğimiz günlerde bir Fransız kanalında başlatılan 'Covid-19 aşısı nerede denenmeli' tartışması futbol dünyasına da sıçradı. Kanalda dillendirilen 'Covid-19 aşısı Afrika’da denenmeli' sözü futbolcuların da içerisinde bulunduğu bir ırkçılık ve sömürü tartışmasını tetikledi.

Haber Merkezi

Covid-19 aşı tartışmalarında yeni gelişmeler gündeme gelirken, yeni tartışmalar da birbirini izliyor. Geçen günlerde bir Fransız televizyonunda canlı bir tartışmaya katılan Fransa Ulusal Sağlık ve Tıp Araştırmaları Enstitüsü Araştırma Direktörü Camille Locht ve Cochin Hastanesi Yoğun Bakım Servisi Sorumlusu Jean Paul Mira skandal bir tartışmaya imza attı. "Covid-19 aşısı Afrika'da denenmeli" sözlerine futbolcular tepki gösterirken, özellikle bu konularda bilinçli bir sporcu olan Didier Drogba tepki göstermekte gecikmedi. Drogba, "Afrika bir test laboratuarı değildir. Bu aşağılayıcı, yanlış ve derin bir şekilde ırkçı sözleri yürekten kınıyorum. Afrika'yı mevcut COVID-19'dan kurtarmamıza yardımcı olun. Afrika halkını insan kobayları olarak kabul etmeyin! Kesinlikle iğrenç. Afrikalı liderler nüfuslarını bu korkunç komplolardan korumakla yükümlüdürler” dedi. Drogba’nın açıklamasının ardından birçok eski ve yeni futbolcu da tartışmaya girmiş durumda. Eski futbolcu Samuel Eto’o ise tartışmaya “Afrika oyun alanınız değil” diyerek dâhil olurken, Demba Ba ise "Beyazların üstün olduklarını düşündükleri batıya hoş geldiniz. Yükselme zamanı" ifadelerini kullandı. İfadeler bütünlüklü olarak değerlendirildiğinde ise ırkçılığın hala Avrupa’da birçok alanda olduğunu ve aslında futbolun da bundan Koronavirüs günlerinde dahi etkilendiği gerçeği ile karşılaşılıyor. Bu anlamda futbolda devşirme, sömürme ve ırkçılığın tarihsel izlerine bakmak anlamlı olabilir.

FUTBOLDA SÖMÜRÜ TARİHİ: NE ESKİ NE YENİ 

Son zamanlarda Fransa’dan ırkçılık haberleri geliyordu. Özellikle futbolcu Dani Alves’in 2019 yılının sonlarına doğru kullandığı ‘Paris’te çok ırkçılık var” ifadesini futbolda sömürme ve ırkçılık bağlamında irdelemek ve maziye gitmek gerekiyor. Teslim edelim, Dünya Kupası sonrasında, her şey Zaytung’un “Fransa, Dünya Kupası kazanan ilk Afrika takımı oldu” esprisiyle başlamadı. Aslına bakılırsa, bu bir espri olmaktan ziyade bir gerçeklik haline bürüneli çok oluyor. Bilinen ilk siyahi futbolcu olan Andrew Watson, 1856'da İngiliz Guyanası’nda zengin bir şeker plantasyonu sahibi olan İskoç Peter Miller ve Guyanalı Rose Watson'ın oğulları olarak doğalı çok oldu. 1870’li yıllarda ise ilk futbol kariyerine başlamıştı Watson. İlk siyah futbolcu, milli takım tercihini Britanya ülkelerinden yana kullanmıştı. Ya da bu, o dönemler için bir zorunluluk olarak kendisini baskıladı. Ancak şimdilerde bu zorunluluğun bir siyahi emek göçü halini aldığını ve küresel bir endüstri haline dönüştüğünü görmek mümkün. Futbol, yalnızca çok para kazanabilmiş siyahi insanları kapsamıyor!

Henüz 17. Yüzyılda tüm insanların Adem soyundan geldiği tartışılırken, Kızılderili ve Afrikalıların da insan oldukları ancak farklı bir insan geni taşıdıkları söylenmişti. 18. Yüzyılda ise kapitalizmin gelişmesiyle birlikte, bilimin kilise ve feodal beylerin çıkarlarını temsil ettiği dönemden sonra burjuvazinin çıkarlarını kendisine rehber edindiği dönem, Asya, Afrika ve Güney Amerika’nın emperyalist çıkarlara ve özellikle siyahîlere dönük köle ticaretine maruz bırakıldığı dönem oldu. O günlerden bu zamana burjuva siyasetçiler futbol alanında da ırkçı politikalar üretmekte ve futbolun oynandığı alanlarda bu politikayı siyahî futbolcular başta olmak üzere uygulamaktadırlar.

Detaylandırmak gerekir. İki sene önce Dünya Kupası’na katılan 13 Avrupa ülkesinde toplam 87 devşirme oyuncu top koşturdu. Bu, öyle bir belirsizlik ve keşmekeş yaratmış durumda ki kimin gerçekten hangi ülkede oynarken hangi kökenli olduğuna karar vermek, küçük araştırmalar yapmaya bağımlı kılınmış durumdaydı. Bilindiği üzere, devşirme kavramı isteğe bağlı olmadan/zorla alınan ve bu kişinin kendi öz geleneklerinden koparılıp, başka bir kültürle ve kültüre göre yetiştirilmesi bağlamında değerlendirilen bir kavramdır. Sportif devşirme ise bir nevi kültürel emperyalizm olgusunun spordaki yansımasıdır demek mümkün. Ancak kavram, bir kişinin devşirme olarak kabul görmesi için onun ülke topraklarında yetişmiş olması gerektiğinin de altını çiziyor. Bu da doğal olarak devşirilecek kişinin genç yaşlarda olmasını gerektiren bir durumun ortaya çıkmasını sağlıyor. Her ne kadar devşirme kavramına utangaç bir emek verme süreci güzellemesi yapılsa da bu durumun aklanması için çok daha büyük bir gerekçeye ihtiyaç duyulduğu açıktır. Bu anlamda, duruma ne kadar benzediği belli olmasa da bu özelliklere yaklaşan tüm sporculara devşirme kelimesinin yakıştırıldığı açık. Fakat kelimenin hangi koşulda kullanılırsa kullanılsın iyi bir algı yaratmadığı da ortada.

2018'DEN 2020'YE: NE DEĞİŞTİ? 

Üzerinden çok geçmiş değil. 2018 Dünya Kupası şampiyonu Fransa, emperyalist eğilimlerle müdahale ettiği Afrika ve diğer uzak coğrafyalardan devşirdiği siyahî insanlar ile 1998’den sonra ikinci kez Dünya Kupası’nı kazanmayı başarmış ve bunu ‘ulusal takım’ şemsiyesi altında pazarlayabilmişti. Fransa bir milli takım görüntüsü altında oynadığı maçlarında uzun yıllardır Afrika kökenli oyunculara yer veriyor. Afrikasyı laboratuar olarak öneren doktorların bundan ne kadar haberi var, işte bu bilinmiyor!

Devam edersek, en güncel 24 kişilik kadroya bakıldığında tam 16 ismin siyahî ve başka kökenlerden olduğunu söylemek gerekiyor. 9  Afrikalı oyuncuya ek olarak kadrosunda ada ülkelerinden Fransa’nın Antiller’de bulunan sömürgelerinden biri olan Guadeloupe’den 3, Polonezya’dan 2, Martinik ve Filipinler’den ise birer oyuncuyla temsil edildiği görülmelidir. Bu siyahi futbolcular ağırlıklı olarak Afrikalı devşirmesi, geriye kalanlar da Fransa’nın Karayipler’deki kolonileri Guyana, Martinik, Guadeloupe ve Polonezya’dan devşiriliyor. Bu şekilde sömürüye uğrayan ülkelerin sportif kaynakları taşınıp, iğdiş ediliyor. Örneğin, Guadeloupe birçok futbolcunun Fransa tarafından alınmış, devşirilmiş ya da sömürülmüş olması Guadeloupe futbolunun alt seviyelerde seyretmesine neden oluyor. Kullanılan futbolcular bir noktadan sonra ‘ıskartaya çıkarılmış’ halde terk ediliyorlar. Bu, başka bir sömürü tipinin varlığını da kanıtlıyor. Her ne kadar Fransa bu konuda önde gelen ülkelerden olsa da diğer ülkelerin de durumu pek farklı değil, bu biliniyor.

Bu adı geçen ülkelerin çoğunda kolonyalist geçmişlerin önemli bir yer kapladığı açık. Emperyalist işgal altında kalan Afrika toplumlarının çoğunun ucuz emek gücü kapsamı altında emperyalizmin işaret ettiği yerlere göç etmeye zorlanması sonucunda ya da bizzat işgal ve talan edilen kendi ülkelerinde alıkonan Afrikalılar bu milli takımların bir işçisi olarak çalışıyor. Sizi, bu futbolcuların kimi zamanlar Fransız geleneklerine yoğun bir iştahla sarılan görüntüleri, Fransızca konuşuyor olmaları ya da çok çok azının büyük ve meşhur futbolcular olarak ön plana çıkabildiği gerçeği aldatmamalı. Yoksa Fransa’nın Cezayir asıllı forveti Benzema’nın “Gol attığımda Fransız oluyorum, atamazsam Arap” çıkışı ile Belçika’nın Kongo asıllı siyahi forveti Romelu Lukaku’nun “İşler iyi giderken Belçikalı forvet Lukaku ama tam tersi iken Kongo asıllı Lukaku” demesinin mutlaka bir toplumsal karşılığı var. Ne de olsa küresel futbol emperyalizminin, kapitalizmin en iyi bildiği şeyin en iyi olanı transfer etme, her ne pahasına olursa olsun başarı kazanma ve iyi olanı satın alıp, metalaştırma gibi özelliklere sahip olduğu biliniyor. Bunun altında siyahî sporcuların bilinen ve biyolojik olarak kanıtları bulunan sportif üstünlüklerini, koşu, hız, kas, oksijen kullanma yeteneği vb. sömürmek de kapitalist ülkeler için iyi bir seçenek olarak duruyor. Özellikle, Avrupalı olmayan ve siyahî olan oyunculara daha sıkı oynamaları konusunda yoğun bir baskının olduğu ise gizli ve yeni bir şey değil. Futbolda emek sömürüsü çeşitli başlık ve vücutlarda devam ediyor… Maalesef Fransa şimdi koronavirüsün yanı sıra yeni tip bir ırkçılık virüsü ile de karşı karşıya. Tepkinin aslında bu geçmiş de gözetilerek anlamlandırılması gerekiyor.

Bu anlamda son dönemde gerçekleşen ve bu kez koronavirüs aşısı bağlamında başlayan yeni tartışma devam edeceğe benziyor. Buna şuan Türkiye’den de Aminu Umar, Ismael Diamonde ve Fode Koita’da katılmış durumda. Umar, “Bu ırkçılığı durduralım”, Diamonde “Sömürgeciliği yaşadık ama unutmadık. Afrika, deney tahtası değildir” ve Koita ise “Afrika’ya istediğinizi yapamazsınız. Dik durmalıyız” diyerek gündemi canlı tutuyor.

Sömürü düzeni yok edilmedikçe, ırkçılığın yok olmayacağı da görülüyor.