AKP hükümetleri döneminde neoliberal dönüşüm sürecinde birçok önemli adım atılırken iş kanunundan, sosyal güvenliğe, sendikalar kanunundan ulusal istihdam stratejisine kadar birçok emekçi düşmanı yasal düzenlemenin altına da imza atıldı. Emek-sermaye ilişkisini ve çalışma yaşamını esneklik paradigması çerçevesinde dönüştürmeyi amaçlayan AKP, işçi sınıfının sahip olduğu yasal ve sosyal korumaları önemli ölçüde azaltarak fiilen uygulanmakta olan taşeron, ucuz, geçici ve güvencesiz çalışma biçimlerini kurumsallaştıracak adımlar attı ve atmaya devam ediyor.
Kadınlarda işsizlik oranı erkeklerdekinin iki katından fazla
Diğer taraftan AKP’li yıllarda Türkiye ekonomisinin son on yılda yakaladığı hızlı büyüme oranlarının, istihdama özellikle ise kadın istihdamına aynı ölçüde yansımadığı görülmekte.
TÜİK’in son olarak yayınladığı ağustos verilerine göre, Türkiye genelinde kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 30 olarak gerçekleşti. Yani çalışma yaşındaki her yüz kadından 30’u istihdam ediliyor.
TÜİK verilerine göre kadınların genellikle hizmetler, emek yoğun imalat sanayinde ve tarımda istihdam edildiği gözleniyor. Kadın ile erkek arasındaki bir diğer farklılık ise ücretler. Sosyal Güvenlik Kurumu’na kayıtlı olarak sigortalı bir işte çalışan kadınların ücretleri erkeklere göre çok daha düşük iken eşdeğer işlerde ise bu oranın yüzde 46’ya ulaştığı ifade ediliyor.
TÜİK’in sunduğu resmi verilerle yetinmeyen DİSK-AR’ın açıkladığı gerçek işgücü verilerine göre ise, kadınların çalışma yaşamına katılımı çok zor. DİSK-AR raporunda, çalışma çağındaki her üç kadından yaklaşık olarak sadece birinin çalıştığını ve lise ve üzeri eğitime sahip kadınların erkeklere göre 2 kattan daha fazla işsizlik gerçeği ile yüzleştiğini dile getirdi.
Erkeklerde işsizlik oranı lise mezunları için % 8,1, mesleki ve teknik lise mezunları için % 7,3, yükseköğretim mezunları için % 8'ken bu oranlar kadınlarda sırası ile % 18,8, % 18,8, %17,8 seviyesinde. Lise ve üzeri eğitime sahip olanlarda kadınlar için işsizlik % 18,3, erkeklerde %7,8. Üniversite bitirmiş kadınlarda da işsiz sayısı bir önceki aya göre 47 bin arttı. Özellikle kentlerde erkek işsizliğinden daha yüksek olan kadın işsizlik oranı ise, geçen yılın aynı dönemine göre 0,5 puan artış gösterdi.
“Hükümetin kadın istihdamına yönelik bütünlüklü bir politikası yok”
Özellikle kadın istihdamı konusunda göze çarpan bu eşitsizlik karşısında AKP iktidarı 2010 yılında "Kadın İstihdamının Arttırılması ve Fırsat Eşitliğinin Sağlanması” başlıklı bir genelge yayımladı. Kadın istihdamının arttırılmasını ve kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasını amaçlayan bu genelgenin uygulanıp uygulanmadığını tespit etmek üzere Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi (KEİG) bir araştırma yürüttü.
Birçok kadın örgütünün bir araya gelmesiyle oluşan KEİG platformu yaptığı araştırmanın ara sonuçlarını İstanbul’da 17 Kasım’da düzenlenen bir toplantıyla basın mensuplarına duyurdu.
Adana, Ankara, Antalya, Çanakkale, Denizli, Diyarbakır, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Trabzon, Urfa, Van olmak üzere 12 ilde yürütülen ve kamu yetkililerinden, kadın örgütlerinden yaklaşık 120 kişiyle yapılan derinlemesine mülakatlara dayalı olan araştırma, genelgede belirlenen hedefler konusunda hiç yol kat edilemediğini ortaya koyuyor.
KEİG Platformu üyeleri tarafından yaz ayları boyunca yürütülen ve ara raporu yayımlanan araştırmaya göre, söz konusu genelge pek çok kurumda, pek çok yetkili tarafından bilinmiyor. Kadınların istihdamına özel önem ve öncelik verilmesi ise genel olarak yetkililerin kişisel inisiyatifine bağlı.
Kadınlar daha çok "kadın-işi" diye tabir edilen işlere yönlendiriliyor
Araştırmada tespit edilen bir diğer durum, mesleki eğitimlerin cinsiyetlere göre ayrıştırılmış şekilde düzenleniyor olması. Raporda hem mesleki eğitimlerde hem de işe yerleştirmede kadınların daha çok "kadın-işi" diye tabir edilen kuaförlük, cilt bakımı, engelli, hasta ve yaşlı bakımı, dikiş gibi işlere yönlendirildiği belirtiliyor.
Kadınlar, aile ve toplumun ihtiyaç duyduğu ev işlerinin ve bakım hizmetlerinin hemen hemen tümünü üstlenmiş durumdalar. Büyük kısmı kamusal olarak verilmesi, merkezi ve yerel yönetimlerin girişimleriyle açılacak kreş ve yuvalarla karşılanması gereken bu hizmetlerin yükü kamu harcamalarına kısıtlar getiren neo-liberal politikalar nedeniyle tamamen ailelerin, daha çok da kadının omuzlarına binmiş bulunuyor. İzlenen politikalar bakım hizmetlerinin piyasalaşmasını teşvik ediyor ve bu tür hizmetleri parası olanın satın alıp, parası olmayanın mahrum kalacağı bir hale dönüştürüyor. Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde, devlet bütçesinden bu tür kamusal hizmetlere ayrılan para daha da kısıldığından bakım hizmetleri, hacim ve yoğunlukları artmış olarak kadınların üzerine yıkılıyor.
Kadın istihdamına yönelik bütünlüklü bir politikanın olmadığını ortaya koyan araştırmaya göre, ailelerin gelirleri de düştüğü için daha önce piyasadan satın alınabilen hizmetlerin de evde kadınlar tarafından üstlenilmesi söz konusu. Böylece kadınlar bir yandan ev işlerine ve bakım hizmetlerine daha fazla emek sarf ederken, diğer yandan da işsiz kalan ya da geliri düşen erkeklerin durumunu telafi etmek için, para kazanabilecekleri her türlü işi kabul eder duruma geliyor.
“Bölgesel asgari ücret” uygulaması fiiliyatta başlamış
Araştırmada mesleki eğitim kurslarına katılan kadınların yüzde 20’si iş bulabildiği kaydediliyor. Fakat sigorta primlerinin devlet tarafından ödendiği 48 aylık süre dolunca bu kadınlar işten çıkarılıyor.
Yapılan görüşmelerle ucuz işgücü kaynağı olarak kullanılan kadın emeği üzerinden, Ulusal İstihdam Stratejisi’nde yer alan ve özellikle doğuda uygulanması tasarlanan “bölgesel asgari ücret” politikasının fiilen başladığı tespit edilmiş.
Sudan ucuz kadın emeği
KEİG araştırması Türkiye’de de kadınların ucuz işgücü olarak çalıştırılmakta olduğu gerçeğini bir kere daha ortaya koymuş oldu. İşgücü piyasasının yapısından kaynaklanan bu durum iş yaşamına katılım oranı zaten çok düşük olan kadınların emeğinin erkeklere oranla daha düşük miktarlarla ücretlendirilmesinin tesadüf olmadığının göstergesi. Özellikle esnek üretim biçimlerinin yaygınlaştığı günümüzde çalışmak zorunda kalan kadınlar ve eve iş verme yöntemiyle çalışan kadınların hemen tümü kayıt dışı olarak istihdam edilmekte.
Geri ödenemeyen mikro krediler can yakıyor
Diğer bir tespitse, son dönemde sayılarında ciddi artış görülen projelere dair. Hem devletin kaynakları hem de AB hibeleri yoluyla uygulanan kadın istihdamına yönelik projeler, parça parça ve birbirine değmeyen, sonuçları uzun vadede etkili olmayacak şekilde yürütülüyor çok az kadına ulaşıyor ve projenin ardından etki değerlendirmesi yapılmıyor.
Girişimci olmak için aldığı mikro krediyi ödeyemeyen kadınların “bedenini satmak” zorunda kalması da yapılan görüşmelerde karşılaşılan örnekler arasında yer alıyor.
Hükümetin kadın istihdamı politikası yok
Söz konusu araştırmayı değerlendiren platform üyesi Yrd. Doç. Dr. Saniye Dedeoğlu ise, aslında kadın istihdamına yönelik bu politikasızlığın kendisinin, hükümetin kadın istihdamına yönelik politikası olduğunu ifade etti.
(soL- Ekonomi)