IŞİD bahane

Davutoğlu Mart ayında; “Türkiye DEAŞ'ı 2013'te terör örgütü olarak gören ve kabul eden ilk ülkedir” demiş ve kanıt olarak 10 Ekim 2013 tarihinde yayımlanan 2013/5428 sayılı Bakanlar Kurulu Kararını göstermişti.

Davutoğlu’nun bir cümlesinde üç yanlış var. Sıralayalım. Bir: IŞID’ı terör örgütü listesine alan ilk ülke Türkiye değil. İki: Türkiye’de terör örgütlerinin sıralandığı resmi bir belge yok. Üç: Başbakanın göndermede bulunduğu Bakanlar Kurulu Kararı, siyasi iradenin tercihi değil.

Yukarıdaki sözlerin kısaca da olsa açıklanması gerekiyor.

IŞID, El Kaide yapılanması içine girerek, Islamic State of Iraq adını aldığı 2004 yılından beri ABD’nin; 2012 yılından beri ise Kanada’nın terör örgütü listelerinde yer alıyor. Oysa Başbakanın sözünü ettiği Bakanlar Kurulu kararı 2013’de alındı.

Birinci yanlış bu, ikincisine gelelim:

Türkiye’de, terör örgütlerinin belirlenmesini ve yayımlanmasını zorlayan bir kural öngörülmediği için böyle bir liste yayımlanmıyor. Bu nedenle Davutoğlu’nun, IŞID’ı terör örgütü kabul ettikleri sözünün Devlet mevzuatı içinde bir karşılığı yok. Yalnızca Emniyet Genel Müdürlüğü’nün istihbarat amaçlı bir listesinin olduğu ve PKK/KCK, DHKP-C, Hizbullah ile El Kaide’nin eylemlerini izlediği anlaşılıyor. Kimi internet sitelerinde 12 terör örgütünden söz edilse de, bu bilginin hangi kaynaktan alındığı belirsiz. Kurumun resmi sitesinde bu konuya ilişkin bilgiye yer verilmiyor.

Üstelik Emniyetin hazırladığı terör örgütü listesinin mahkemelerde kanıt olarak değerlendirilmesine hukuken olanak yok. Nitekim basında, Yargıtay’ın; “IŞİD’in terör örgütü ya da silahlı terör örgütü olduğunu gösterir; örgütün kuruluşu, kurucuları, lideri, amacı, stratejisi, eylemleri, Türkiye Cumhuriyeti kurum ve kuruluşlara karşı, gerçekleştirdiği eylem ve faaliyetlerinin bulunup bulunmadığı” açık kanıtlarıyla ortaya konulmadan hüküm kurulduğu gerekçesiyle yerel mahkemenin kararını bozduğu haberi yer aldı. Yargıcın, somut olaya ve somut kanıtlara dayanarak karar vermesi gerektiğini bizler söylemiyor muyuz? Yargıtay’da bunu istiyor.

Üçüncü yanlışa gelelim: IŞID’ı Türkiye değil, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) terör örgütü saydı. Konsey kararları, üye ülkeleri bağlayıcı bir nitelik taşıyor. Ülkeler, BMGK’nde alınan kararları uygulamak amacıyla iç hukuklarında gerekli düzenlemeleri yapmak zorunda. Hiçbir ülkenin uymak istemiyorum deme şansı yok. 2013 yılındaki Bakanlar Kurulu Kararı da Konseyin 1267 (1999), 1988 (2011) ve 1989 (2011) sayılı kararlarına uyabilmek amacıyla alındı. Bakanlar Kurulu kararında, Konseyin öngördüğü, El Kaide ile bağlantısı olan 282; Taliban ile bağlantılı olan 134, kişi ya da kuruluşun mallarına/paralarına el konulması öngörülüyor. Burada siyasi iradenin bir tercihi söz konusu değil.

BMGK’nin listesine ise çok bel bağlamayın. Davutoğlu’nun övündüğü 2013 yılındaki Bakanlar Kurulu Kararı, Maliye Bakanlığı’nın 12.9.2013 günlü yazısı üzerine 30.9.2013 günü alındı ve 10 Ekim 2013 günlü Resmi Gazete’de yayımlandı. Maliye Bakanlığının yazılı olarak bildirmesinden 17; Kararın alınmasından ise 10 gün sonra yayımlanarak yürürlüğe girdi. Böylelikle örgüte önlem alması için bir aya yakın bir süre tanınmış oldu. Siz bu süreye, eğer bulursanız, BMGK’ndeki hazırlık sürecini de ekleyin.

Bu gibilere halk arasında; “Cevval kaplumbağa” deniyor.

Terörün yasayla, yargıyla çözümlenmesini kimse beklemesin. Türkiye’de terörü önlemek amacıyla çıkarılmış Terörle Mücadele ve Terörün Finansmanını Önleme adlarını taşıyan iki yasa var. Ayrıca Ceza Yasasında da terörün önlenmesiyle ilgili düzenlemeler yer alıyor. Terörü devletler beslediği sürece ne BMGK’nin yayımladığı mallarına el konulacakların listeleriyle, ne de çıkarılacak yasalarla önlenebilir. Bunlar ancak, emperyalizmin dünya halkları üzerinde kendini meşrulaştırmasında işe yarar.

BMGK, 15 üyeden oluşuyor. ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve Çin. Bunlar sürekli üye, kalan on üye ise Genel Kurulca iki yıllığına seçiliyor. Dünyanın paylaşılması denildiğinde, silah üretimi ve ticareti denildiğinde nedense hep bu beş sürekli üyenin adı geçiyor. Bu bir rastlantı değil elbette.

Son olarak şunları söyleyip bittireyim: AKP, IŞID’ı terör listesine aldı ama bir de ona sorun, neler çekiyor. Candan can kopartmak gibi bir şey; hiç içine sinmiyor. Ama ABD Koalisyonunda yer alabilmenin başka yolu olmadığı için bu duruma katlanmak zorunda. Ayrıca, IŞID bahanesiyle Kandil’i bombalama fırsatı yakaladılar. Yenilenecek ya da erkene alınacak seçimlerde MHP’den biraz oy devşirebilirlerse eğer tek başına iktidar olacaklar. Buna çok ihtiyaçları var. Çünkü birçoğu, yolsuzlukları nedeniyle esir durumda. Bu esaret elbette ABD’nin işine yarıyor. Türkiye, AKP eliyle ABD’nin Barzani projesine alan açılmasında kullanılıyor. Baksanıza Barzani daha şimdiden PKK Kuzey Irak’ı terk etsin demeye başladı.