Bu tezgahı işçi bozar

Kapatılmaya çalışılan ikinci dosyada ilginç bir iddia var. Termik santral özelleştirmelerinden önce tesislerin yenilenmesi, böylece talipli sermayenin büyük bir maliyetten kurtarılması ve santrallerin yenilenmesini yapacak firmaya danışmanlık hizmeti verecek firmanın zengin edilmesi düşünülmüş.

Sözü geçen danışmanlık firmasının ortağının “asıl oğlan” olduğu belirtiliyor. İddia doğruysa, bu düzeni kurmayı başaramadıkları anlaşılıyor. Çünkü elektrik üretim santrali özelleştirmelerine tam gaz devam ediyorlar.

Üç santralin 2013 yılı içinde özelleştirme süreçleri tamamlandı.

Hamitabat Doğalgaz Çevrim Santralı, bir yıllık geliri karşılığında, yolsuzluk soruşturmalarında ismi geçen Nihat Özdemir’in şirketi Limak Doğalgaz’ın oldu.

Kangal Termik Santralı, Konya Şeker’e devredildi. Ama Konya Şeker ihaleyi daha sonra ortaklıktan çekilen, basında çok da yazılmayan bir ortağı ile kazanmıştı: Siyah Kalem. Bu şirkete en son, Kuzey Irak’tan Türkiye adına 26 yıllığına gaz alım yetkisi verilmişti. AKP döneminde hızla yükselen şirketin esrarengiz sahiplerinin yolu, Tayyip Erdoğan’ın belediye başkanlığı sırasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden geçmişti.

Seyitömer Termik Santralı ise Çelikler Holding’e devredildi. Çelikler Holding daha önce özelleştirilen Büyük Ankara Oteli’ni de satın almış ve oteli yenileyerek işletmesini Fettah Tamince’ye emanet etmişti.

Kısacası, termik santralleri özelleştirme kapsamından çıkarıp “komisyon” almak yerine satıp yarar sağlanması tercih edilmiş.

Ama soruşturma dosyasına giren bu plan, AKP hükümetinin konu “komisyon” olduğunda sinekten yağ çıkarmayı başarabileceğine işaret ediyor.

Başbakan’ın geçmişte gecenin bir vakti işadamları ve sermayedarlarla “millet için” buluşup, özelleştirme ihalelerini hal yoluna koymaya çalışması boşuna değil.

Tüm bu iddialar konuşulurken, insanın aklına ister istemez astronomik maliyetleriyle “çılgın projeler” geliyor. Herhalde bunlardan “millet için” alınacak komisyonu, bir hangar dolusu ayakkabı kutusu bile almaya yetmezdi...

Büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturması ile ortaya saçılan iddialar, Türkiye’yi 11 yıldır yöneten AKP hükümetinin imza attığı her bir özelleştirmenin, verdiği her bir ihalenin şaibelerle dolu ve gayrimeşru olduğunu bir kez daha gösterdi.

Meşruiyetini yitiren yalnızca AKP hükümeti değil elbette. Özelleştirmelerle yoksul ve işsiz bırakan, bağımlılığı artıran yıkım politikalarının da aslında birilerinin cebini şişirmek için tezgahlandığı artık ayan beyan ortadadır.

2014 yılında, Türkiye’de özelleştirme ihalelerinin büyük bir hırsızlığı perdelemek için kurgulandığını halka anlatmak daha kolay olacak. Kamu varlıklarını sermayeye peşkeş çekmek ve kamu kuruluşlarını zayıflatıp patronlara yeni rant alanları hazırlamak da bir o kadar zor.

Yeni yılın planlanan ilk özelleştirme ihaleleri, 24 Ocak’ta Yeniköy ve Kemerköy ile 10 Şubat’ta Yatağan termik santralleri ve bağlı maden sahaları için yapılacak. Bu ihalelere karşı, sesi her geçen gün daha gür çıkan enerji ve maden işçileri direnmeye devam ediyor.

2013’ü Milas’ta yaptıkları ve onbinlerce işçinin katıldığı “Özelleştirmeye Karşı Emek ve Bağımsızlık Mitingi” ile uğurladılar. Canlı ve kitlesel geçen miting, işçi kararlı durursa özelleştirme karşıtı mücadelenin toplumsallaşabileceğinin açık kanıtı oldu.

Ayrıca enerji ve maden işçileri, “hırsızın hiç mi suçu yok” dedirtecek noktaya çekilen rüşvet ve yolsuzluk gündemine ilişkin “hükümet istifa” sloganıyla sınıf tavrının altını çizdi. 2014’ü emekçiler adına kazanmanın yolunu gösterdi.

Sıra, özelleştirme ve ihalelerde “komisyon” tezgahını bozmaya geldi.