Başka alem isteriz

Asgari ücretin yeni düzeyinin tespiti ile ilgili yine bir parodi sahnelendi. Asgari ücret 2015 yılının ilk altı ayında net 949 TL, ikinci altı ayında ise 1000 TL olacak. 

Bu rakamların anlamı açık, 2015 yılına girerken milyonlarca emekçinin ailesini geçindirmek durumunda olduğu koşullar daha da zorlaşacak.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nda işçiler adına yer alan Türk-İş'in belirlenen bu asgari ücret düzeyine karşı oy kullanması, parodiye yalnızca renk katıyor. Yoksa asgari ücretin sermayenin talep ve ihtiyaçları doğrultusunda belirlendiğini herkes biliyor. İlgili komisyonda tersi bir sonucun çıkması zaten mümkün değil, sermayenin temsilcileri ile hükümetin birlikte çoğunluğu oluşturduğu yerden sürpriz çıkmaz.

Patron örgütü TÜSİAD ile Cumhurbaşkanı arasında taze bir polemik yaşanmış olması durumu değiştirmez. Hükümet, sermayenin has temsilcisidir ve iktidar yılları boyunca bunu birçok kez kanıtlamıştır.

Hükümetin bir dizi temsilcisinin Cemaat için geçmişte “ne istediler de vermedik” minvalli açıklamaları, asıl olarak hükümet ile sermaye ilişkileri için geçerlidir. Türkiye'de AKP hükümetleri, başından bu yana sermayenin ihtiyaçlarına göre kuruldu ve yol aldı. Evet, AKP bir proje partisidir ve bu proje bölgede en çok yerli ve yabancı sermayenin önünü açmıştır. 

Emek düşmanlığı tescilli bir hükümetin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı'nın asgari ücrete yapılan 58 TL'lik zammı “İyi bir rakam, yüksek bir rakam olarak görülen bir rakam” gibi bir ifadeyle duyurmasının başka bir açıklaması olamaz. Proje, onca belirsizliğe rağmen bu açıdan tıkır tıkır işliyor.

Proje işledikçe meşruiyeti tümüyle yitmiş bir iktidarın suçları alenileşiyor. Hırsızlıklar, yolsuzluklar, özelleştirmeyle örülen yağma ve talan politikaları... Her biri emek düşmanı yüzlerini açığa çıkarıyor.

Dün açıklanan asgari ücrete iyi rakam diyen Bakan, Haziran Direnişi'nden birkaç ay önce de “Asgari ücretle geçinilemez diye bir şey yok, tabi geçinirsiniz. Niye geçinemeyeceksiniz? Eğer ona mahkumsanız 800 lira da büyük paradır. Geçinirsiniz” demişti. 

700 bin TL'lik saat takanlarla yol arkadaşlığı yapan Çalışma Bakanı, 800 TL'ye büyük para derse 58 TL'lik zamma da iyi para diyecektir. Şaşırmıyoruz, çünkü fıtratlarında halk ve emek düşmanlığı var.

Asgari ücretin aslında hangi düzeyde olması gerektiği, 2002 yılından bu yana asgari ücrette artışların kümülatif olarak büyümenin altında kaldığı, aslında geçimlik ücret olup olmadığı, kaç Avrupa ülkesinden daha yüksek bir asgari ücrete sahip olduğumuz gibi tartışmalar ayrıntıdır. Bu detaylara hapsolmuş bir asgari ücret eleştirisi, bizi büyük resimden uzaklaştırıyor, talepleri milyonlarca emekçiye reva görülen kırıntıları büyütmeye odaklıyor. Proje işlerken, istedikleri tam da budur.

Asgari ücret, emeğin üzerinde her geçen gün artan tahakkümün temel araçlarından birisidir. Tıpkı, büyük bir emekçi toplamı asgari ücrete ve hatta daha altına çalışmaya mahkum eden taşeronlaşma gibi.

Aynı tahakküm, 2015 yılına girerken İstanbul'da Maltepe Üniversitesi'nde taşeronlaşma nedeniyle işten çıkarılmalarına direnen sağlık emekçileri ile Batman ve Adıyaman'da taşeron şirket tarafından işsiz bırakılan ve petrol sahalarında direnişe başlayan yüzlerce petrol işçisinin kaderini ortaklaştırıyor, geleceklerini de...

Sefalet ücretlerine, taşeronlaşmaya, özelleştirmeye ve tahakkümün tüm araçlarının karşısına dikilip, “kırıntı değil başka bir alem isteriz” diyenler çoğalmadıkça kavga gölge boksuna döner.

2015'in başka bir alem isteyenlerin umudu büyüteceği bir yıl olması dileğiyle...

İyi yıllar.