AKP, rant dağıtma trafiğini, emperyalizmin isterleri doğrultusunda ustaca yönetebilmesi sayesinde 22 yıldır iktidar. Dahası, başardıkça gücü daha da arttı. Bugün, Cumhuriyeti yıkan organizasyonun siyasi önderi kimliğini taşıyor.
2023 seçimlerinde boşa umutlandırıldık. Millet ittifakının yenilgisini içselleştirdik. Bu yüzden de çevremize umutsuzluk saçtık/saçıyoruz. Oysa biliyoruz ki; Sermaye sınıfı, geleceğini seçimlerde oyların kendiliğinden akışına bırakmaz. En çok oyu alıp iktidar olanların öznel isteklerine de emanet etmez.
Bu gerçek, şimdi daha net görülebiliyor. Kemal Kılıçdaroğlu, “endişeli muhafazakârlar” olarak adlandırdığı bir kesime 8.2.2022 tarihinde şöyle seslenmişti; “kazanımlarımız gidecek diye endişe etmeyin. Zaten ittifakın içinde muhafazakâr partiler var. Altı partinin varlığı bu açıdan son derece değerli.”
Seçim yenilgisini ise şöyle yorumladı: “Kararsız muhafazakârlar, ulusalcılar iktidara gelirse yeniden eski günlere dönebiliriz korkusuyla oylarını tekrar Erdoğan’a verdiler.”
“Endişeli” olarak kodlanan muhafazakârların çoğunluğunun ilahiyat fakültelerini; imam-hatip okullarını; kur’an kurslarını; dinci vakıf ve dernekleri; tarikatların bugün ulaştıkları büyüklüklerini kazanç saydıklarını düşünemeyiz.
Gerçeği görmek istiyorsak rant dağıtım aygıtına bakmalıyız.
Kamu kaynakları TÜSİAD; MÜSİAD; TÜMSİAD çevrelerinde kümelenmiş büyük sermaye gruplarına, alabildiğince boca ediliyor ve onlar bunun farkında. Yatırımların teşviki adı altında milyarlarca lira tutarında vergiler bağışlanıyor; aldıkları borçların faizleri, harcadıkları enerji giderleri; işçilerinin sigorta primleri karşılanıyor. Gerektiğinde yatırım yeri tahsisi adı altında bedava arazi veriliyor.
2012-2023 arasında toplamı 3,7 trilyon lira tutarındaki yaklaşık 80 bin projeye yatırım teşvik belgesi verildi. Projede çalıştırılmak üzere istihdam edilen 2,6 milyon işçiye düşen sigorta primlerini yıllarca devlet ödeyecek. Milyarlarca dolar tutarındaki makine teçhizatı gümrük vergisi ödemeksizin ithal edebilecekler. Ve daha niceleri… Projelerin stratejik önemde olduğunu da düşünmeyin. Haziran/2023’de düzenlenen belgeler içinde, künefe, simit, bulgur, poğaça, aşurelik bulgur üretimi gibi projeler bile var.
Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler de boş bırakılmıyor. KOSGEB’in azımsanamayacak ölçek ve yaygınlıkta uygulanan desteklerinden yararlandırılıyorlar. 3,6 milyon KOBİ için 16 destek programı yürütülüyor.
Sayıları 7 milyona dayanan yoksul yurttaşlar da ihmal edilmiyor. Onlar için Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonları kullanılıyor. Ayrıca Kamu muhasebesinden-bütçesinden, herhangi bir biçimde çıkarılarak dinci vakıf ve derneklere aktarılan paralarla “iyilikler” yapılıyor. Yoksul yurttaşlar, devletin zorunlu olarak üslenmesi gereken kamu hizmetinin iyilik adı altında ve sadaka olarak sunulduğunun farkında bile değil: minnet duyguları besliyorlar.
Sermayenin sorunları var elbette. En çok da finans kaynaklarına ulaşamamaktan yakınıyorlar. Ancak, Ülkeyi yöneten kadroların, çözmek için içtenlikle ve olağanüstü çaba gösterdiğinin farkındalar. Bu yüzden olsa gerek, sorunlarını eleştirel bir yaklaşımla dile getirmiyorlar. Sesini yükseltenlerin gözden düşeceğini; gözden düşenlerin rant kaynaklarından uzaklaştırılacaklarını biliyorlar.
Ortam Ülke çıkarı; adalet; bağımsızlık; kamuculuk; aydınlanma; laiklik; doğanın ve çevrenin korunması; gibi özlemlerimize sahip çıkabilmemize elverişli olanaklar sunmuyor. Sermayenin rant dağıtma aygıtına el atmak zorundayız. Yoksa bu böyle sürecek.