Türk dış politikası çerçevesini kimler belirliyor: SETA ve İbrahim Kalın...

Son günlerde yeniden gündeme gelen SETA ve onun faaliyetlerine yeniden bir ışık tutmakta ve bu çerçevede Türk dış politikası nasıl belirleniyor sorusunu yeniden sormakta fayda var.

soL - Yavuz Karamahmutoğlu

Anadolu Ajansı'nın Kahire ofisine düzenlenen polis baskınında, 1'i Türk vatandaşı 4 kişinin gözaltına alınması yeni tartışmaları da beraberinde getirdi. Çünkü Mısır polisi AA ofisinde gözaltı operasyonunun hedefinde Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nın (SETA) olduğunu duyurdu. Peki nedir bu SETA? Nasıl bir organizasyon ve işlevi ne?

SETA’yı bu kadar tartışmalı hale getiren unsur, halihazırda Cumhurbaşkanlığı’nın ve AKP’nin içinde kritik konumdaki çok sayıda kişinin bu vakfın bünyesinde uzun süre çalışma sürdürmüş olması. SETA bir nevi kadro kaynağı olarak kullanılmakta. 

AKP’NİN MOTORU SETA

SETA ülkemizde düşünce kuruluşu olarak pazarlanırken, Washington’da temsilcilik açtıktan sonra “SETA DC” olarak nam salmış bir kurum. Bugün Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, SETA'nın kurucu başkanlığını yaparken, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun SETA Genel Koordinatör Yardımcılığı görevinde bulunmuştu. Halihazırda Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu üyesi olan Burhanettin Duran, SETA Genel Koordinatörü olarak görev yapıyor. AKP’nin özellikle dış politikalarını belirleme noktasında etkili olan SETA’da görevli Hatem Ete, Taha Özhan ve Ufuk Ulutaş gibi isimler, hükümet politikalarında son derece etkili isimler olarak göze çarpıyor. 

SETA bünyesinde açılan tartışmalar, bir devlet televizyonu olan TRT ve AKP’nin temel yayın organlarından Sabah gazetesi aracılığıyla yayılıyor ve SETA iktidarın dış politika süreçlerini belirlerken, görüşlerinin kabul edilmesi için adı geçen yayın organlarını da araç olarak kullanıp nüfuz alanını genişletiyor.

TİPİK BİR AMERİKANCI

Tam bu noktada İbrahim Kalın’a geniş bir parantez açmak gerekir. Kalın, 2005-2009 yılları arasında SETA’nın kurucu başkanlığını sürdürdü. 2009 yılından sonra da Ahmet Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanı olmasıyla boşalan dış politikadan sorumlu başbakan başdanışmanlığı görevine getirildi. Ocak 2010'da kurulan Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü'nün ilk koordinatörü oldu. 2012 yılında başbakanlık müsteşar yardımcılığı görevini üstlendi. Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte cumhurbaşkanlığı genel sekreter yardımcılığı görevine getirildi. Son olarak 11 Aralık 2014 tarihinde  Erdoğan tarafından "cumhurbaşkanlığı sözcüsü" olarak atandı. 

Kalın’ın en temel özelliği tipik bir Amerikancı İslamcı olması. Tüm akademik faaliyetlerinde, devlet görevleri dışında yazdığı yazılar, makaleler ve kitaplarda sürekli dinsel referansları ön plana çıkarması ve Amerikancılığı övmekten çekinmemesi bunun bir göstergesi olarak belirtilebilir. 

İbrahim Kalın, Toshihiko Izutsu'nun "İslam'da Varlık Düşüncesi" ve Mulay El-Arabi Ed-Darkavi'nin "Bir Mürşidin Mektupları" adlı kitaplarını Türkçe'ye çevirmiştir. Kalın, Sabah Gazetesi'nde köşe yazarlığı da yapmıştır.

Akademik yayınlarının ve yorum yazılarının yanı sıra Kalın, DİA İslam Ansiklopedisi, MacMillan Encyclopedia of Philosophy, Encyclopedia of Religion, Biographical Encyclopedia of İslamic Philosophy, Holy People of the World: A Cross-Cultural Encyclopedia, Oxford Encyclopedia of the Islamic World ve Oxford Islamic Studies Online gibi ansiklopedilere katkıda bulunmuştur.

Eğitim kariyerinin de benzer ipuçlarını barındırdığını söyleyebiliriz: İstanbul Üniversitesi Tarih bölümünü bitirdikten sonra Malezya’daki İslâm Üniversitesinde yüksek lisans, ABD’deki George Washington Üniversitesi’nde doktora yapıyor. Ve Amerika’da Katolik Cizvit tarikatının okulu College of the Holy Cross’ta dersler veriyor. 

NEDİR BU MALEZYA MERAKI?

Burada kısa bir parantez de Malezya için açmak faydalı olabilir. Çünkü İslamcı çevrelerde çokça tartışılan bir konu Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi. Üniversitenin, İslamiyeti bilimsel araştırma ve düşünmenin nesnesi haline getirmeye çalıştığı, bunun küresel jeostratejik ve politik bir altyapısının olduğu, İslam’ın küresel sistemin bir alt-sistemi olarak yorumlandığı ve böyle bir vazifenin Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi’ne verildiği iddiası o çevrelerde tartışma konusu yapılmıştı. Ve bu tartışmaların bir ‘Malezya Ekolü’nün oluştuğu ve Türkiye siyasetinde etkili olduğu iddiasıyla doğrudan ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. 

Ahmet Davutoğlu’nun başını çektiği Malezya kökenli akademisyen hareketi, bu iddiayı daha fazla ortaya çıkarmıştı. Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi çok sayıda Türk akademisyeni uzun süre bünyesinde barındırmıştı. En tipik örnekleri bir dönem YÖK başkanlığı yapmış Yusuf Ziya Cömert'ti. Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi geçmişli akademisyenler arasında önde gelen diğer isimler ise Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Ali Şafak, Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç, Prof. Dr. Sabri Orman, Prof. Dr. Teoman Duralı, Prof. Dr. Bilal Kuşpınar, Prof. Dr. Faruk Beşer, Prof. Dr. Mehmet İpşirli, Prof. Dr. Cemil Akdoğan, Prof. Dr. Ahmet Turan Aslan, Prof. Dr. Bedrettin Çetiner, Prof. Dr. Yunus Vehbi Yavuz, Prof. Dr. Hulusi Yavuz, Prof. Dr. Mehmed Maksudoğlu, Doç. Dr. Cengiz Kallek, Yard. Doç. Dr. Cüneyt Eren olarak sıralanıyor…

Ensar Vakfı’nın Malezya’ya en çok öğrenci gönderen kuruluş olduğunu da not olarak ekleyebiliriz.

STRATFOR BELGELERİNDE KALIN: BU ADAM BÜYÜK BİR KAYNAK!

İbrahim Kalın’ın CIA’nın bir istihbarat birimi olan Stratfor kuruluşunun bağlantı noktası olduğu da gündeme gelmişti. 

Merkezi Teksas’ta bulunan özel istihbarat kuruluşu Stratfor, ABD Savunma Bakanlığı birimleriyle birlikte özel kuruluşlara da kritik istihbarat satan bir kurum olarak görev yapıyor. Aynı zamanda gayri resmi CIA olarak da adlandırılıyor. Bu kuruluş Hindistan Bhopal’daki Dow Chemical ile savaş uçağı üreticileri Lockheed Martin, Northrop Grumman ve Raytheon gibi büyük şirketlerin yanı sıra, İç Güvenlik Bakanlığı, Deniz Piyadeleri Komutanlığı ve Askeri İstihbarat Örgütü gibi ABD devletinin kurumlarına da gizli istihbarat sağlıyor.

Wikileaks’te yayımlanan Stratfor belgelerinde şu anda Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü olarak görev alan İbrahim Kalın ile ilgili, Stratfor Direktörü G. Friedman’ın bir mesajında “Bu adam büyük bir kaynak, ilişki gizli kalmalı, İbrahim’in müdahale yeteneği bizim statümüzü ortaya koyuyor. Bu adam büyük bir kaynak.” dediği ortaya çıkmıştı.

Yine aynı belgelerde, 1 Eylül 2010 tarihinde George Friedman’ın Kalın’a “Gülen Hareketi ile aramızı düzeltmemize yardım et” çağrısı yaptığı ve 48 saat sonra olumlu cevap aldığı bilgilerinin yer aldığı iddia ediliyor.

AKP-IŞİD ilişkisine ilişkin WikiLeaks belgelerine dayandırılan Stratfor Belgeleri içinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın IŞİD’i yönetme görüşmelerinin de yer aldığı öne sürülmüştü. Hatta Fidan’ın IŞİD’in 2009 yılında Amman’daki kuruluş toplantısına katıldığı da iddia edilmişti.

ABD bağlantıları ve AKP iktidarı dönemindeki performansı göz önüne alındığında bu görüşler pek yabana atılmayacak gibi duruyor. 

SETA’NIN GENİŞ AĞI

SETA’nın etrafında çok sayıda isim var. Yukarıda belirtilen isimler göze çarpan isimler. SETA’ya resmen üye olmayıp, çalışmalarını yakından izleyen, toplantılarına katılan ve alınan kararlarda etkin rol oynayan bürokratların ve medya dünyasından isimlerin olduğu da biliniyor.

SETA, yabancı basın kuruluşlarının Türkçe servislerini konu alan bir fişleme çalışması hazırlamış, yayımlanan bu "andıç"la da uzun süre tartışma konusu olmuştu.

Gazeteci Barış Terkoğlu, SETA'nın faaliyetlerine ilişkin geçtiğimiz yıl kaleme aldığı bir yazısında, kuruma ilişkin dikkat çeken şu bilgileri vermişti:

"Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndan üniversitelere, devletin kritik kurumlarından (başta Sabah olmak üzere) medyaya uzanan garip bir 'SETA ağı' var. 

Hatice Karahan’ın Cumhurbaşkanı’nın ekonomiden sorumlu danışmanı olduğunu okuyorsunuz. Özgeçmişine bakınca SETA’da ekonomi araştırmaları yaptığını görüyorsunuz. 

15 Temmuz gecesi saat 22.10’da kendisini arayan gazeteci Hande Fırat’a 'Neler olduğundan haberim yok' diyen MİT Basın Müşaviri Nuh Yılmaz’a bakıyorsunuz. Özgeçmişini okuyunca SETA’nın Washington Koordinatörü olduğunu ya da Sabah-ATV geçmişini görüyorsunuz. 

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığı’na atanan Muhammet Mücahit Küçükyılmaz’a bakıyorsunuz. 'SETA Vakfı’nda iletişim koordinatörü' olduğunu görüyorsunuz."

SETA Vakfı’nın Türkiye’de siyasetin belirlenmesi, ideolojik girdilerin yapılması, bunun özgür bir düşünce kuruluşu havası verilerek hayata geçirilmesi konusundaki katkılarına dikkat çekmek gerekiyor. Ayrıca ABD ile ilişkileri, örneğin Türk dış politikasının ABD ile uyumlu hale getirilme çabalarını önümüze koyduğumuzda, İbrahim Kalın tarafından kurulan bu vakfın misyonunu anlamamız kolaylaşıyor.