Münih'te emperyalizmin güvenliği konferansı toplandı

Tartışmalarla başlayan Münih Güvenlik Konferansı emperyalizmin güvenliği konferansı olarak, 'Zeitenwende' döneminde insan hakları söylemi makyajının akmaya başladığı bir süreci de işaretliyor.

Tevfik Taş

59'uncu Münih Güvenlik Konferansı (MGK) bugün itibariyle başladı. 40 ülkeden 150'yi aşkın temsilci ve davetlinin katılacağı konferans, her yıl olduğu gibi bu yıl da yoğun güvenlik önlemleri altında başlıyor. Geçen yıllarda ''güvenlik önlemi olarak'' yüzlerce savaş karşıtı gözaltına alınmış, dernek ve ev baskınları yapılmıştı. Bu yıl da ''güvenlik''ten anlaşılanın barış taraftarlarının baskılanıp, emperyalist savaş ve militarist hazırlıklara karşı tutum alanların sindirilmek istendiği bir kez daha ortaya çıktı. En az beş bin polisin görevlendirildiği ve antifaşistlere karşı sert önlemler alındığı çok fazla gündem edildi. Bir tür korkutma/sindirme amacı da taşıyan bu tür açıklamalar, olası protestoların önünü baştan almaya dönük tehditler olarak okumakta yarar var.

Bu yıl Rusya ve İran davet edilmedi

Geçen yıldan farklı olarak bu yıl, Rusya ve İran davetli listesinde yer almıyor. MGK'nın başkanı Christop Heusgen, sözü geçen ülkelerin davet edilmemesini ''propaganda platformu yapılmak istenmemesi'' olarak açıkladı. Bununla birlikte açılış konuşmasını Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy'in yapacağı konferansa, Rusya'dan iktidar muhalefetine dahil üç isim davet edildi. Putin karşıtı oligarklar arasında sayılan Mihail Chodorvsk, dünya satranç şampiyonlarından Garri Kasparov, Nobel barış ödüllü gazeteci Dmitri Muratov ve Aleksy Navalnıy'ın eşi Julya Navalnja'nın propaganda yapmasına olanak veriliyor.

Münih Güvenlik Konferansı, oluşturulduğu 1963'ten beri bir bütün olarak emperyalist devletlerin üst aklı olmaya aday bir faaliyet tanımı yapmış kendine. Şirket statüsündeki konferansın kurmay ekibi, ilk kurucu başkanı Ewald-Heinrich von Kleist'tan şimdiki başkanı Christoph Heusgen'e kadar Amerikancı bir eksende faaliyet yürütmeye devam ediyor.  

Almanya İçin Seçenek (AfD) partisi de davet edilmedi

İlginçtir; bugüne dek Alman Federal Meclisi'nde grubu bulunan tüm partilerin ayrımsız davet edildiği konferansa bu yıl Almanya İçin Seçenek (AfD) partisi davet edilmedi. AfD'nin niçin davet edilmediği sorusuna ise konferans yönetiminden şu yanıt verildi: ''Bu, konferans başkanının kararıdır.''

MGK Başkanı ve Merkel'in özel danışmanlığını yapmış Heusgen'in ABD diplomatlığı tedrisatından gelen ''yok sayma'' tavrı Almanya kamuoyunda pek dikkat çekmedi. AfD dışında tepki gösteren de pek olmadı. ''Bu savaş bizim savaşımız değildir'' diyen bir parti davet edilmezdi elbette. AfD'nin Alman emperyalizmini Amerikan emperyalizminin kuyruğundan çıkmayı isteyenlerin faşizan partisi olduğu herkesin malumu.

Emperyalist piramitte güç ve hegemonya sahibi mevcut Amerikancı ekibin projesi olarak ''liberal demokrasi'' güzellemesinin hangi stratejik programa tekabül ettiğini en iyi anlayanlardan biri de düzen içi aktör olarak faşizan hareketlerdir. Hiç kuşkusuz AfD, bu alana yerleşmiş durumda. Ancak Die Linke'nin bu daveti elinin tersiyle reddetmesi için hangi engel ya da engeller var, bu çok açık değil...

Münih Güvenlik Konferansı'nı örgütleyen şirketin yönetim kurulu içinde Deutsche Bank'ın Denetleme Kurulu Başkanı Paul Achleitner'den, Alman silah endüstrisinin en büyük şirketlerinden Krauss-Maffei Wegmann'ın CEO'su Frank Haun'a ve Soros Vakfı'ndan Alexander Soros ve ABD eski Dışişleri Bakanı John Kerry'e kadar bir toplam mevcut. Amerikancı ve ''liberal demokrasi''ci olmayan, bu toplama dahil edilmiyor. AfD'nin davet edilmemesinin tek nedeni, ABD ve NATO'nun Ukrayna savaşında, ABD önderliğine mesafeli durmasıdır.

Benzer bir düzen içi yarılma için Polonya örneğine bakmakta yarar olabilir. Telepolis portalından Jens Mattern 14 Şubat 2023 tarihli makalesinde, Polonya sağının örgütlediği Polonya Antisavaş Hareketi'nin yükselen ''Zeitenwende'' döneminde bölgeye etkisini yorumlarken şu saptamaya yer vermesi önemsenmelidir: ''Almanya, Polonya için Rusya'dan çok daha tehlikelidir.'' Ve ekliyor: ''Polonya'nın Ukraynalaştırılması ve Amerikalaştırılmasına dikkat edilmelidir.''

Emperyalist siyasette ilan edilen ve amaç edilen

Emperyalist siyasette ilan edilen ile amaç edilen arasındaki açı farkı, krizin derinliği oranındadır. Bu kural NATO Genel Sekreteri'nin Ankara ziyaretinde de bozulmadı.

Bir emperyalist terör örgütü olan NATO ve onun başkanı Stoltenberg, deprem dolayısıyla ''dayanışma'' için Türkiye'ye geldiğini duyursa da asıl amaç, İsveç ve Finlandiya başlıklarıydı. Tıpkı Türkiye karasularına gelen Amerikan zırhlısının işgale mi, ''yardım''a mı geldiği konusunda simgesel tartışmada olduğu gibi...

1999 Gölcük depreminde dönemin ABD Başkanı Clinton, depremden kurtarılan çocuğun burnunu sıktığı ''kadraj'' dünyaya servis edilmişti. Şimdi AKP Türkiyesi'nin geldiği durum böyle şirinlikler servis etmeyi gerekli kılmadığı için ''yardım'' şovlarında da aba altından sopa gösterilmesinde beis görülmüyor.

Deprem mi? Profesyonel katliam örgütlenmesi aracı NATO'nun başkanı boy gösterir. Ya da uçak gemisi işgal provası yaparcasına Türkiye karasularında dolanır. Savaş ve katliamlara ayrılan bütçenin milyarda biri sadaka mahiyetinde ''insani yardım'' ambalajı içinde pazarlanır. Ambargo ve ablukalarla her gün yüzlerce insanın ölmesi sağlanır.

Güvenlik konferansı mı? Kendi Federal Meclisi'nde grubu olup, keyfi bir şekilde söz hakkı tanınmayanlar ile açılışlar yapılır. Egemen ülkelere terörist muamelesi yapılır. Kendi emperyalist projeleri için üst akıl oluşturup, kaynak, paylaşım ve meşruiyet programıyla hareket edilir.

Münih Güvenlik Konferansı, emperyalizmin güvenliği konferansı olarak, ''Zeitenwende'' döneminde insan hakları söylemi makyajının akmaya başladığı bir süreci de işaretliyor.