Burak Demir'in babası: Ölümlerin önüne geçmenin yolu örgütlenmek

2 yıl önce ağır yağmur altında patronu tarafından ölüme yollanan kurye Burak Demir'in babasıyla mahkeme sürecini ve motorsikletli kurye cinayetlerinin önüne nasıl geçilebileceğini konuştuk.

Kaya Emre Uzmay

17 Ağustos 2019 günü çalıştığı dürümcüden servise yollandıktan sonra ağır yağmur altında yaptığı yolculuktan geri dönemeyen Burak Demir'in mahkemesi hâlâ sonlanmış değil. Ölümün ardından patronun yaydığı tehditler, mahkeme sürecinin adli tatil ve pandemi gerekçesiyle uzaması ve 2 yıldır bir sonucun çıkmamış olması aileyi verdikleri mücadeleden vazgeçirmedi.

Burak Demir'in ölümü ülke genelinde kuryelerin iş güvenliği ve 16 yaşında olmasıysa çocuk işçi sorunu konusunda geniş yankı bulmuştu. Demir'in patronu tarafından ölüme yollanmasının ardından İstanbul'un farklı noktalarında bir araya gelen motokuryeler eylemler düzenlemiş ve pandemi öncesinde motokuryelerin çalışma koşullarının kamuoyunda ilk defa geniş bir şekilde gündeme gelmesine vesile olmuştu.

Pandemiyle birlikte kuryecilik sektörü büyürken ölen motokurye emekçi sayısı da patronların elde ettikleri kârlara paralel bir şekilde arttı.

Burak Demir'in babası Murat Demir, öldürülen bisikletli sporcu Umut Gündüz'ün ailesiyle bir araya geldi. Kadıköy Yoğurçu Parkı'nda Umut için düzenlenen bisiklet geçidi sırasında Umut'un anne ve babasıyla görüşen Murat Demir burada bize de kendi mücadelesini anlattı.

Olayın üzerinden iki yıl geçti, neler olduğunu anlatabilir misiniz?

Durum şu şekilde gerçekleşiyor, çocuğu motor kurye olarak değil de komi olarak işe alıyor, zaten 16 yaşında, ehliyeti de yok. Anneye babaya bir kere sormadan işe alıyor bir de, 16 yaşındaki bir çocuğun anne babanın onayı olmadan işe alınmaması gerekiyor, ama haberimiz olmadan çocuğu işe alıyorlar.

Dediğim gibi komi olarak alıyorlar motor kurye olarak çalıştırıyorlar. Bir aylık süre içerisinde Kurban Bayramı tatili de oldu, tatilden döndükten sonra çocuk işe devam ediyor. Yağmurlu bir Cumartesi günü bir sipariş için çocuğu yolluyorlar.

Dönüş yolundayken, bir minibüs indirme bindirme yapılmaması gereken bir yerde yolcu indiriyor, o esnada çocuğun yanından geçeceği anda aynasına bakmadan yola çıkıyor. Yola çıkınca çocukla temas gerçekleşiyor ve motordan savruluyor. Savrulduktan sonra arkasından gelen yüklü tır çocuğun üzerinden geçiyor.

2 yıl içinde 3 duruşma oldu, bir sonuç yok

Dava süreci nasıl işledi?

Çok uzun sürdü, araya pandemi girdi, adli tatil oldu ama oldukça uzun sürdü, bu kadar uzun sürmemesi gerektiğini düşünüyorum.

Peki hiç gözaltı ya da tutuklama oldu mu şu ana kadar?

Sadece minibüs şoförü olayın ardından gözaltına alınmıştı, sonrasında çok kısa sürede serbest bırakıldı. Yani trafik suçu olarak gözüküyor ama dikkatsizlik söz konusu, kuralsızlık söz konusu. Yani seyrederken çarpışma değil de, adam indirme bindirme yapılmaması gereken bir yerde indirme bindirme yapıyor ve aynasına bakmadan yapıyor. Farklı bakılması lazım buna bir trafik kazası olarak görülmemesi lazım. Burada bir adalet sorunu var, resmen benim çocuğumu öldürmüşler.

Patronun tehditleri karşısında kararlı bir şekilde durdular

Patronun sosyal medyadan yaptığı tehdirler gündeme gelmişti, bunlardan biraz bahsedebilir misiniz?

Evet sosyal medyadan da birtakım tehditlerde bulundu, AKP üzerinde nüfuzu olması, kaymakam-savcı çevresi olması üzerinden tehditlerde bulundu, “biz bu davayı alırız” mesajı verdi.

Peki patronun yaptığı tehditler, bunlar size mi yöneltildi doğrudan?

Doğrudan üzerime değil, olaya atıfla tehditleri yapıyor. Bunu da bir mesaj vermek için yapıyor, direkt benim üzerime tehdit yöneltseler muhtemelen dava açacağımı biliyorlar bu yüzden olaya atıfla yapıyorlar.

Peki bu tehditlerin üzerine siz ne yaptınız?

Türkiye Komünist Partisi’nden (TKP) yoldaşlarımızla Arnavutköy’de bir eylem düzenledik, kalabalık da geçti. Bunun bir kamusal bir etkisinin olduğunu düşünüyorum.

Her iki tarafın da hapis cezasıyla cezalandırılmalarını bekliyorum eğer adalet tecelli olacaksa. Ancak anlatılanlar, kişilerin tecrübeleri bunun böyle gelişmeyeceği yönünde.

Patron suçu Burak'ın üstüne atmaya çalışıyor

Patron, Burak'ın ölümünün ardından bir örtbas arayışına girmişti, bu süreçten biraz bahsedebilir misiniz?

Dürümcü Musa Usta’nın şubesi burası. Adam şeyi söylüyor, “Zaten 16 yaşından küçük çocukları motokurye olarak işe almıyoruz. Komi olarak işe aldık onu. Bana iş başvurusu yaptığında ailesel sorunları olduğunu söyledi, inisiyatif kullanarak işe aldım onu”...

Kazanın yaşandığı ana ilişkinse, “Olayın olduğu gün ben şehir dışındaydım hava çok yağmurluydu, iş yerimizi de su bastı, diğer çalışanlar suyu tahliye etmeye çalışıyordu, o sırada Burak Demir anahtarı kendisi aldı ve motoru götürdü” diyor. Bir yandan suçu Burak’a atarken bir yandan da hırsız pozisyonuna düşürmeye çalışıyor.

Minibüs şoförüyse “Temas olmadı, benlik bir durum yoktu yoluma devam ettim” diyor, görgü tanıklarının beyanlarına karşın göz göre göre yalan söylüyor.

Peki diğer çalışanlar Burak’ın öldüğü güne dair tanık olarak ifade vermedi mi?

Patron olayın kendi dediği şekilde geliştiğine dair şahit getireceğini söyledi ama getiremedi. Olayın olduğu gün o anın etkisiyle diğer çocuklar kapıma geldi “biz şahitlik yapmak istiyoruz” diye. Karakola gittik beraber, polis bana “bir tanesinin şahitliğini alalım, hepsinin alırsak savcı ‘siz para verip bunları getirttiniz’ düşüncesine kapılabilir” dedi. Ben de bir çocuğun ifadesini aldırttım. O da mahkemeye hiç gelmedi, ‘İstanbul’da yaşamıyorum’ dedi. Diğer çalışanlarsa bildiğim kadarıyla akrabalarıymış patronun, şahitlik yapmaya gelmiyor.

Diğer yandan olay gününe ilişkin kamera kayıtları bulunmuyor. Mahkemede de hakim hiç gündeme getirmedi, 3 duruşma geçti, hâlâ harddisklere bakılsın diye bir ifade geçmedi.

'Devlet işine gelmediğinde görmüyor, bu noktada yapılması gereken tek şey motokuryelerin örgütlenmesi'

Patronlar özellikle pandemi döneminde kuryelerin kaza geçirmesi durumlarında sorumluluktan kaçmak için çeşitli yöntemlere başvurmaya başladılar. Mesela sözleşme dayatmaları, kuryeleri ‘ofis çalışanı’ olarak kaydetme, motosikleti kuryenin üzerine aldırma gibi. Bu kazalardan patronları sorumlu tutmak için ne yapmak gerekiyor peki?

Bu adımı atmaya onları iten benim oğlumun başına gelen olayın ardından oluşturduğumuz kamuoyuyla ilgili. TKP’nin bize vermiş olduğu destekle motosikletli cinayetlerini sadece Türkiye’ye değil aynı zamanda dünyaya da duyurduğumuzu düşünüyorum. Bu olay ağır bir olay oldu, bunun etkisiyle böyle bir kurnazlık yapmış olduklarını düşünüyorum. Ama burada bir sorun var, devlet sorunu. Devletin denetimsizliği söz konusu. Şirketler bu kurnazlığı yapsa da devletin denetimsizliği, görmezden gelmesi, vurdumduymazlığı buna alan açıyor.

Devletin yapması gereken bir şey var, motokuryelerin kazasız belasız bu işi yapması için gerekli koşullar yerinde mi, bunu sağlaması için devletin bakması gerekiyor. Ben devletin bu konuda herhangi bir denetleme yaptığını düşünmüyorum. Aksine pandemiyle de birlikte bir sürü reklam da yapıldı ve gençler bu işin üzerine itiliyor.

Belli ki devlet buraya adım atmayacak, olayların önüne geçmeyecek. İşine geldiği zaman her türlü zorluğu kullanıyor, işine gelmediğinde görmek istemiyor devlet. Bu noktada yapılması gereken tek şey şudur, motokuryelik yapan gençlerin, insanların bir araya gelmeleri, örgütlenmeleri, mücadele oluşturmaları gerekiyor.

Vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Motokuryeler bu konuda örgütlensinler, haklarını da arasınlar, motosikletle de bu işi yapmasınlar. Bu ülkede motosiklet için gerekli şartlar zaten oluşturulmuyor.