TKP: 1 Mayıs asalakların değil emekçilerin bayramı

Türkiye Komünist Partisi işçi sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olan 1 Mayıs için açıklama yaptı. '1 Mayıs asalakların değil emekçilerin bayramı/Bu düzen değişmeli' başlığıyla yapılan açıklamada, 'Yaşasın sömürüye son vereceğimiz, aydınlık bir ülke, sınırsız bir dünya kuracağımız gelecek güzel günlerimiz!' denildi.

Haber Merkezi

Türkiye Komünist Partisi 1 Mayıs işçi sınıfı bayramı dolayısıyla açıklama yaptı. 1 Mayıs'ın neden bayram olarak kutlandığını anlatan açıklamada, ''Emeğinden başka hiçbir serveti olmayanların, kendi yarattıkları zenginlikleri hep birlikte paylaşacakları bir dünyayı kuracağız'' denildi. 

''Yaşasın 1 Mayıs!

Yaşasın sömürüye son vereceğimiz, aydınlık bir ülke, sınırsız bir dünya kuracağımız gelecek güzel günlerimiz!'' denilen açıklamanın tamamı şu şekilde: 

1 Mayıs Asalakların Değil Emekçilerin Bayramı

Bu Düzen Değişmeli

İki sınıf var, ya birindensin ya öbüründen.

İki sınıf var, mesele sadece hangisinden olduğun da değil. Hangisinden yanasın? Hangisinin yanındasın? Hangisinin hizmetindesin?

İki sınıf var.

Yaşamak için kendi emeğinden başka serveti olmayan, kendi varlığını sürdürmek için emeğini ortaya koymak zorunda olan, çalışmadığında aç kalanların sınıfı…

Bir de varlığını başkalarının emeğine borçlu olan, başkalarının emeğine el koyarak zenginliğini büyüten, kendi kaderini başkalarının emeğini sömürerek çizenlerin sınıfı…

İki sınıf var. Bu düzenin “olağan” gerçeği bu.

“Olağanüstü” zamanlarda durum değişiyor mu?

Ülke kendini büyük bir savaşın içinde bulduğunda ya da bir salgın tüm dünyayı kasıp kavurduğunda bir anda tek bir bütün haline geliyor muyuz? Savaş ya da salgın gibi bir olağanüstü durumda, bu iki sınıf birbirine sarılıp, işbirliği yaparak ortak kaderi paylaşıyor diyebiliyor muyuz?

Savaşlarda cephenin en önüne sürülen askerlere sorun bunu! Bakalım içlerinde sömürücü sınıftan tek kişi var mı?

Salgın günlerinde yarım metre aralıkla dikiş makinelerinin başına oturtulmuş işçilere sorun bunu! Kendileri alçak tavanlı havalandırmasız atölyelerde dip dibe çalışırken; ya da her biri ayrı bir atölyede, fabrikada çalışan aile fertleriyle iki göz evde nefeslerini paylaşırken…

Sorun bakalım, patronları nerede?

*

İki sınıf var.

Bir de 1 Mayıs var.

1 Mayıs emeğin, çalışmanın, alın terinin bayramı değil.

1 Mayıs, emekçilerin, çalışmadığında aç olanların, bütün zenginliğini kendi alın terine borçlu olanların bayramı.

Sömürücüler, patronlar, her şeye el koydukları, tüm zenginliklere ortak oluverdikleri gibi 1 Mayıs bayramına da ortak olmaya kalksalar da, hatta utanmadan 3 vardiya 24 saat sömürdükleri işçilerinin bayramı için kutlama mesajları yayınlasalar da, gerçek değişmiyor.

1 Mayıs, işçilerin, emeğinden başka varlığı olmayanların birlik, mücadele ve dayanışma günü.

*

Böyle bir günü bayram olarak kutluyorsak, bunun da nedeni belli: Birlik olan, dayanışan, mücadele eden işçilerin bir gün sömürüye de son vereceklerini biliyor olmamız.

Asalakları sırtımızdan atacağız.

Sömürüye son vereceğiz.

Emeğinden başka hiçbir serveti olmayanların, kendi yarattıkları zenginlikleri hep birlikte paylaşacakları bir dünyayı kuracağız. 

Deniz kıyısındaki yalılarında fotoğraflar çektirip, bu fotoğrafları evinde kalamayanların, salgın gününde bile çalışmazsa aç kalacak olanların gözüne sokanların egemenliğine son vereceğiz.

Bunun için 1 Mayıs bizim bayramımız.

Yaşasın 1 Mayıs!

Yaşasın sömürüye son vereceğimiz, aydınlık bir ülke, sınırsız bir dünya kuracağımız gelecek güzel günlerimiz!