'15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Haftası kapsamında', TC Milli Savunma Bakanı’nın bugün (17 Temmuz’da) Boğaziçi Üniversitesi’nde konuşma yapacağı haberini okuyunca, çok şaşırdım ve üzüldüm. 

Boğaziçi Üniversitesi!!!

Boğaziçi Üniversitesi (BÜ), 15 Mayıs 1982- 29 Mart 2008 tarihleri arasında tam zamanlı ve Mart 2008’den bu güne kadar da yarı zamanlı olarak çalıştığım bir kurum. “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Haftası kapsamında”, TC Milli Savunma Bakanı’nın bugün (17 Temmuz’da) BÜ’de konuşma yapacağı haberini okuyunca, çok şaşırdım ve üzüldüm. 

Konuşmacı, 2005 yılında BÜ’de tamamladığı ve 2019’da kitaplaştırdığı doktora tezi çerçevesinde konuşacakmış. BÜ’de doktora yapanların, doktora yaptığı konuda konuşmaya davet edilmesi, hele doktoradan 15 yıl sonra bunun gerçekleşmesi, bildiğim kadarıyla alışılmış bir durum değil. 

Şaşkınlığım ve üzüntüm, konuşma konusunun içeriğiyle ilişkili değil tabii. Konuşma konusunu okuyamadım, bilmiyorum. Herhalde çok değerli bir çalışmadır. Hele konuşmacının  kitabı Türk Tarih Kurumu tarafından yayımladığına göre. 

Şaşkınlığım ve üzüntümün bir nedeni, konuşmacının, ülkenin içinde bulunduğu durumdan sorumlu olan bakanlardan biri olması ve de bakan olmadan önceki eylemlerinin/eylemsizliklerinin genel niteliği. “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” deyişinden hareketle, davetli konuşmacının eylemlerini/eylemsizliklerini anımsamakta yarar var.

Konuşmacı, 2013 yılı Ağustos ayında toplanan Askeri Şura’da, terfi sırasında kendisinin önünde bulunan yurtsever generallerin düzmece Balyoz Davası'nda tutuklanmaları ve emekliye sevk edilmelerinden dolayı ve de TSK’nin geleneklerine aykırı olarak ordu komutanlığı bile yapmadan Kara Kuvvetleri Komutanı oluyor!

4 Temmuz 2003’te Süleymaniye’deki Türk Özel Kuvvetleri'ne bağlı subayların başına çuval geçirilmesi emrini veren komutan, ABD Kara Kuvvetleri Komutanı olduğunda, 2015 başlarında, NATO’ya yaptığı katkılar (neler acaba?) nedeniyle konuşmacıyı Liyakat Lejyonu madalyasıyla taltif ediyor!

Konuşmacı, bu olaydan birkaç ay sonra da, 8 Ağustos 2015'te Genelkurmay Başkanı oluyor! 

Konuşmacının 2013-2015 yılları arasında terfilerinde etkili olduğu subayların önemli bir bölümü, 15 Temmuz darbe girişimine katılıyor!

Konuşmacının Genelkurmay Başkanı olarak durumu, darbe girişiminden haberi yoksa da, haberi vardıysa da, girişimciler tarafından etkisizleştirilip başkanlığını yapamaz hale getirilmesi de, darbe girişimi yurtsever subaylar tarafından bastırılınca görevinden istifa etmemesi de, insanı düşündürüyor. 

Konuşmacının darbe bastırıldıktan sonra, TSK ile ilişkili olarak aşağıda özetlenen tüm dönüşümlere sessiz kalması da düşündürücü oluyor: 

  • Fetöcü şüphesiyle binlerce subay ve sivil personel ordudan ihraç ediliyor!  
  • Askeri okullarda okumakta olan tüm öğrenciler tutuklanıyor!
  • Askeri okullarda okumakta olan tüm öğrenciler okullarından atılıyor, tüm beklenti ve gelecek hayalleri yok eiliyor! 
  • Tüm askeri okullar kapatılıyor!
  • Harp okulları yerine Milli Savunma Üniversitesi kuruluyor! Üstelik bu üniversite Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanıyor! 
  • Jandarma Kuvvetleri Komutanlığı İçişleri Bakanlığı’na bağlanıyor!
  • Tüm askeri hastaneler kapatılıyor!
  • Haydarpaşa Askeri Hastanesi’nin adı, Haydarpaşa Sultan Abdülhamid Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak değiştiriliyor! 

(Özal’ın Musul’a girilmesini istemesi üzerine Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay görevinden istifa etmişken) konuşmacı, siyasal iradenin isteğine uyup Fırat Kalkanı Harekâtı  ile 24 Ağustos 2016’da Suriye’ye müdahaleyi gerçekleştiriyor.

Konuşmacı, yine siyasal iradenin isteği üzerine, şeriat rejimini getirmek için Suriye rejimine isyan eden silahlı güçlerle birlikte 20 Ocak 2018'de Zeytin Dalı Harekâtını gerçekleştiriyor. 

Konuşmacı, Genelkurmay Başkanı olarak, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığıyla tanınmış bir kişi hastalanınca, evine ziyarete gidiyor! 

Konuşmacı, Genelkurmay Başkanı olarak Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ile birlikte, 24 Haziran seçimlerinde aday olmamasını sağlamak için Abdullah Gül’ün evine gidiyor! 

Konuşmacı 9 Temmuz 2018’de Millî Savunma Bakanı oluyor ve Genelkurmay başkanlığı ile kara, deniz ve hava kuvvetleri bu bakanlığa bağlanıyor. 

Konuşmacı, bu kez bakan olarak, yine şeriat düzeni getirmek isteyen isyancı güçlerle birlikte, 9 Ekim 2019’da Barış Pınarı Harekâtını ve 27 Şubat 2020'de de Bahar Kalkanı Harekâtını başlatıyor.

Bir yanlış anlaşılma olmasın. Bu konuşmacı, askeri birlikte, sarayda ya da AKP örgütlerinin birinde değil, bilimselliği, özgür düşünceyi, laikliği, demokratikliği, insan haklarını, barışseverliği, gerçeği aramayı, … öğretmesi beklenen ve gereken bir kurumda konuşacak! 

Şaşkınlığım ve üzüntümün bir başka nedeni, bir üniversitenin-hele BÜ’nün- demokrasinin “D”sinin bile kalmadığı ve her gün muhalif olanların ya dışlandığı ya da hakaretlere ve iftiralara uğradığı günlerde, konuşmanın “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Haftası kapsamında”  yapılması! 

Üstelik bu darbe girişimiyle ilgili gerçeklerin hâlâ belirsizliğini koruyor olması. On binlerce piyon tutuklanmışken, piyonları sahaya süren gerçek sorumlulardan tutuklanan bir kişinin bile olmaması!

Üstelik konuşmacının, BÜ mensuplarının seçtiği kişiyi rektör atamayıp üniversitenin iradesini yok sayan; sırf barış istedikleri için 80 küsur BÜ akademisyenini iki yıl kadar mahkeme kapılarında süründüren; yıllardır BÜ’ye önemli hizmetlerde bulunmuş bir akademisyeninin eşini, herhangi bir suçu olmadığı halde 990 gündür cezaevinde tutan ve de AİHM serbest bırakılmalı kararına bile aldırmayan iktidarı temsil etmesi. 

Benim yerimde olsanız, bu duruma şaşırıp üzülmez misiniz? 

Merak ediyorum! Kimler bu konuşmayı dinlemeye gidecek?

[email protected]