Üniversite reformunu böyle tartışıyorlar!

YÖK tarafından düzenlenen Uluslararası Yükseköğretim Kongresi’nde davetli konuşmacı olarak bir konuşma yapan Prof. Dr. Altunbaşak adım adım üniversitelerin nasıl özelleştirileceğinin programını anlattı.

YÖK tarafından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “himayesinde” düzenlenen Uluslararası Yükseköğretim Kongresi’nde ki tartışmalar seçim sonrasında gündeme gelecek yükseköğretim reformunun nasıl birşeye benzeyeceğini ortaya koyuyor. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yücel Altunbaşak “davetli konuşmacı” olarak konuştuğu kongrede üniversitelerin adım adım özelleştirileceği bir model sundu.

“Yeni Yönelişler ve Sorunlar” temalı Uluslararası Yükseköğretim Kongresi’nde davetli olarak konuşan Altunbaşak “Yükseköğretimin Finansmanına İlişkin Bir Model Önerisi” başlıklı bir bir bildiri sundu. “Amerikan yükseköğretim finansman modelinden esinlenerek Türkiye dinamiklerine uygun olduğu düşünülen kamu üniversitelerinin finansmanına yönelik bir reform önerisi” sunacağını kaydeden Altunbaşak, “dört aşamalı planını” açıkladı.

Modelle devlet bütçesi üzerinde ekstra yük oluşturmayacağını ve sadece yükseköğretime aktarılan mali kaynağın yönünü değiştirileceğini iddia eden Altunbaşak dört aşamalı modelini şöyle açıkladı:

1. Devlet üniversitelerinde okuyan her öğrenciye, o senenin “eğitim ücreti” çek olarak gönderilecektir.
2. Devlet üniversitelerini kazanan her öğrenciye kredi verilecektir.
3. Üniversiteler “eğitim ücretlerini” kendileri belirleyecektir.
4. Üniversiteyi kazanan (vakıf üniversiteleri de dahil) her öğrenciye kredi verilecektir.

Öğrenci önce ne kadar masraflı olduğunu öğrenecek
Planın birinci aşamasında, belirli bir üniversiteye devlet bütçesinden ayrılan ödenek miktarının, o üniversitenin öğrenci sayısına bölünerek üniversitenin yıllık ücreti belirlenebileceğini kaydeden Altuntaş, yıllık okul ücretinin devlet tarafından öğrencilere çek olarak verileceğini ve bunların kayıt işlemleri sırasında toplanmasının ardından, üniversitelerin devletten karşılığı olan ödenekleri alacağını ifade etti. Konuşmasında, “Üniversitelerin aldığı toplam ödenek değismediğine göre neden dolambaçlı bir yol izlendiğinin” sorgulanabileceğini söyleyen Altunbaşak, bunu “İlk olarak öğrencilerin eğitimleri için devletin ciddi para harcadığı bilincinin gelismesi hedeflenmektedir” şeklinde yanıtladı. Altunbaşak bu “Boşa geçirilen vakitlerin, takip edilmeyen derslerin ve kopya çekilen ödevlerin aslında bir maliyeti olduğunun anlaşılmasına yardımcı olacaktır” dedi.

Altunbaşak bu aşamanın birkaç sene uygulanmasının “öğrencilerin düşünce yapısının değismesi ve önerilen sistemin halk tarafından benimsenmesi açısından faydalı” olduğunu öne sürerken “Fakat amaç, yükseköğretim reformunu hızlı şekilde gerçekleştirmekse bu asama atlanılarak ikinci safhaya geçilebilir” dedi.

“Sinsi plan” işlemeye devam ediyor
Altunbaşak konuşmasında ikinci safhaya geçince “ağzındaki baklayı” da çıkardı. Altunbaşak şöyle konuştu: “Bu aşamada üniversite eğitimi artık ücretsiz olmaktan çıkarılarak, paralı üniversite modeline geçilecektir. Fakat bu aşamanın en önemli unsuru üniversiteyi kazanan her öğrenciye sıfır reel faizle burs verilmesidir. Devlet bu safhada üniversiteyi kazanmış ve devam eden her öğrenciye çeklerini göndermeye devam edecektir. Fakat birinci asamada geri ödemesi olmayan çeklere, bu aşamada geri ödeme yükümlülüğü getirilecektir.”

Altunbaşak kredilerin devletin anlaşma yaptığı özel bir banka aracılığı ile verilmesinin daha uygun olacağını düşündüğünü söylerken, “Devlet bu iş için ihaleye çıkabilir ve en uygun teklifi veren banka ile çalışılabilir” dedi.

Faydasız uygulamalara tolerans yok
Altunbaşak “ABD’den ithal ettiği modelinde” üçüncü aşamayı, “Üniversiteler ‘eğitim ücretlerini’ kendileri belirleyecektir” olarak belirlerken, planın bu aşaması için şu bilgileri verdi: “Bu aşamada ise üniversiteler arası rekabeti ve dolayısı ile kaliteyi artırmak için üniversitelere ücretlerini belirleme hakkı tanınacaktır. Kaliteli okullar okul ücretlerini artırabileceklerdir. Bu sayede elde ettikleri ek geliri bir fon yönetiminde toplayıp öğretim elemanlarına paylaştırabilecekler veya okulun kalitesini daha da artırmak için altyapı yatırımları yapabileceklerdir. Okulun kalitesi direkt olarak öğretim üyelerinin ücretlerine yansıyacağı için faydasız uygulamalara tolerans gösterilmeyecektir. Üniversiteler, başarılı öğrencileri çekmek için, cazip programlar düzenleyecek, kadrosunda kaliteli öğretim üyeleri çalıştıracak, eğitimin kalitesini artıracak ve araştırma faaliyetlerine önem verecektir. Zira bu sayılanları gerçekleştirmeden eğitim ücretlerini artırmaları mümkün değildir. Bu durumda en büyük zararı üniversite yöneticileri ve öğretim üyeleri görecektir.”

“Karşı çıkanlar olabilir, ama...”
Altunbaşak planının dördüncü aşamasında, artık “Üniversiteyi kazanan (vakıf üniversiteleri de dahil) her öğrenciye kredi verilecektir” derken, bu aşamayı “vakıf üniversitelerinin de bu programa dahil edilmesi” olarak tanımladı. Buna “devletin imkanlarının özel teşebbüse kullandırılması anlamına geldiği” için karşı çıkanlar olabileceğini söyleyen Altunbaşak, “Fakat kar-zarar muhasebesi yapıldığı zaman sistemin vakıf üniversitelerine yaygınlastırılması gerekliliği ortaya çıkacaktır... Vakıf üniversite sistemine verilen destekle üniversite eğitiminin devlet üzerindeki mali yükü azaltmış olmaktadır” iddiasında bulundu. İlk üç aşamanın devlete ek maliyet getirmediğini ancak dördüncü aşama için bunun geçerli olmadığının düşünebileceğini söyleyen Altunbaşak konuşmasını şöyle sürdürdü: “Dördüncü aşama için bir alternatif devletin vakıf üniversitesi öğrencilerine ekstra kaynak ayırmasıdır. Fakat böyle bir uygulama devlete yeni mali yükümlülükler getirdiği için tercih edilmemektedir. Bu aşamayı devreye sokmak için gerekli finansmanı sağlayabilecek diğer bir alternatif ise eğitimlerini devlet üniversitelerinde tamamlayan öğrencilerin mezuniyet sonrası kredi geri ödemelerini bir havuzda toplamaktır. Dördüncü asama ancak Yükseköğretim Kredi Fonu adı verilen bu fon belirli bir seviyeye gelince baslatılabilecektir. Bu fondan kredi alarak vakıf üniversitelerinde eğitim gören öğrenciler, mezuniyetleri sonrası eğitim kredilerini (faizi ile beraber) ödemeye başladıklarında fon daha da büyüyecektir. Böylece daha fazla öğrenciye daha yüksek miktarlarda kredi vermek mümkün olacaktır.”

Ne kadar ekmek o kadar köfte!
Konuşmasında bu dört aşamaya ilaveten iki tane de “uygulama paketinden” bahseden Altunbaşak, bunları “İşe göre aş uygulaması” ve “Öğrenci ihtiyaç kredisi uygulaması” olarak sundu. Birinci “paket” kapsamında “daha yüksek eğitim ücreti ile öğrenci çekmeyi başarabilen üniversitelerin öğretim üyelerine daha yüksek maaşlar verebileceğini” söyleyen Altunbaşak, “Çalışkan ile tembelin, üretken ile verimsizin, basarılı ile başarısızın aynı ölçüde ödüllendirildiği bir sistemin sağlıklı işlemesi düşünülemez. Bu nedenle şartlar olustuğu zaman, performansa göre maaş uygulamasına geçilmelidir” şeklinde konuştu.

Altunbaşak sosyal devlet anlayışının arşa çıkardı
İkinci uygulama paketinde de öğrencilerin “barınma, beslenme ve sosyokültürel faaliyetleri için” de bir ‘çözüm’ bulan Altunbaşak dördüncü aşamada öğrencilerden kredilerin tahsil edilmesiyle birlikte bunların da bir kısmının bu ihtiyaçlar için tekrar kredi olarak verilebileceğini söyledi.

Konuşmasında adım adım üniversitelerin nasıl özelleştirileceğini ortaya koyan Altunbaşak konuşmasının sonunda sunduğu planla “sosyal devlet anlayışını daha üst seviyeye çıkarttığını” iddia ederken, “Bu ek uygulama ile devletin kasasından fazladan bir kuruş harcanmadan öğrencilerin temel ihtiyaçlarının tamamı karsılanabilecektir. Böylelikle öğrenciler artık rahatlıkla eğitimlerine konsantre olabileceklerdir” şeklinde konuştu.

YÖK tarafından düzenlene Uluslararası Yükseköğretim Kongresi iki gün daha sürecek. YÖK kongreyi seçim sonrasında açıklanacak olan “üniversite reformuna” zemin oluşturmak için düzenlerken, kongrede yapılan konuşmalar üniversitelerde tepki topluyor.

(soL-Haber Merkezi)