Fransa’da Roanne kentinde 2012 Kasım’ında 5 sendikacı hakkında açılan dava ve bu dava sonucunda aldıkları ceza gündem olmaya devam ediyor. Fransa’nın en büyük sol sendikası CGT’nin sendikacıların mücadelesini detekleyen, hatta bu sendikacıları Roanne beşlisi olarak sendikacılara karşı yürütülen her türlü baskı ve sindirme politikasına karşı sembolleştiren duruşu da önemli. Bu 5 sendikacı 2010 yılında emekliklik yasası karşısı bir eylemde bir duvara Roanne belediye başkanı ve UMP milletvekili için “ casse-toi pov’con - yürü git, zavallı gerzek “ yazılaması yaptıkları için suçlu bulunmuşlardı. Bu söz bilindiği gibi daha önce o zamanki Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy tarafından elini sıkmayan bir vatandaşa karşı sarfedilmiş, sonrasında ise bu ifade Fransa’da muhalefetin Sarkozy karşıtı mücadelesinin sembolü olmuştu. Sırf bu yazılamayı yaptıkları için 4’ü kadın 1’i erkek beş devlet memuru Kasım 2012’de Lyon mahkemesi tarafından suçlu bulunmuş ve 1 yıl mahkumiyet ve 15 bin avro cezaya çarptırılmıştı. Bu ceza uygulanmadı ancak üç yıldır bu cezanın üzerinden bir toplumsal mücadele sürüyor. Duruşmalarda ülke genelinden gelen bir çok sendikacı destek eylemleri düzenliyor.
Sendikacıların Fransa’da davalarla baskı altına alınmaya çalışıldğı, bu yolla toplumsal mücadelelerin, işçi direnişlerinin baskılandığı bir gerçek. CGT sendikası bu davanın Fransa’da sendikal mücadelenin kriminalize edilmesi için kullanıldığını düşünüyor. Bu konuyla bağlantılı Sol Cephe’li senatörlerin önerisiyle Senato’da ceza alan sendikacılar için çıkarılan af yasası ise parlemento tarafından kabul edilmemişti. Fransa’da sendikacıların militan mücadele yöntemleri meşhur. Duvara yazılama yapmanın dışında daha sert yöntemler de oluşuyor polisle ve işverenle mücadele ederken, devlet ise bunları suç gibi göstermeye çalışıyor.
Sınıf mücadelesi Dünya’nın her yerinde çeşitli şekillerde veriliyor. Fransa’da da sendikalar işçi sınıfı mücadelesinde önemli mevziler olmakla beraber, tabii yıllar içinde etkileri ve üyeleri de azalmış kurumlar. Yine de özellikle Avrupa çapında çeşitli toplumsal mücadelelerin oluşmasıyla beraber sendikalar da önem kazanıyor. İşten çıkarmalar, hak ihlalleri ve hak kayıplarına karşı sendikalar mücadele veriyor. Bu mücadele sırasında meşru militanlığı gayrı meşru kılma çabalarına karşı sendikalar boyun eğmiyor.
Bu konuya ilaveten bu hafta diğer ele alacağımız konu Fransa’da François Hollande’ın değer kaybına eşlik eden Milliyetçi Cephe’nin yükselişi gündemi. Milliyetçi Cephe Fransa’da ne kadar yükseliyor ve 1930’ların faşizmi bugün Avrupa’da ne kadar güncel. Özellikle bu tür partilerin Fransa seçim sistemimde yükselmesinin önünde sınırlar bulunuyor ve geçmişteki faşizmi besleyen koşullar ile bugünün Avrupa’sını karşılaşıtırmak da açıkça saçma.
Yine de Fransa söz konusu oldu mu bir süredir aşırı sağdan başka bir şey konuşulmuyor. Tabii seçim sonuçlarını da herkes bu açıdan merakla bekliyor. Evet, Fransa’da aşırı sağın yükselişi gündemi bir zemine sahip, bunu reddetmiyorum, ancak aşırı sağın yapabileceklerinin ve ulaşabileceği noktanın bence o kadar büyük bir karşılığı yok. Fransa’da Milliyetçi Cephe’nin bir şekilde iktidarı imkansız, ırkçılığın yükselişini durdurmak da zor öte yandan. Tabii radikal solun bu tehlikeyi sürekli gösterip, kendisinin ise hâlâ önemli sorunlara sahip olması ve etkili siyaset üretememesi bence daha önemli bir konu.
Fransa’nın Orta Afrika Cumhuriyeti’ne askeri müdahalesinin pahalıya patladığını, Fransa’nın Vietnam’ı benzetmelerinin yapılmaya başlandığını ve ölen Fransız askerlerinin kamuoyunda rahatsızlık uyandırdığını da söyleyerek bu haftalık yazımızı sonlandıralım.