Göç: Hayatta kalabilenler için uzun ve çileli bir yolculuk

Göç görünenin ardına baktığımızda çok uzun ve zorlu bir yolculuk. Sıkça okuduğumuz 'göçmenler kurtarıldı' haberlerinin gerçek olduğunu düşünmek iyimser olmaktan uzakta.

Haber Merkezi

Türkiye çeşitli sebeplerle ülkelerini terk etmek zorunda kalanlar için bir geçiş bölgesi. Afrika'dan gelenlerin çoğu iç savaştan kaçarak geliyor. Bir bölümü cinsel istismara uğramış oluyor. Afganistan ve bölgeden genellikle işsizlik nedeniyle geliyorlar. İran gibi yerlerden ise kötü muamele ve ayrımcılık nedeniyle geliniyor.

Kendi ülkelerinde kötü muamele ve ayrımcılığa uğrayanlar ülkemizde de neredeyse aynı uygulamalara maruz kalıyor. Ekonomik sebeplerle gelen mültecilere burada statü verilmiyor. Ekonomik nedenler mültecilik statüsü kapsamında kabul edilmiyor ve sınırdışı ediliyorlar.

Uluslararası hakları anlatılmıyor

Özellikle Ege Bölgesi mülteciler için bir kaçış noktası. Buraya her yerden mülteci gelebiliyor. Hangi yolla gelmiş olursa olsun gelen herkes Avrupa'ya gitmeye çalışıyor. Aslında kimse burada kalmak istemiyor. Örneğin avukatlar tüm yabancı uyruklularla zaten Avrupa'ya kaçmaya çalışırken tanışıyor. Tabii Suriye kökenlileri ayırmak gerekiyor.

Avrupa'ya gitmeye çalışan mültecilerin bir bölümü yolda, genellikle de denizde yaşamını yitiriyor. Yakalananların büyük bölümü için ülkelerine gönderilmek üzere sınırdışı kararı çıkıyor.

Mültecilere uluslararası hakları ne kendi ülkelerinde ne de Türkiye'de anlatılıyor. Gelenler “uluslararası koruma başvurusu” yapabileceğini bilmiyor. Yalnızca Avrupa'da böyle hakları olduğunu düşünerek hızlıca oraya geçmeye çalışıyor. Bilen küçük bir bölümü de burada iyi bir hayat kurabileceğini zaten düşünmüyor. 

Aile bireyleri örgütlenmesin diye ayrı getiriliyor

Avrupa'ya gitmeye çalışanlar da hemen gidemiyor. Öncelikle Türkiye'ye gelmek için tüm paralarını insan kaçakçılarına vermiş oluyorlar ve yeniden para kazanmaları gerekiyor. Bazıları aile bireyleriyle birleşmeyi bekliyor. İnsan kaçakçıları yolculuklarda isyan çıkarıp örgütlenmesinler diye aile bireylerini ayrı tutuyor. Mülteci davalarına bakan konuştuğumuz avukatlar, genellikle genç erkeklerin ailelerinden ayrılarak farklı şekilde kaçırılmaya çalışıldığını anlatıyor.

Dolayısıyla buraya gelebilmiş olanlar kaçana kadar yaşamını sürdürmek ve Avupa'ya geçebilmek için gerekli parayı biriktirmek zorunda. Böylelikle çalışmaya başlıyorlar. Ya da yakalanan ve sınırdışı edilen ailesinin tekrar yanına gelmesini bekleyebiliyorlar. Aslında göç tüm bunları düşündüğümüzde çok uzun bir yolculuk ve gördüğümüzden çok daha fazlası var. Bunların dışında ülkemize gelene kadar bulundukları koşullar da epey kötü. Birçoğu tacize uğruyor, bir kısmı çeşitli sebeplerden yaşamını yitiriyor. Hatta parasını kaptırdıktan sonra insan kaçakçıları tarafından ihbar edilenler dahi var. Göç aynı zamanda çileli de bir yol. Tüm bunlardan sonra ülkemizde çalışmayı başarabilenler bir de emek sömürüsüne maruz kalıyor.

Göç idaresine gidebilenler 'kapattık' yanıtını alıyor

"Uluslararası koruma başvurusu" yapabileceğini öğrenen küçük bir bölüm ise il göç idaresine gittiğinde "kapıların kapatıldığı" gerçeğiyle karşılaşıyor. Pandemi öncesinden başlamak üzere çok uzun yıllardır örneğin "İzmir'i kapattık, uluslararası koruma başvurusu almıyoruz. Doldu burası, başka yere gidin" gibi tavırlarla karşılaşıyorlar. İl göç idaresinin önüne giden yüzlerce mülteci bunun gibi sözlü bilgilerle ittiriliyor.

Avrupa'ya geçmeye hazır olan mültecilerin bir bölümü kaçakçıyla anlaştıktan sonra kıyıda yakalanıyor. Yakalanmayan "şanslı" kısım botlara bindiriliyor ve Yunanistan'a doğru yola çıkıyor. Mülteciler Yunanistan karasularına ulaştıkları andan sonrasını "Bir anda gelip botumuzu patlattılar, bizi gemilerine alıp üzerimizdeki her şeyi alıp iç çamaşırımıza kadar aradılar. Kişisel eşyalarımızı, kimlik ve paralarımızı aldılar" diye anlatıyor. Daha sonra mültecileri "itmek" için kullandıkları kendi özel botlarına bindirip geri gönderiyorlar. Bu botların çeşitli türleri olsa da en yaygın kullanılanı şekil olarak topaça benziyor. Ortasındaki bölgeye zar zor tutunan mülteciler güçlükle geri dönebiliyor. Saatler süren yolculukta doğru düzgün oturulup beklenebilecek bir alan bulunmuyor.

Mülteciler 'kurtarılıyor' mu?

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, Türkiye'de 2019'da "260 bini denizlerde olmak üzere 454 bin 662, 2021'de de yaklaşık 860 düzensiz göçmeninin yakalandığını" duyurdu.

Özellikle yandaş medya koşulları ve yaşananları görmezden gelerek sürekli olarak "Sınırda yine göçmenler kurtarıldı" haberleri yaparak jandarma sahil güvenliğin videolarını haberleştiriyor. Ancak durum haberlerin bitirildiği şekilde "göçmenlerin işlemlerinin ardından il göç idaresine teslim edilmesiyle" sona ermiyor her zaman. Böyle sona erenler için de durum "kurtarılmak"tan çok uzakta.

Türkiye'ye geri dönebilen mülteciler ise jandarma tarafından "karşılanıyor". Geçtiğimiz yıldan önce burada da yapılan patlatma, geri itme gibi işlere siyasi nedenlerle son verilmiş durumda. Öte yandan mülteciler haftada bir servis edildiği, videoları paylaşıldığı üzere "kurtarılmıyor".

Öncelikle mültecilere farklı illerde farklı uygulamalar yapılıyor. Örneğin İzmir'de karaya ayak basan bir mülteci çoğunlukla yakalanıp geri gönderme merkezine (GGM) gönderiliyor. Haklarında sınırdışı kararı alınıyor. Ayrıca sınırdan yasal olmayan yollarla çıkmaya çalıştıkları gerekçesiyle bir de idari para cezası kesiliyor. 

Bazı mültecilerin haklarında sınırdışı kararı verilmiyor

Geldiklerinde Yunanistan polisi tarafından darp edilmiş, eşyalarına el konulmuş hatta bazıları istismara uğramış oluyor. Saatlerce suda yolculuk yapan mülteciler çoğu zaman GGM'ye gönderildiğinde haklarında sınırdışı kararı alındığının dahi bilincinde olmuyor. Bazıları karantinada kalacakları için tutulduğunu sanıyor. İran, Irak gibi sınırdaki ülkelerden geliyorlarsa ülkelerine gönderilmeleri daha hızlı oluyor. Ancak Afrika, Afganistan gibi yerlerden gelenleri uçak organizasyonu yapılması gibi nedenlerle, haftada bir imza yükümlülüğü kaydıyla "serbest" bırakabiliyorlar. Bu sırada haklarındaki sınırdışı kararı sürüyor. Barınma için yer de göstermiyor. Çok acil durumlar haricinde sağlık hizmetlerinden de yararlanamıyorlar. Çoğunlukla örneğin İzmir'de Basmane bölgesinde otellerde, sokaklarda yaşıyorlar.

Bazı mülteciler ise haklarında sınırdışı kararı verilmeden, GGM'lere ya da il göç idaresine götürülmeden jandarma tarafından belli yerlere bırakılıyor. Çanakkale ve çevresinde yakalanan bazı mülteciler kendilerine bir belge verilmediğini, minibüslere doldurulup öylece Basmane'ye görürülüp bırakıldıklarını anlatıyor.

Ülkemizde insan kaçakçılığına da adeta göz yumuluyor. Daha önce kaçakçıdan para aldığı için yargılanan jandarmalar olduğu basına yansımıştı.

GGM'lerde kötü koşullarda suçlu muamelesi görüyorlar

GGM'lerin koşulları ise hapishanlerden daha kötü. Odalar kilitleniyor geceleri ve örneğin su içebilecekleri bir kaynak bulunmuyor. Saatlerce susuz kalan mülteciler, katlardaki görevlilerin insafına bırakılmış durumda.

Buralarda denetim de yapılmıyor. Daha önce Meclis'te bir komisyon oluşturulmuştu. İzmir GGM'ye giren komisyon, önceden haber verilmiş olmasına rağmen çok sayıda ihlal tespit etmişti. Çıkan raporda odalarda su sebili olmadığı ve odaların dışarıdan kilitlendiği, yerlerde halı olmadığına yer verilmişti. Pandemi nedeniyle şu anda odaların gündüz bile kilitlendiği söyleniyor.

Yemek işleri taşeronla yapılıyor. Sayı günlük değişiyor. Dolayısıyla insanlara gittiklerinden sonraki ilk öğünde çoğunlukla yemek verilemiyor. Sayı artmışsa isyan çıkmasın diye gelen yemekler bölünüyor. İntiharlar yaşanıyor. İntihara sebep olduğu söylenerek şampuan da verilmiyor.

GGM'lerde yalnızca sınırdışı kararı olanlar bulunuyor. Ancak bu insanlara suçlu muamelesi yapılıyor.

Sınırdışı edilemez kişiler görmezden geliniyor

Bu noktaya kadar gelebilmiş bir mülteci şanslıysa bir şekilde bir avukata temas ediyor. "Yabancılar ve Uluslarası Koruma Kanunu"nun 54. maddesi sınırdışı edilebilecekleri düzenliyor.

55. maddede ise sınırdışı edilemeyecek kişiler yer alıyor. Buna göre ülkesine gönderildiğinde insanlık dışı muamele görecek, seyahat etmesi sakıncalı olanlar gibi kişiler sınırdışı edilemez. Bu dönemde üstelik pandemi de seyahat kısıtı getiriyor. Konuştuğumuz avukatlar ise yasağa rağmen böyle kişiler için de sınırdışı kararı alındığını söylüyor. Mültecilerin bu kapsamda olup olmamasına zaten bakılmıyor bile.

Ülkelerini terk etmek zorunda kalan çok sayıda mülteci yaşananların ardından en sonunda ya göç yolunda yaşamını yitiriyor ya da "iyi" ihtimalle ülkesine geri gönderiliyor.