İktidarın yarattığı 'Mülteci krizinin' ardından bir yıl geçti

Türkiye - Yunanistan sınırında yaşanan 'mülteci krizi'nin üzerinden bir yıl geçti. soL, emperyalist rekabet ve pazarlıkların gölgesinde yaşanan insanlık dramını yakından izlemişti.

Yavuz Karamahmutoğlu

İdlib'de hava saldırısında 33 askerin yaşamını yitirmesinin hemen ardından AKP iktidarı kararını açıkladı: Karadan ve denizden Avrupa'ya gitmek isteyen sığınmacıları artık durdurmayacaklardı.

AKP Sözcüsü Ömer Çelik “Mülteci politikamız aynıdır ama ortada bir durum var, artık mültecileri tutabilecek durumda değiliz” sözleriyle yansıttı tavırlarını.

Artık Batı sınır kapıları 'açılmış', Türkiye'nin her yerinden sığınmacılar kaldıkları Göç İdare Merkezi ya da bulundukları kentlerden sınıra doğru harekete geçmiş, ya da daha doğrusu geçirilmişti.

Türkiye’nin dört bir yanındaki sığınmacılar Edirne’ye ulaşabilmek için ilk durakları olan İstanbul’a gelecek, burada bazıları AKP organizasyonu olan ücretsiz otobüslerle sınıra taşınacaktı.

soL'a anlatmışlardı

"Tekstil sektöründe çalışıyordum. Günde 12 saat, ayda 4 gün izin. Sigortamız yoktu, 1300 TL alıyorduk, çok çalışıyorduk.."

Fırsatçılara gün doğdu

Bazı minibüs, otobüs ve taksi sahipleri insanlık krizine dönüşen ortamı fırsata çevirdi, fahiş fiyatlarla büyük soyguna onlar da katıldı.

Araç sahipleri Vatan Caddesi'nde 'Avrupa, Avrupa' diye bağırıp müşteri beklerken, Edirne’ye kadar 4 bin dolar alan da oldu, 100 liraya yolcu bekleyen de.

Sabah saatlerinde yüzlerce sığınmacı Kapıkule Sınır Kapısı'na yürüyerek, şehrin çeşitli noktalarında toplanacaktı. Sığınmacılar geceden itibaren sınıra sürülmüş ama sınır kapısından geçişlerini izin verilmemişti. Kapıdaki görevliler "Buradan değil ama nehirden ya da ormandan geçebilirsiniz" diyordu.

Kapıda birikmeler artınca, Yunan askerleri, sınırı geçmek isteyen göçmenlere geri çekilmeleri için biber gazı ve ses bombasıyla saldıracaktı.  Yunan makamları sınırı geçen çoğu Afganistan, Pakistan, İran ve Bangladeş kökenli 200 sığınmacıyı gözaltına aldığını açıkladı.

Edirne'de trajedinin boyutları her geçen dakikayla arttı.

İnsanlar Avrupa'ya gitmek için sınırlara akın ederken, insan kaçakçıları da sahillerde müşteri aramaya başladı. Bir insan kaçakçısı 'Cumhurbaşkanımızın talimatını duyunca buraya geldim' diyerek derinleşen insanlık sorununu kendi dilince anlatıyordu.

Dayak, şiddet, geri gönderme

Sınır kapılarından geçemeyen sığınmacılar, Edirne'nin, Yunanistan sınırı boyunca uzanan Meriç nehrinin kenarındaki sınır köylerine doğru yayılmaya başladı. Karaağaç, Doyran, Üyüklütatar ve Kiretmitçisalih köyü bunlardan sadece bazıları...

Nehirden geçip Yunanistan sınır güvenliği tarafından yakalananların, pasaportlarına, cep telefonlarına ve diğer kişisel eşyalarına el konulup, darp ediliyor, ardından çıplak bir şekilde Türkiye tarafına geri gönderiliyordu. Bu tür olaylar bir hafta boyunca sayısız kez yaşandı. 

soL'a anlatmışlardı

soL kaydetti

Edirne merkeze bağlı Doyran köyü ve İpsala'ya bağlı Sarıcaali köyünde bulunan sığınmacılar kayık ve botlarla Yunanistan'a geçmeye çalışıyor.

Sınırda tam bir kaos hakimken, Edirne'deki göçmen sayısı artmaya devam etti.

Sınırı geçemeyen birçok sığınmacı o günlerde İstanbul'a geri dönmek için harekete geçti.

Ama bu sefer de geri dönmek isteyenleri İpsala çıkışında jandarma ve polis karşılıyordu. "Bu insanlar kapı açık diye geldiler. Bu insanlar nasıl geri dönecekler? Evleri yok, hiçbir şeyleri kalmamış. Bunlar geri dönerse felaket olur" sesi sınırdan yükselmeye başlamış, sınırdakiler soL muhabirlerine geleceklerinde gördükleri karanlık tabloyu anlatmıştı.

Derken tampon bölgede bir kişinin yaşamını yitirdiği haberi geldi. AKP tarafından yaratılan "mülteci krizi" artık Türkiye'nin ve dünyanın gündemine oturmuş, gelişmeler endişe verici boyutlara ulaşmıştı.

Sınır kapısında bekleyen ve Meriç nehri üzerinden botlarla ya da sığ noktalardan yürüyerek sınırı geçmeye çalışan binlerce göçmen Edirne'de çok ağır koşullarla karşılaşıyordu.

Temizlik, hijyen, barınma, ısınma sorunu çok ciddi boyutlara ulaşmıştı ve o sırada yetkili merciler sadece 'sınırı geçen göçmen sayısını' açıklıyordu.

Marifetmiş gibi sayıları abartma derdine düştüler

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Türkiye topraklarından ayrılıp Edirne Meriç’ten Yunanistan’a geçen göçmen sayısının 142 bin 175 kişi” olduğu açıklamasında bulunmuş bu açıklama Uluslararası Göç Örgütü (IOM) ve Yunanistan tarafından yalanlanmıştı. Uluslararası Göç Örgütü, 13 bine yakın kişinin Edirne sınırında bekletildiğini duyurmuştu.

TKP heyeti Edirne'de

AKP tarafından yaratılan "mülteci krizi" hakkında yerinde gözlemler yapmak ve temaslarda bulunmak için oluşturduğu heyet Edirne'de incelemeler yapmıştı. TKP heyeti, gönderilecek olan yardım malzemeleriyle ilgili çeşitli kurumlara da bilgi vermişti.

4 Mart günü Edirne Valiliği, Yunanistan polis ve sınır birliklerince ses, sis, gaz bombaları, plastik mermi ve gerçek mermiler kullanılarak açılan ateş sonucu bir göçmenin öldüğünü, 5'inin yaralandığını bildirdi.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, geri itmeleri engellemek amacıyla bin özel harekât polisinin Meriç sınırında görev yapacağını açıkladı. Ülkenin pek çok noktasından Edirne şehrinin merkezinde görev yapması için polisler getirildi. 

Edirne günlerce bu olaylarla çalkalanırken, sığınmacılar şehrin çeşitli noktalarında yaşam mücadelesini sürdürüyordu.

9 Mart günü AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan Brüksel'e gitti ve Avrupa Birliği yetkilileriyle mülteci krizini görüştü. Times gazetesi bu ziyarette Erdoğan'ın, göçmenlerin ve mültecilerin Yunanistan sınırına akın etmelerini durdurmak için AB'den yüz milyonlarca Avro talep etmesinin beklendiğini yazıyordu.

3 kişi yaşamını yitirdi, onlarca yaralı

Edirne Valiliği'nden konuya ilişkin son açıklama 17 Mart tarihinde yapıldı. 18 Mart'ta İçişleri Bakanlığı Covid-19 pandemisi nedeniye tüm sınır kapılarının kapatıldığını duyurdu. Sığınmacıların bir kısmı tampon bölgede kendi imkânlarıyla seyyar lavabo, tuvalet ve duş ihtiyaçlarını gidererek kalmaya devam ettiler. Covid-19 salgınının tüm dünyada etkisini artırarak pandemiye dönüşmesiyle sınır kapıları kapandı, göçmenler de geriye döndü.

Sınırdan geçmek için yaşanan trajedilerin, yoğun şiddet içeren günlerin sonunda 3 kişi yaşamını yitirdi, onlarca kişi yaralandı, yüzlerce insan hastanelere tedavi için başvurdu. 

Hafızalarda sayısız fotoğraf kalırken, sonra neler oldu, davalar, soruşturmalar, başvurular da dosyanın devamında...