SÖYLEŞİ | Göçmen sorununun öteki yüzü: Sağlıkları ne durumda, nasıl aşılanacaklar?

Sayıları 5 milyonu bulan göçmenlerin yaşadıkları sağlık sorunlarını ve aşıya erişim olanaklarını Göçmen Sağlığı Merkezi’nde çalışan bir psikososyal destek uygulayıcısına sorduk.

Haber Merkezi

Pandemi döneminde Türkiye’de kayıtlı ve kayıtsız yaşayan 5 milyon civarındaki göçmen ve mültecinin akıbeti çok az sorgulandı. Resmi rakamlara göre bugün sayıları 3,6 milyonu bulan Suriyelinin Türkiye’ye göçünün başladığı 2015 yılında Sağlık Bakanlığı’na bağlı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü altında Göçmenler Sağlığı Merkezleri kurulmuştu. Fakat göçmenlerin pratikte sağlık hizmetine erişimi o kadar da kolay olmuyor. Pandemi döneminden ekonomik olarak ağır etkilenen göçmenlerin yaşadıkları sağlık sorunlarını ve aşıya erişim olanaklarını Göçmen Sağlığı Merkezi’nde çalışan bir psikososyal destek uygulayıcısına sorduk.

Göçmen Sağlığı Merkezi’nde psikososyal destek uygulayıcısı olarak çalışıyorsunuz. Bu merkezlerin işlevinden kısaca bahsedebilir misin? Rutin olarak nasıl çalışmalar yapıyorsunuz?

GSM’ler birer sağlık ocağı gibi çalışıyor. Muayene, bebek izlem, gebe izlem ve aile planlaması hizmetleri veriliyor. Buna ek olarak psikologlar ve sosyal hizmet uzmanları tarafından psikososyal destek veriliyor. Psikososyal destek hem birebir görüşmeleri hem halk eğitimlerini kapsıyor.

Göçmenler ne gibi sağlık sorunlarıyla daha fazla karşılaşıyorlar?

Göçmenlerin yaşam koşulları oldukça sağlıksız. Hijyen ve ısınma ihtiyaçlarını yeterli şekilde karşılayamıyorlar, sağlıklı beslenemiyor ve ağır işlerde çalışıyorlar. Tabii bunlara bağlı olarak özellikle kadın ve çocuklarda enfeksiyona bağlı hastalıklar, ağır işlerden kaynaklı ortopedik rahasızlıklarla çok karşılaşıyoruz. Uzun zamandır ağır koşullarda yaşamak diyabet ve kalp hastalıkları gibi takip gerektiren hastalıkları da arttırmış.

'Gençlerin okulu bırakmamalarını sağlamak büyük bir ilerleme sayılıyor'

Psikososyal destek için başvuranlar daha çok kimler?

Psikososyal destek birimine daha çok gençler ve kadınlar başvuruyor. Diğer kurumlarla temasları için yani hastane randevusu, eğitim ve hukuki danışmanlık için göçmenler bu birimlere başvurabiliyor. Ama bu birimde maalesef kayıplardan ve savaş travmalarından kaynaklı psikolojik sorunlarla çok sık karşılaşıyoruz. Okul çağında akran zorbalığı bizi en çok zorlayan başlıklardan biri çünkü özellikle ergenlik döneminde gençler çok hassaslar ve stres altında hayatlarını etkileyecek yanlış kararlar alabiliyorlar. Akran zorbalığına maruz kalan çocuk ve gençlerin okulu bırakmamalarını sağlamak bile bizim için büyük ilerleme oluyor bazen.

Türkiye’de aynı ekonomik koşullarda yaşayan insanlardan farkı oluyor mu?

Birçok başlıkta aynı sorunları yaşıyorlar. Göçmenlerin yaşadığı mahallelerde genel olarak güvencesiz ve ağır işlerde çalıştırılma sorunu kendini gösteriyor. Çeşitli sivil toplum örgütlerinden göçmenlere gönderilen yardımlar veya göçmenlerin ucuz iş gücünü temsil ediyor olması mahallelerde çeşitli çatışmalara bile neden oluyor. Özellikle Türkiye vatandaşı kadınlar şiddet, işsizlik ve aile planlaması materyallerine ulaşmak gibi başlıklarda bu mahallelerde göçmen kadınlardan daha şanslı değiller.

'Ev bakımıyla ilgilenen kadın kendi ihtiyaç duyduğu bakımı sağlayamıyor'

Göçmen kadınların sağlık açısından karşı karşıya kaldığı ek zorluklar var mı?

Kadınlar gebelik ve lohusalık sürecinde zorluk yaşıyor. Gebelik dönemi izlem hizmetine yeterince ulaşamıyorlar. Gebeliğinin altıncı, yedinci ayında kontrolleri yapılmamış kadınlarla karşılaşıyoruz maalesef. Doğum süreci her anı ile büyük bir kriz zaten. Kriz, doğuma gidememe ile başlıyor çünkü rutin bir konrol yok. Aniden öğreniyorlar ve hastaneye ulaşmak özellikle pandemi döneminde sorun oluyor. Hala evde doğum vakaları ile karşılaşıyoruz. Hastanede ciddi bir dil bariyeriyle karşılaşıyorlar. Evde bütün hasta ve çocukların bakımı zaten kadının sorumluluğundayken hasta veya lohusa bir kadının kendi bakımı sağlanamamış oluyor. Bütün bunlardan kaynaklı lohusa dönemi depresyon semptomları sık yaşanıyor. Bu durum hem kadına hem bebeğe zarar veren bir süreç. Göçmenlerde merdiven altı ebe yöntemi devam ediyor maalesef ve bu ciddi bir risk kadın sağlığı açısından. Bunlar fark edilince hızlıca müdahale ediliyor çünkü asla ödün verilemeyecek başlıklardan biri. Kadınlarda yas, depresyon ve travmalar da erkeklere ve çocuklara göre daha ağır tablolar çiziyor. Bu biraz sosyal destekten ve iş hayatından mahrum bırakılmış olmakla ilgili.

'Geri dönüş kafalarda karanlık bir nokta'

Türkiye’de devletin Suriye’den gelen geçici koruma altında olanlara dönük bir ‘misafir’ muamelesi var. Bu muameleyi nasıl değerlendiriyorsunuz? İnsanlar kendilerini Türkiye’de ne kadar geçici, ne kadar kalıcı hissediyorlar?

Geçici koruma altında olanların misafir olup olmadığı biraz uluslararası hukuk biraz da savaşın seyriyle belirlenecek. Yaptığım iş açısından insanlara dönüş fikirleri ile ilgili soru sormam etik değil fakat gözlemim buna dair umutları olmadığı. Birkaç sebebi var; fakat en bariz olan savaş bitse de nasıl bittiği önemli olacak. Suriye bir doğal afet yaşamıyor, tarafların olduğu bir savaş yaşıyor. Şu an ülkesi dışında olanlardan bir bölümünün bu taraflaşmada bir fikri, bir duruşu var. Daha büyük bir kesim tam olarak taraf değil. Politik olmadığı için de nerenin, ne koşulda kendisi için daha güvenli olacağına karar veremiyor. Bu nedenle dönüş kafalarda karanlık bir nokta, sorulunca iç çekip geçiştirilen bir konu. Bir diğeri sıkça dillendirdikleri, “Savaş bugün bitse bile ülke yaşamaya elverişli değil, evlerimiz ve iş yerlerimiz yıkıldı ve savaş bugün bitmeyecek.” Benim karşılaştığım kitle buraya büyük kayıplar ile gelmiş olanlar. Savaş başlayınca önlem olarak ülkeyi terk edenler değil bayağı evleri başlarına yıkılınca, aile üyeleri ölünce çıkıp gelmiş insanlar. Doğal olarak geri dönmek, “misafirlikti, bitti gidiyoruz” gibi kolay bir süreç değil. Kaldı ki bu toplam için sürekli misafir algısı yaratmak etik değil. İnsanlar burada bir şeylere uyumlanmaya, dil öğrenmeye ve yaşamaya çalışıyor. Bir yerde on sene ne zaman geri döneceğinizi düşünerek yaşayamazsınız, dönme ihtimaliniz olsa bile.

Geri dönmenin belirsizliği ve zorluğu Türkiye’de gündelik hayat mücadelesini daha belirleyici kılıyor o halde.

Geri dönme meselesi savaşın ilk yıllarında olduğu kadar gündemlerinde değil göçmenlerin. Yaşam koşulları çok ağırlaştı, bir şekilde hayatta kalabilme mücadelesi bu gündemin önüne geçiyor. Bir kesim belli bir rutini yakalamış olsa da bence önemli bir oran kendini kalıcı veya geçici hissetmiyor. Yalnızca çaresiz hissediyor ve yaşamaya çalışırken olacakları izliyor. Öte yandan Türkiye’de eğitimi devam eden, eğitimlerini tamamlayıp çalışmaya başlayan, üniversitelerden denklik alan görece daha nitelikli bir kesim var, bunlar için geri dönüş artık bir alternatif değil bence.

'Pandemide işten çıkarıldılar, sigortasız kaldılar, sokağa çıkma yasağında kovalandılar'

Göçmen Sağlığı Merkezi’nde Suriyeliler dışında ne gibi gruplarla karşılaşıyorsunuz?

Iraklılarla Suriyeliler kadar sık karşılaşıyoruz. Onlar uluslararası koruma kimliği ile ülkedeler. Uluslararası koruma sahibi kişilerin dönem dönem ücretsiz sağlık hizmetleri kısıtlanıyor. Iraklılar daha yoksul, kadınları daha çok şiddet görüyor ve eğitimine devam eden çocuk ve gençler daha az. Genelde Türkmenler ve görece daha iyi Türkçe konuştukları halde uyum sorununu Suriyelilerden daha fazla yaşıyorlar. Hiçbir hak ve statüsü olmayan tamamen kaçak yaşayan Afganlar da var.

Pandemi göçmenleri nasıl etkiledi? Hem göçmenlerin sağlığı hem pandeminin yarattığı ekonomik zorluklar bakımından neler gözlemlediniz?

Pandeminin başlaması ile sigortasız çalıştırılan çok sayıda göçmen işçi işsiz kaldı. Ciddi ekonomik sıkıntılar yaşadılar. Salgının ilk dönemlerinde maske ve dezenfektana ulaşmaları neredeyse imkansızdı. İlk normalleşme başladıktan sonra sigortasız işlerine geri dönebildiler fakat bu beraberinde başka sıkıntılar getirdi. Örneğin kalabalık ailelerde yaşamak hem mesafeyi hem hijyeni imkansız kıldı. Çalışanın covid olması bütün ailenin covid olması anlamına geliyordu. İşe başlayıp covide yakalanan işçiye izin verilmiyor, direkt işten çıkarılmış oluyor. Bu süreçte hastanelerden yeterli şekilde hizmet alamadılar, kronik hastalıkların takibi için alınan randevular iptal edildi. Sokağa çıkma yasağında kağıt toplayıcılığı yapanlar sürekli kaçtı, kovalandı. Zaten tümü kayıtsız işçi olduğu için sokağa çıkma yasağında işe gitmek için resmi bir izinleri yok ama gidiyorlar. Bu kaçma hali trajik şekilde normalleşmiş.

'Yaygın aşılanmanın önünde pratik engeller var'

Pandemi dönemiyle ilgili göçmen aileler ve kadınlara özel gözlemlerin var mı?

Çocuklar uzaktan eğitim sürecine neredeyse hiç dahil olamadır. Göçmen kadınların ev içi yükü ağırlaştı. Çocukların okula gitmeyişi bakım yükünü arttırdı. İşsiz olan aile erkeklerinin evde varlığı ve ailelerin kalabalıklığı nedeniyle kadına yönelik şiddet de arttı. Burada daha kötü olan, bu şiddeti tespit etme şansımız da aynı oranda azaldı. Çünkü eşi işe gidince veya çocuğu okula bırakınca gelip merkezlerden destek alan kadınlar artık daha fazla eve kapanmak zorunda kaldı. Zaten ağır travmalar yaşayan ve sosyal desteğe çok ihtiyacı olan bu kitle sosyal desteklerinden mahrum kaldı.

Bir ayı aşkın bir süredir Türkiye’de Covid-19'a karşı aşı yapılıyor. Göçmenler yaş ve mesleklerine göre TC vatandaşlarıyla eş zamanlı aşı olmaya başladılar mı? Aşı hakkından yararlanmaları mümkün olabiliyor mu?

Göçmenlerin bir e-nabız kaydı var ve yaşa göre TC vatandaşları ile aynı dönemde aşı randevusu alabilirler. Bu teorik olarak böyle. Pratikte yaygın olarak aşılanmalarının önünde engeller var. GSM’lerde Covid-19 aşısı henüz yapılamıyor, bir aile hekimleri de yok. Zaten GSM’ler nüfusa dayalı bir yapıya sahip değil. Aile hekimliğinden farklı eski sağlık ocağı yapısı var. Yani başvurabilecek hastaların kaydı, yaş bilgileri elimizde yok. Bu durumda GSM’lerde aşı yapılacağı zaman yaşa göre sıralama oldukça zor olacaktır. Ama bu aşamada göçmenler hastaneden randevu alabiliyorlar. E-devlet uygulamasını Türkçe kullanmak, kulllanabilecek bir araca sahip olmak ve hastanedeki dil bariyerini aşabilmek özellikle ileri yaşlardaki göçmenler için zor bir süreç. Kaldı ki bu yaş grubunda engellilik oranı yüksek. Normal koşullarda hastane randevularını bile psikososyal destek birimlerinde biz alıyoruz ve çoğu kez açıklayıcı bilgi notu ile hastaneye gönderiyoruz ki dil sıkıntısını azaltalım.

'İş nedeniyle kaçak şekilde iç göç yaşanıyor'

Bir de kayıtlı oldukları vilayet ile iş bulabildikleri vilayet uyumsuzluğundan kaynaklanan hizmet kısıtı var herhalde…

Evet bunun kaynağı göçmenlerin iç göçü. Ülkeye ilk giriş yapıldığında büyük oranda atama ile yaşayacakları iller belirleniyor. Verilen TC kimlikleri il bazında oluyor. İnsanlar kayıtlı oldukları il dışındaki hastanelerden ücretsiz sağlık hizmeti alamıyor. Fakat ülkeye giriş yapıldıktan sonra insanlar iş bulabilecekleri illere doğru aslında kaçak sayılacak şekilde yeniden göç ediyor. Bu özellikle büyük şehirlerde azımsanmayacak bir sayı. Şimdi bu toplamın kayıtlı olmadıkları illerde aşı olup olamayacakları henüz belli değil. Randevu almaları mümkün olsa bile aşı miktarının planlanması yönünde zorluklar görünüyor. Örneğin bugün İstanbul’da muhtemelen bilinenden daha yüksek sayıda 65 yaş üstü göçmen var. Bu toplam zaten kayıtlı oldukları illere yeniden gönderilmemek için kurumlarda işlem yapmamaya özen gösteriyorlar. Bu nedenle hastaneleri de sık ziyaret etmekten kaçınıyorlar. Göçmenleri yaygın aşılamanın tek yolu mahalle mahalle gezerek aşı yapmak ve her birinin eline bir aşı kartı vermek. Bunun dışında yaş sıralaması uygulamasını göçmenler için kaldırarak başvuran herkese aşı yapmak da bir yöntem.