'Kızkardeşlik' tartışması: Zülal Kalkandelen'den 'Kadıgil-Akşener' hatırlatması

Kadın belediye başkanı sayısındaki artışın yalnızca cinsiyet üzerinden olumlu karşılanmasını ele alan Zülal Kalkandelen, "kız kardeşlik değil, sınıf kardeşliği" vurgusunda bulundu.

Haber Merkezi

31 Mart'ta gerçekleştirilen yerel seçimlerde 11 il ve 61 ilçede kadın adaylar belediye başkanı seçildi.

Kadın belediye başkanı sayısındaki artış birçok basın kuruluşu tarafından haberleştirildi. "Bu belediyelere kadın eli değecek" gibi başlıklarla servis edilen haberlerde, seçilen adayların siyasi temsiliyetlerine ve misyonlarına bakılmaksızın, söz konusu durum kadın belediye başkanı sayısındaki artış nedeniyle olumlu şekilde ele alındı.

Cumhuriyet yazarı Zülal Kalkandelen de konuya dair "Tek başına cinsiyet bir siyasetçiyi tanımlamaz" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

"Kimisi kadın haklarında büyük bir gerilemeye yol açan iktidarın bir üyesi, kimisi Cumhuriyet Devrimi’ni ağzına bile almayan bir partinin temsilcisi olsa da hepsi sadece kadın oldukları için aynı tarafta gibi algılandı" ifadelerini kullanan Kalkandelen, bu durumun, Tansu Çiller'in başbakan, Meral Akşener'in ise içişleri bakanı olmasına sevinenleri hatırlattığını yazdı.

'Kadın olması desteklenmesini gerektirir mi?'

"Faşist bir iktidara destek veren bir siyasetçinin kadın olması, onun bir seçimde desteklenmesini gerektirir mi?" ve "Laik Cumhuriyetin kazanımlarıyla kavgalı, Said Nursi’yi ya da Şeyh Sait’i önder olarak gören gerici ya da etnikçi bir siyasi görüşün savunucusu bir kadın adayın kazanması olumlu mudur?" sorularını yönelten Kalkandelen, "Benim yanıtım her iki soru için de hayır" dedi.

Kalkandelen yazısını şöyle sürdürdü:

"Kadınların siyasi haklarını kazanması kuşkusuz bir devrimdi ve siyasette kadınların olması toplumsal eşitlik açısından çok önemli. Ancak sırtını tarikatlara dayamış, rant peşinde koşan, yönettiği belediyede hayvanlara zulmeden bir kadın siyasetçinin kazanmasına da sadece cinsiyeti nedeniyle sevinemem, bunu olumlamam.

'Türkiye’nin kadın başkanları' başlığıyla hazırlanan haberlerde ne yazık ki tek odak noktasının cinsiyet olması yüzünden bu durum ortaya çıktı."

Sınıf mücadelesini gölgeleyen kimlik siyaseti

Kalkandelene, küreselleşme ve neoliberalizmin hakim olduğu günümüz dünyasında, kimlik siyasetinin sınıf mücadelesini geriletmek amacıyla yıllardır planlı bir şekilde köpürtüldüğünü vurguladı.

"Bir tarafta emekçilerin temsilcisi bir partinin erkek adayı varken karşısında sermaye kesiminin temsilcisi bir partinin kadın adayı yarışıyorsa seçmenler cinsiyete göre mi karar vermeli?" soruna da "Elbette ki hayır" cevabını veren Kalkandelen, "Bir siyasi parti içinde aynı görüşü savunanlar arasında kadınların yolunun açılması ayrı; farklı siyasi görüşleri temsil eden partiler arasındaki mücadele için yapılacak değerlendirme ayrı" ifadelerini kullandı.

'Kendinizi Kadıgil gibi Akşener'i savunurken bulursunuz'

Kalkandelen, "Bu noktanın önemini kavrayamadığınız sürece bir de bakarsınız kendinizi TİP milletvekili Sera Kadıgil gibi icabında Ülkücü icabında gerici olan Meral Akşener’i savunurken bulur ve şu sözleri söylersiniz" diyerek, Kadıgil'in sözlerini hatırlattı:

'Ataerkilin iliklerine kadar işlediği Ülkücü camiada bir kadın lider olarak sivrilmesi ve kadın konularında hiç geri basmaması bence kıymetli. Benim için bir kız kardeşlik mefhumu vardır. Çok darda kalmadıkça AKP’li kadın milletvekillerine bile ağzımı açıp cümle kurmam.'

Kalkandelen, yazısını "Oysa yapılacak doğru değerlendirmenin odak noktası 'kız kardeşliği' değil, sınıf kardeşliğidir. O nedenle de karşınızda faşist, gerici, dinci, emek karşıtı, laik Cumhuriyetle kavgalı kadınlar olduğunda da ağzınızı açmanız gerekir" ifadeleriyle noktaladı.