Kemal Okuyan: Solun önündeki en büyük engel CHP'dir

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, soL TV'deki Bakış programında gündeme ilişkin olanların yanısıra, TKP hakkında merak edilen soruları da yanıtladı.

Haber Merkezi

Bakış'ta bu hafta TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan'a soruları soL TV Genel Yayın yönetmeni Gökhan Kazbek sordu.

Okuyan, "TKP Olağanüstü Konferansı’nda ne oldu?", "HDP’nin toplantı çağrısını TKP nasıl değerlendirdi?", "Diğer sol partilerle ilgili TKP ne düşünüyor?", "Sovyetler Birliği ve Stalin konusu TKP için bir tabu mu?" gibi TKP ile ilgili merak edilen sorularını yanıtladı.

Okuyan'ın açıklamalarının satır başları şu şekilde:

(HDP’nin toplantı çağrısını TKP nasıl değerlendirdi?) Bir ittifak çağrısı değildi. Toplantıda böyle bir görüşme yapılmadı. "Halk ittifakı yola çıktı" gibi haberler çıkıyor, böyle bir tablo yok. Zaten biz defalarca açıkladık, bizim ittifaktan anladığımız şey ilkelerde, programda anlaşan siyasi güçlerin yan yana gelip güçlerini birleştirmesi. O toplantıdaki siyasi güçlerle böyle bir ittifak olasılığı çok uzak. HDP'nin kendisi de söylüyor, onların ittifak politikası solla sınırlı değil, zaten HDP'yle temel meselelerde önemli görüş ayrılıklarımız var. Ama biz çok nazik bir davet aldık ve dedik ki "biz kendi düşüncelerimizi paylaşacağız sizinle ve dinleyeceğiz" Toplantıya da bazı önerilerle gittik. Nedir bunlar: Bir kere basın üzerinden tartışma olmasın, bunun yerine yan yana gelip görüşlerimizi doğrudan anlatacağımız mekanizmalar kuralım. İki, Türkiye'de ittifaktan daha farklı şekilde, seçim usulsüzlüğü, hukuksuzluk vs gibi güncel gelişmelerde bazı ortak tepkiler verilebilir mi? Bunların da mekanizmalarını kuralım. Yoksa solda birlik, ittifak gibi bir amaçla yapılmadı bu toplantı, biz de bu niyetlerle katılmadık. Toplantıda da somut olarak bir ittifak projesi konuşulmadı. Ama şu sorulacaksa, demokrasi ittifakı deniyor, halk ittifakı deniyor, biz böyle bir ittifakın parçası değiliz zaten.

Bizim bu konudaki fikrimiz belli, daha önce de söyledik. TKP'nin seçimleri de kapsayan ittifak politikamızın üç tane ilkesi var, sınıf eksenli bir siyaset, laiklik meselesinde net bir tavır, üçüncü de emperyalizme karşı duruş. Buralarda ortak bir doğrultumuz olmayan kimseyle ittifak yapamayız zaten.

(TKP Olağanüstü Konferansı’nda ne oldu?) Bizim kongre ve konferanslarımız akıl ortaklığını sağlıyor. Tartışıyoruz. Ama asıl konferanslarımıza hazırlık sürecimiz önemli, orada çok emek harcıyoruz, her şeyi konuşup tartışıyoruz. Bu konferansla politikalarımızı güncelledik, ince ayar verdik, sağlama aldık, devam ediyoruz.

Önemli kararlar aldık. Mesela örgütlenme hedefimiz var kayıt altına alınan. Milletvekili adaylarımızı belirlemeye başlıyoruz. Daha seçim tarihi net değil ama biz bu sürecin tamamını mücadeleyle geçireceğiz. Partinin mali kaynaklarının artırılması meselesinde kararlar aldık. Bu TKP için çok yaşamsal. Bizim hazineden ya da patronlardan aldığımız para yok, tamamen gönüllü katkılar. Bunun için de toplumsa çağrı yapıyoruz, herkes gücü oranında destek versin. Bunun da karışılığını görmeye başladık. İttifak konusunu tartıştık, kararlar aldık. Küba’yla dayanışma kararı aldık. En önemli meselelerden birisi devletleştirme kampanyamız. Bizim acil talebimiz, özellikle enerji meselesinde, devletleştirme.

(CHP solun önünü kapatıyor mu?) CHP’ye gönül veren çok geniş bir kesim var, ailemizden insanlar var, dostlarımız var. CHP bir biçimde solla ilişkilenmiş bir parti ama solcu değil. Dünyada sosyal demokrasi, işçi hareketlerinin devrimci eğilimlere gitmemesi için bir fren görevi görür. Ecevit'in kendi sözleri var, “Beni komünistlikle suçluyorsunuz ama ben Türkiye’nin komünizme kaymasının önündeki en etkili gücüm” diyor. "Ortanın solu", "Bu düzen değişmeli” gibi sloganlar ülkenin sola kayışını engellemek içindi. Bunu yapması için CHP’nin solu kendisine çekmesi gerekiyor. Türkiye’ye de sosyal demokrasi lafları da o tarihlerde giriyor. Demek ki CHP’nin mayasında Türkiye’de solu engellemek ya da bir yerde tutmak var. Ama yeni CHP toplumu sağcılaştırmak için uğraşıyor. Bu yeni bir misyon. Konferans belgemize bunu koyduk, CHP toplumu sağcılaştırmaya, sağ politikalara ikna etmeye çalışıyor. Diğerlerinin durumu zaten belli, bugün solun önündeki en büyük engel CHP'dir.

(Konferans belgesinde HDP konusunda "dinamik" denirken ne kastediyorsunuz?) Ortaya çıkışında yoksul köylü karakteri vardı, sol ile etkileşimi daha güçlüydü. Şimdi bir siyasi hareket hem emekçileri hem de zenginleri kapsadığı sürece dinamik olmak zorunda. Üstelik Kürt halkının yoksulu çok. Ancak bu birlikteliğin bir sınırı var. Bu hareketin içinde de bir sınıfsal sürtünme var, bu da çok normal. Bu dinamikleştiriyor. Uzun süre hem Kürt patronuna hem de Kürt yoksulusuna hitap etmek kolay değil. İdeolojik olarak da karmaşıklık var, İslamcısı var, liberali var, devrimci hareketten gelen var. Bu bir realite. O yüzden HDP konusunda CHP, AKP, MHP için rahatlıkla söylenen tarifler gibi bir netlikle konuşulması zor. Ama öte yandan bizim temel ilkelerimizden bakınca, kendilerine de söyledik, farklılıklarımız o kadar net ki… Diğer taraftan da bu sistemin yer açmamakta inat ettiği, yöneticilerinin tutuklandığı, yerel yönetimlerine kayyum atandığı bir tabloyla karşı karşıyayız.

(TKP, TİP’e nasıl bakıyor?) TİP’e bakışımız bir husumet, gerginlik üzerine şekillenemez. Böyle bir gündemimiz de yok. Ama dostça bir ilişkimiz de yok. Farklı partileriz, hayata bakışımız, ideolojimiz, siyasetimiz farklı. Bu partideki yöneticilerin bir kısmıyla aynı partideydik, o tarihle ilgili hiçbir sorunumuz olamaz zaten. Ama ayrıştık, önemli bir ayrışmaydı, siyasi bir ayrışmaydı. Farklı yollara gittik, şu an yollarımız çok farklı. Biz aynı çizgide devam ediyoruz zaten, keşke onlar daha önce bu yola çıksalardı, daha iyi olurdu. Herkese vakit kaybettirdi o tartışmalar. Ama bugüne gelecek olursak farklı bir siyasi hareket, biz de geçmiş üzerinden husumet üretemeyiz, böyle bakmıyoruz.

(TKP, TKH ve Devrim Hareketi'ne nasıl bakıyor?) TİP için söylediğim farklılığı TKH ve Devrim Hareketi için söyleyemem. TKP geleceğine daha yakın şeyleri savunduklarınız izliyorum. Yanlışım varsa onlar düzeltsinler. Tabii 2014'deki TKP'nin geleneksel çizgisini tehlikeye atan ayrışmada bu iki partinin sorumluluğu var ama o kadar. Çünkü onlar o şeyden çıktılar şimdi. Siyasette kin olmaz, devrimci siyasette asla olmaz, tutarlılık olur, uyanıklık olur, özen olur. Diğer taraftan bir ülkenin komünist partisi o ülkenin komünistlerinin kendi bünyesinde olmasının sorumluluğunu da taşır. Bu sorumlulukla hareket eder. Zaman her şeyi çözer diyelim.