6 Ağustos 1945'te ABD, Hiroşima'ya atom bombası attı.
Yüz binlerin ölümüne neden olan bu katliamın ardından ABD her zaman olduğu gibi yine onlarca yalana sarıldı. Bu kanlı katliamın hesabı hiçbir zaman sorulmadı.
'Deney büyük bir başarıya ulaştı'
Dönemin ABD Başkanı Harry Truman, Hiroşima'ya atom bombası atıldığını haber aldığı zaman şöyle demişti:
"Deney büyük bir başarıya ulaştı."
Truman'dan önce basına resmi açıklamayı yapan basın sekreteri Eben Ayers ise şunları söyledi:
"16 saat önce, bir Amerikan uçağı Japon Ordusu'nun önemli bir üssü olan Hiroşima'ya atom bombası atmıştır. Bu bomba 20 bin TNT gücündedir... Japonlar savaşı Pearl Harbor'da havadan başlatmışlardı. Bunu misliyle ödediler... Bu bir atom bombası. Bu, evrenin en temel kuvvetinin işe koşulmasıdır."
ABD'lilerin "mukabele-i bilmisil"i, her zaman için "Önce Japonlar başlattı" argümanıyla meşrulaştırılmaya çalışıldı. Hiroşima'nın "Japon ordusunun önemli bir üssü" olarak yansıtılması, Amerikan toplumunu olan bitenin bir "askeri durum" olduğuna ikna etmeye yönelikti.
Ayrıca, bombanın yalnızca "tahrip gücü"ne odaklanılması, daha uzun vadeye yayılan radyoaktif serpintilerin ve radyasyonun insanlar üzerindeki etkilerini göz önünden kaldırma amacına hizmet etti. Sonraki günlerde, ABD Hava Kuvvetleri tarafından basına verilen hava fotoğrafında, Hiroşima'daki büyük sanayi tesislerinin hedeflendiği iddia edildi.
ABD basının o günkü yayınları, hükümet tarafından kendilerine verilen bilgileri, bir tür "halkla ilişkiler" servisi olarak kamuoyuna duyurmaktan ibaretti.
İlk atom bombasının hazırlanma ve test aşaması olan "Manhattan Projesi"nin askeri direktörü General Leslie Groves, daha sonra gururla şunları söyleyecekti:
"Birçok gazete bizim açıklamalarımızı bütünüyle yayımladı. Bu durum, hükümet açıklamalarının kamuoyuna mal olduğu ender zamanlardan biriydi."
Yalanlar, yalanlar ve gene yalanlar...
Hiroşima'ya dair söylenen yalanlar, özellikle ABD'li bazı gazetecilerin Japonya'ya giderek Hiroşima bölgesinde araştırma yapmalarıyla birlikte ortaya çıktı.
Durdukları yerde ölen, saçları dökülen insanlarla karşılaşan gazeteciler, meselenin ABD hükümetinin ve basınının anlattığı gibi olmadığını keşfettiler. Gazetecilerin ortaya çıkarttığı "yalanlar" ve gerçekler ise şöyle sıralanıyor:
Yalan: Sivilleri uyarmak ve tahliye etmek için uçaklarla broşür atıldı.
Gerçek: Broşürler, Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombası atıldıktan sonra dağıtıldı.
Yalan: Atom bombasının kullanılması savaşın süresini kısalttı.
Gerçek: Japonlar, Hiroşima'ya bomba atılmadan üç gün önce Potsdam Konferansı'ndan döndüklerinde barış ilan etmeye çalışıyorlardı.
Yalan: Japon Ordusu'nun önemli bir üssü olan Hiroşima bombalandı.
Gerçek: 350 bin kişinin yaşadığı Hiroşima'nın şehir merkezi bombalandı.
Gerçek: 30 hedeften yalnızca dördü gerçekten askeri üslerdi.
Yalan: Hiroşima'da yok edilen bölgeler başlıca sanayi hedeflerini kapsıyordu.
Gerçek: "Sanayi" hedefleri yalnızca üç adet tekstil atölyesiydi.
Gerçek: Yerleşim bölgeleri en büyük zararı gördü.
Gerçek: Hiroşima'nın imalat, ulaşım ve depolama tesislerinin yüzde 10'undan azı zarar gördü.
Yalan: Artık radyasyon Hiroşima ve Nagazaki'yi işgal etmek için kalan Amerikan askerleri için bir tehdit oluşturmuyordu.
Gerçek: Artık radyasyonun birçok kaynağından birisi olan ve bomba atıldıktan sonra yağan "Kara Yağmur", toprağı kirletmişti.