Nükleer Karşıtı Platform, Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombası atılmasının 77. yıl dönümünde basın açıklaması yaptı.
Nükleer savaşların asla kazananının olmadığına işaret edilen açıklamada ülkemiz, bölgemiz ve dünyada savaşların, sömürünün önlenmesi, evrensel insan hakları ve doğanın korunmasının tek kaçınılmaz yolunun barışı savunmak olduğu belirtildi.
'Onarılmaz yaralar açtı'
Nükleer Karşıtı Platform'un basın açıklaması şu şekilde:
"İnsanlık, Japonya`nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine 77 yıl önce atılan atom bombalarıyla o zamana değin görülmemiş bir kitle kırım silahının hedefi olmuştur. Emperyalizmin insani ve vicdani tüm değerlere yaptığı bu saldırı, bir utanç belgesi olarak tarihe geçmiştir.
2. Dünya Savaşı sürerken takvimler 6 ve 9 Ağustos 1945 yılını gösterdiğinde, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından Hiroşima ve Nagazaki atom bombalarıyla vurulmuş, yüz binlerce insan diğer canlılarla birlikte bir anda yaşamını yitirmiş, şehirler yerle bir olarak hayalet kentlere dönüşmüştür. Emperyalizmin 'zafere giden her yol mübahtır' anlayışıyla, gözdağı vermek üzere yaptığı bu insanlık dışı saldırı, savaşın sonunu getirmiş, insanlığın vicdanında tarihsel olarak onarılmaz yaralar açmıştır.
Atom çağını başlatan Hiroşima ve Nagazaki felaketlerinin ardından nükleer silahları üstünlük kurma ve güvenlik teminatı olarak gören emperyalist ülkeler, herhangi bir çatışma halinde silahların caydırıcı özelliğini avantaj saymış, nükleer silahlanma ve nükleer santral kurma yarışına hız vermişlerdir.
'Kaynaklar insanlığı yok etmek için heba edildi'
Nükleer Silahların Tamamen Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Kampanya (ICAN) raporu, küresel nükleer silah harcamalarının 2021`de arttığını, yılın her dakikasında nükleer silahlara 156 bin 841 dolar harcandığını ortaya koymuştur. ABD, Çin, Rusya, İngiltere, Fransa, Hindistan, İsrail, Pakistan ve Kuzey Kore`nin 1 yıl içinde tahminlere göre mevcut toplam 13 bin 400 olan nükleer silahlarını muhafaza etmek ve geliştirmek için ayırdıkları bütçenin ise 82,4 milyar dolar olduğu bildirilmiştir. İnsanlığı yok etmek için heba edilen bu kaynakların, dünyada insanlığın temel gereksinimlerinin acil olarak karşılanması, sağlık ve adil kalkınma için kullanılması gerekmektedir. Çok önemli bir insani kazanım olan Birleşmiş Milletler Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması`na katılım 2021 yılında artış gösterse de, nükleer silah üreten ve bulunduran ülkeler bu anlaşmaya karşı çıkmayı sürdürmektedirler.
Dünyada emperyalist sömürü amacıyla bölgesel çatışmalar, istikrarsızlık ve savaşların tırmandırılması, yıllarca küresel finans kapital sistemine, bu sisteme bağlı çevrelere, nükleer silah üretim tekellerinin çıkarlarına hizmet etmiştir. Nükleer silahların toplumlar üzerinde yarattığı psikolojik baskı, tehdit ve korku asla umursanmamış, dünya barışsever ve demokratik güçlerinin, bu silahların ortadan kaldırılması, nükleer faaliyetlere son verilmesi çağrısı karşılık bulamamıştır.
2. Dünya Savaşı'nın dehşete düşüren sonuçları tüm insanlık için önemli bir gösterge olsa da, küresel emperyalist sömürü sistemi içinde sıcak çatışmalar ve savaş tehditleri o yıllardan bugüne hiç ara vermeden insanlığın yakasını bırakmamıştır.
'Ukrayna savaşı küresel güvenlik ortamını temelinden sarstı'
Bilindiği üzere; 24 Şubat 2022 tarihinde Rusya-Ukrayna savaşı başlamış, nükleer santrallara yapılabilecek bir saldırı ya da nükleer silahların kullanılması olasılığı karşısında tüm dünyayı büyük bir çaresizlik ve korku sarmıştır. Savaşın daha ilk günlerinde endişeler boşa çıkmazken, Ukrayna`da bulunan nükleer santrallar çevresinde çatışmalar çıkarılmış, Çernobil hedef durumuna getirilmiştir.
Rusya-Ukrayna savaşı küresel güvenlik ortamını temelinden sarsmıştır. Savaşın başlamasıyla birlikte ülkemizin de içinde bulunduğu emperyalizmin nükleer üsleri saldırı ya da hedef durumuna gelirken, küresel kapitalizmin kirli planları uğruna ülke güvenliği ve bölge barışı tehlikeye sokulmuştur.
'Devletin asli görevi yurttaşların güvenliğidir'
7 Temmuz 2017`de Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması Birleşmiş Milletler Genel Kurulu`nda ezici bir çoğunlukla dünya uluslarının üçte ikisi tarafından imzalanmış, 50`nin üzerinde ülke parlamentosu tarafından onaylanarak 22 Ocak 2021 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Ne yazık ki NATO kapsamında ABD nükleer silahlarını ülkemizde barındıran siyasi iktidar, bu anlaşmayı imzalamaktan kaçınmıştır. ABD nükleer silahlarını topraklarında muhafaza etmekle kalmayan siyasi iktidar, nükleer silahlara geçiş teknolojisi sayılan, Akkuyu`da Rusya tarafından inşa edilen ülkemizin ilk nükleer santralının dördüncü ünitesinin de temelini atarak 2023 yılına kadar tamamlama telaşına düşmüştür. İtibar ve güvence aracı olarak gördüğü nükleer silahlar konusunda ise çalışmalar içinde bulunulduğunu açıklamıştır.
İktidarda bulunduğu süre boyunca milli güvenlik ve enerji talebini gerekçe gösteren siyasi iktidar; milli güvenliğimizi tehlikeye atacak, enerji talebine de çare olamayacak, ancak sermayeye kaynak aktarım aracı olan nükleer santrallarda diretmektedir. Sinop İnceburun, Kırklareli İğneada gibi ülkemizin en güzide köşelerinde nükleer santrallar kurma gafletine düşen siyasi iktidar, uygulamakta olduğu yanlış enerji politikalarının kötü sonuçlarından çıkış yolu olarak nükleer santralları görmekte, nükleer lobilerce iklim krizine çare olarak gösterilen nükleer santrallar ile enerji bağımlılığına yeni bir halka daha eklemektedir.
Devletin tüm yurttaşların can ve mal güvenliğini sağlaması tartışmasız asli görevidir. Tüm insanlığı, canlıları ve doğayı yok olma tehdidi altında bırakan nükleer silahların ortadan kaldırılması, nükleer santral projelerinin durdurularak ulusal güvenlik ve bölge barışını koruyan bir tutum alınması şüphesiz ki devlet yönetimlerinin önceliği olmalıdır.
'NPT'ye tüm ülkelerin samimiyetle uyması gerekli'
Emperyalizmin saldırgan gücü olan NATO'nun genişleme stratejileriyle, çok yönlü sınıf savaşı uygulamalarıyla ulusal ve bölgesel barış ve güvenliğin tehdit nedeni olduğu görülmektedir. Ülkemizde bulunan ABD-NATO nükleer silahlarının derhal çekilmesi, İncirlik Üssünün yabancı güç ve silahlardan arındırılması, Birleşmiş Milletler Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması`nın daha fazla vakit kaybetmeden acilen imzalanarak TBMM'den geçirilmesi gerekmektedir.
1968`de imzalanan, 1970`de yürürlüğe giren, hemen bütün dünya devletlerinin katıldığı, dünyada nükleer silahsızlanmanın temelini oluşturan ve halen Birleşmiş Milletlerin 5 yılda bir yapılan gözden geçirme toplantısında görüşülen Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'na (NPT) bütün ülkelerin samimiyetle uyması sağlanmalıdır.
'Nükleer savaşın asla kazananı olmaz'
Nükleer savaşın asla kazananı olmayacak, bu savaş insanlığın sonu olacaktır; tek çare böyle bir savaşı kesinlikle önlemektir. Ülkemiz, bölgemiz ve dünyada savaşların, sömürünün önlenmesi, evrensel insan hakları ve doğanın korunmasının tek kaçınılmaz yolunun barışı savunmak ve var olan barış ortamını korumak olduğu unutulmamalıdır.
Kalıcı barışın sağlanması için, emperyalizmin yayılmacı, sömürü düzeni ekseninde hareket eden, nükleer teknolojiye yatırım yapan, nükleer gücü bir tehdit olarak kullanan tüm güçlere karşı ortak tutum alınmalıdır. Silahlanmaya ayrılan bütçelerin, başta gıda, sağlık, enerji, iklim krizi olmak üzere yoksulluk ve sefalete sürüklenerek yaşam mücadelesi veren halkımızın ve dünya halklarının temel ihtiyaçları doğrultusunda harcanması sağlanmalıdır.
'Nükleere karşı, yaşasın hayat'
Nükleer Karşıtı Platform olarak, Hiroşima ve Nagazaki katliamının 77. yılında acımasız insanlık dışı saldırıyı bir kez daha lanetliyoruz. Bu katliamda hayatını kaybedenleri saygıyla anıyor, aynı acıların tekrar yaşanmaması için savaşlardan, nükleer santrallardan ve silahlardan arındırılmış bir dünya özlemiyle ülkemiz ve dünya hükümetlerini sorumluluk almaya çağırıyoruz.
Nükleere Karşı Yaşasın Hayat!"