Gazeteciler konuştu: 'Baskılar gazetecileri yıldırmayacak'

Türkiye Gazeteciler Sendikası, Gezi Parkı direnişinin başladığı 27 Mayıs 2013 tarihinden bu yana, en az 59 basın emekçisinin işinden olduğunu, zorunlu izne gönderilen en az 14 basın emekçisinin ise durumunun belirsizliğini koruduğunu açıkladı.

Meryem Yıldırım -soL

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İstanbul Şubesi, medyada yaşanan işten atmalara ve istifalara dikkat çekmek için TGS Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısına, işten atılan Akşam gazetesi eski yazarı Tuğçe Tatari ile istifa eden NTV eski kültür sanat editörü Hasan Cömert katıldı. Tatari ve Cömert yaşadıklarını anlattı.

"En az 22 gazeteci işten atıldı, 37 gazeteci istifa etti"
Toplantıda ilk olarak söz alan TGS İstanbul Şube Başkanı Gökhan Durmuş, 27 Mayıs’tan bu yana yalnızca sendikanın tespit edebildiği kadarıyla en az 59 basın emekçisinin işinden olduğunu, zorunlu izne gönderilen en az 14 basın emekçisinin ise durumunun belirsizliğini koruduğunu açıkladı. Durmuş’un verdiği bilgilere göre, bu 59 basın emekçisinin 22’si işten atılırken, 37’si ise istifa etmek durumunda kaldı. Her geçen gün bu listeye yeni isimlerin eklendiğine dikkat çeken Durmuş, “TMSF’nin el koymasının ardından hükümete yakın sermaye gruplarına satılan ve yayın çizgisi değiştirilen medya kuruluşlarında da işten atmalar sürüyor” dedi.

"İşten atmaların çoğu direnişle ilgili"
Durmuş, “bu istifaların ve işten atmaların büyük çoğunluğunun, Gezi Parkı direnişinde medya kuruluşlarının izlediği sansüre ve dezenformasyona dayalı yayın politikalarıyla doğrudan ilişkili olduğunu” belirtti.

Basın emekçilerinin, AKP iktidarının ve patronların baskısına, sansür ve dezenformasyona karşı gazetecilikleriyle direndiklerini ifade eden Durmuş, “Meslektaşlarımız halkın doğru haber alma hakkı için çabaladılar ve bunun bedelini işlerini kaybederek ödediler. Kiminin dergisi kapatıldı, kiminin televizyon programı kaldırıldı, kiminin yazısı, haberi sansürlendi. Twit attığı için işten atılan meslektaşlarımız oldu. Bir meslektaşımız, yalnızca çalıştığı işyerinin önünde eylem yapan protestoculardan birine selam verdiği için kovuldu” diye konuştu.

"Baskılara karşı TGS de örgütlenelim"
Durmuş, “Bu tablo, medya emekçilerinin en temel özlük haklarından, iş güvencesinden ve editoryal bağımsızlıktan yoksun çalıştırıldıklarının en bariz örneği. TGS olarak medyadaki bu kıyıma, güvencesiz çalıştırmaya, iktidar ve patron baskısına, sansüre ve dezenformasyona karşı mücadelemizi yükselterek sürdüreceğimizi duyuyoruz” dedi.

İşten atılan, istifa eden, tüm bu baskılar altında işini yapmaya çalışan basın emekçileriyle dayanışma içinde olacaklarını vurgulayan Durmuş, “Kalemimiz üzerindeki baskılara, güvencesiz çalıştırılmaya, haklarımıza dönük saldırılara karşı etkin bir mücadele yürütmenin yegâne yolu örgütlenmekten geçiyor” diye konuştu. Durmuş, tüm basın emekçilerini TGS’de örgütlenmeye ve bu baskılara karşı birlikte mücadele etmeye çağırdı.

Bırakın işimizi yapalım
Son olarak hükümete ve medya patronlarına seslenen Durmuş, “Bu kıyıma ve baskılara derhal son verin!” dedi. Durmuş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Siz ne yaparsanız yapın bu ülkede meslek onuruna sahip çıkan, gerçeğin peşinde koşan, halkın haber alma hakkı için bedeli ne olursa olsun ‘direnen’ gazeteciler her zaman olacak. Türkiye basın tarihi bunun sayısız örnekleriyle dolu. Sözün özü: Bırakın işimizi yapalım!”

Durmuş un ardından söz alan Akşam gazetesi eski yazarı Tuğçe Tatari işten çıkarılacağını on gün önce internet sitelerinden öğrendiğine dikkat çekerek bundan bir süre sonra da zaten işten çıkarıldığını belirtti. Tatari yaşadıklarını şöyle özetledi:

"TMSF nin terazisi benim kanaatimi anlamaya yetmez"
"İşten atılacağımı 10 gün önce internet sitelerinden öğrendim. Benim militan olduğum için işten çıkarıldığım şeklinde şeyler söylendi hep.Bana işten çıkarıldığımı bildiren kağıtta sistem değişikliği nedeniyle işten çıkarıldığım yazıyordu. TMSF”nin görev tanımı borçlu olan bir kurumu iyi bir hale getirip yani patrona yüksek bir fiyata satmaktır. Ama TMSF doğrudan Akşam gazetesinin içerisine müdahale etmiştir ve bu ne gazeteciliğe ne meslek etiğine sığmadığı gibi hukuka da aykırıdır. Normalde bu tür şeyleri daha popüler isimleri, mesela benden daha çok okunabilecek birini getirebilir ama gazetecilikten anlamayan, hiç kimsenin tanımadığı isimler getirildiyse bunun başka bir nedeni vardır. Ben hukuki olarak gerekeni yapacağım. Gezi olaylarına sempatiyle bakmamın kanaatini tartabilecek terazi TMSF'nin memurlarında yok."

"Gezi'nin dışında kalmak bir gazeteci için çok acı olurdu"
"Gezi'de bir durum vardı ve onun dışında kalmak çok acı bir durum olurdu. Eğer bir kurumdan bu sebepten çıkarıldıysam bu ancak benim için onur olabilir. Beni sadece ekonomik olarak mağdur ettiler ama çok zor durumda olan daha zor şeyler yaşayan meslektaşlarım var. Gözaltında çıplak aramaya maruz kalan, tacize uğrayan meslektaşlarımız var. Benden daha çok mağdur olan meslektaşlarımız arkadaşlarımız için bir şey yapalım."

Medya”nın Gezi”si yolda
NTV kültür sanat editörü Hasan Cömert medyanın Gezi benzeri bir patlama yaşayacağını söyleyerek medyanınn Gezi sınavını şöyle özetledi:

“Böyle patlamalar Doğu”da oluyordu. Ama batı da da olunca biz de işin içinde olduk ve iş büyüdü. Bize hep haberlere nasıl bakmamız gerektiği çok kötü şekillerde öğretildi. Parklarda, forumlarda yaşadıklarımızı anlattığımızda insanlar artık şaşırmıyor. Ben ana akım medya da gazetecilik yapıldığına inanmıyorum, düşünmüyorum. İktidarı destekleyen gazetecilere şunu sormak lazım: Eğer gerçekten haklıysanız, karınızdaki muhalefete neden izin vermiyorsunuz? Bütün medya hükümet yanlısı olsun ki o sistem o zaman infilak etsin. Küçük muhalefetlerle sistem değişmez. Gezi olaylarında ne yapacaklarını düşündüler. Medya da gezi benzeri bir patlama olacağını düşünüyorum."

Paylaşımların ardından basın toplantısı baskılara karşı örgütlenme çağrısıyla sona erdi.