Kürt emekçilerin kurtuluş hayali: Avrupa'da bir iş

Yeni bir iş hayali için Avrupa'ya giden Kürt emekçilerin hikayesini ve hazırladıkları belgeseli Adem Özgür ve Hamo Celikan ile soL okurları için konuştuk

Özkan Öztaş

Ruhi Su türkülerinden aşinayızdır el kapılarına. Yiğidin kul köle olduğu, ekmeğe muhtaç olmayayım diye gittiği yerde başka perişanlıklara tanık olduğu bir nice hikayedir her biri. Türkü, kurtuluş reçetesini de beraberinde sunar. Gün doğacak, devrim olacak ve yıkılacaktır el kapıları. Hem yiğit kul köle olmaktan kurtulacak hem de ekmeğe ve huzura doyacaktır. 

Başka bir türküde ise "Almanya Gemilerini" anlatır mesela. Almanya acı vatandır ve bir giden bir daha gelmez. Karadeniz ezgisidir bu sefer kederi sırtlayan. "Almanya acı vatan, adama hiç gülmüyor, nedendir bilinmez, bazıları hiç dönmüyor" diye devam eder. Böyle Karadeniz inadıyla ayakların yere sertçe vurulduğu biçimi de var türkünün, ağıt gibi okunan hali de. Her biri de o duygunun farklı biçimini layıkıyla hissettiriyor.

Böylesi türküler hatta bu konuyu işleyen filmler için yapılan temel eleştiri bir tür milliyetçi etki yarattığı yönündeydi. Zira merkeze alınan tema "gitmeyin" diye özetleniyordu ve türkülerde de geçtiği haliyle kahramanlarımızın her biri "yiğit veya adam" olmak üzere erkekti. Yani tablonun bir kısmını gösteriyordu sadece. 

Ancak bu eleştiri biraz havada kalıyor mevzuyu emek sermaye denkleminden alanlar için. Zira Avrupa'da ya da daha genel bir ifade ile gurbette iş aramanın, yoksulluğun ya da çaresizliği karşısında çıkış yolunu da gösteriyordu bu türküler. Ya da bu bakış açısı bir bütün olarak. Ruhi Su türkülerinde böyledir mesela. Milliyetçi reflekslerden uzak sorunun analizi, çözüm önerisi ya da yaşanan sorunların irdelendiği ve sömürünün dünyanın her yerinde farklı biçimlerde de olsa özünün aynı olduğu vurgusu öne çıkar bu üretimlerde. Kahramanların erkek olmasının da temel nedeni göçün tarihi ile alakalı. Aileler geride bırakılıp çıkılan bir kurtuluş hayali vardır ve hedef artık nettir. Yeni bir iş! En azından bir iş. 

Orta Anadolu Kürtleri ve "Avrupa Rüyası"

Ocak ayında yayınlanan bir kısa belgesel bize bu öykünün farklı bir örneğini sunuyor. Adem Özgür, Hamo Celikan, Mehmet Ali Baran ve Arif Yılmaz'ın hazırladığı belgesel Danimarka'ya giden Kürt emekçilerini anlatıyor. Celikan kelimesine aşina olanlar bunun İç Anadolu Kürtlerinde aynı zamanda bir lokasyonu işaret ettiğini fark ederek, özel bir örneğin ele alındığını anlayacaklardır.

Belgesel, Kürt emekçiler arasında yüz yıllar önce Orta Anadolu'ya gelen Konya, Kırşehir, Aksaray, Kırşehir, Ankara gibi şehirlere göç etmiş Kürtlerin Danimarka, Hollanda ve İsveç'te yoğunluk gösteren göç hareketliliğine odaklanıyor. Belgesel özel olarak Konya Kürtlerinden Danirmarka'ya bir tür "Avrupa hayali" ile giden pizza emekçilerine ele alıyor. Aradıklarını bulamayan ama geriye dönmenin de çare olmadığı hayatlar bunlar. Her biri arafta kalan işçiler.

Adem Özgür

Hayaller ve beklentiler

Adem Özgür basın emekçisi, Kürt basınında çalışıyor. Orta Anadolu Kürtlerine dair çeşitli makaleler yazıyor, içerikler üretiyor. Emekçilerin Avrupa hayalini şöyle anlatıyor: 

Kürt emekçiler Avrupa’nın kendileri için bir rüya olduğunu ancak geldiklerinde hayal kırıklığıyla karşılaştıklarını söylüyor. Belgeselin ikinci bölümü için görüştüğümüz başka bir katılımcı da benzer şeyler söyledi. Hayal kırıklıklarına rağmen Türkiye’de bir gelecek görmedikleri için geri de dönemiyorlar. Bu durum sadece görüştüğümüz pizza işçileri için değil, örneğin temizlik işçileri, inşaat işçileri ya da memur kesim de Türkiye’den yola çıktıklarında kendilerini başka bir hayatın beklediğini düşünerek yaşıyordu. Belgesele adını veren de buydu zaten: “Avrupa rüyası” 

Göç yollarında benzer hikayeler

Üstelik yapılan göçler de öyle göze alınır cinsten değil. Özgür sözlerine şöyle devam ediyor:

"Ekipteki her arkadaşın Avrupa’ya göçle ilgili ilginç hikayeleri var. Örneğin sınır kapısında tırın altında beklemek zorunda kalan bir Konyalının hikayesi çok ilginçti benim için. Dayanılmaz bir acı hissettiğini anlatan adam, vücudunun morluklar içinde kaldığını söyledi. Ve bu neredeyse kaçak yollarla giden herkesin başına gelmiş bir durum."

Adem Özgür ile Hamo Celikan'ın yolları 2015 yılında "Dara Mestê" belgeselinde kesişiyor. Danimarka'da dünyaya gelen Celikan, aynı zamanda bir müzisyen. "Orta Anadolu Kürtlerine dair kültürel ve toplumsal düşünceleri tartışıyoruz. Gelecek kuşağın anadilini ve kültürünü unutmaması için neler yapılabileceği üzerine üretimde bulunmaya çalışıyoruz." diye anlatıyor çalışmalarının amacını. Projeksiyonu da emekçilere tutuyorlar. Hedeflerinde Kürtçe animasyon filmleri de dahil olmak üzere kültür ve tarihine dönük araştırmalar var.

Hamo Celikan

Göçlerin daha çok ekonomik nedenlerle olduğunu söyleyen Adem Özgür buna ek olarak Avrupa'da yaşayan Kürtlerin anadillerini korumak ve kültürel çalışmalar yapmak için ek araçlar geliştirdiğini ifade ediyor:

"Özellikle Konya’nın Cihanbeyli ve Kulu ilçeleri başta olmak üzere Orta Anadolu Kürtlerinin önemli bir kısmı Avrupa ülkelerine göç etti. İnşaat işçisi olarak Avrupa’ya giden Kürtler, ardından restoran sahibi oldu, çocuklarını yanına aldırdı ve ikinci, üçüncü kuşaklar Avrupa kentlerinde doğdu. Giden işçiler ailelerini yanlarına aldırdıkları ve çocuklarının Avrupa’da eğitim görmesine vesile oldukları için “şanslı” olduklarını düşünüyor. Kalanlar ise geçimini hayvancılık veya tarımla yapsa da onlar da çocuklarını Avrupa’ya göndererek, buradaki ekonomik durumun düzeltmeye çalıştı. Avrupa’ya giden Kürt işçiler ucuz iş gücü, fazla mesai ve sigortasızlık sorunlarına rağmen Türkiye’den daha rahat koşullarda yaşadıklarını, boş zamanlarda Kürt dili ve kültürüne dair yapılan etkinliklere katıldıklarını söylüyor." 

Tarih, insanların siyasi ya da ekonomik nedenlerle yaptıkları göçlerde yaşadıkları sorunlara dair bir çok veri sunuyor. Avrupa'ya giden Kürt emekçiler ise bu hikayenin aynadaki farklı bir yansıması. Memleket özlemi de var, gelecek kaygısı da. "İmkan olsa bir gün bile burda durmam" diyen de var "dönersem ne yaparım ben burada doğdum büyüdüm" diyen de. Her bir hikayede değişmeyen aktör ise alın teri ve sömürü. Gelecekte hikayenin nasıl yazılacağını ekmek kaygısıyla Avrupa hayaline düşenlerin ekmek kavgası için verecekleri mücadele belirleyecek. Şimdilik Kürt dili ve kültürüne dönük yaptıkları çalışmalar ise bu acıların tek tesellisi olarak duruyor. 

Belgesel: