Uluslararası Barış Konferansı'nın 1. oturum konuşmaları

Barış Derneği ve Dünya Barış Konseyi tarafından düzenlenen Uluslararası Barış Konferansı'nın "Barış kavramı ve anti-emperyalist mücadele" başlıklı birinci oturum konuşmaları yapıldı.

Barış kavramı ve anti-emperyalist mücadele

"Barış" her zaman tartışma konusu olmuştur. Sömürgeci ve emperyalist güçler, gerek tarihte gerekse günümüzde militarist ve yayılmacı politikalarına mazeretler üretmeye ve geri kalmış ya da ilkel yerli halkların tehditleri karşısında barışı koruduklarını iddia etmeye devam ediyorlar. Bu gelenek şu anda, "insani müdahale" ya da "şer ekseni" dedikleri kimi devletlere yönelik ithamlar, islamofobi, sözde küresel teröre karşı savaş türünden başlıklar altında varlığını sürdürmeye devam ediyor. Dünya Barış Konseyi, barış mücadelesinin esasen emperyalizme karşı mücadele olarak tarif etmektedir. İstanbul'daki konferansın ilk oturumunda, barış kavramı ve barış mücadelesiyle ilgili güncel gelişmeleri tartışmayı istiyoruz.

Iraklis Tsavdaridis(Dünya Barış Konseyi), emperyalizmin kanlı savaşlarına karşı güçlü bir antiemperyalist mücadele verilmesi gerektiğini, Dünya Barış Derneği olarak Suriye halkının ne sıkıntılar yaşadıklarını bildiklerini ve bunu durdurmak için mücadele edeceklerini söyledi. Tsavdaridis Filistin'e yapılanlarında son bulmasını, bağımsız Filistin'in ilan edilmesi gerekitğini ve İsrail'in artık böyle devam etmemesi gerektiğini dile getirdi. Batı'nın patirot füzelerini Türkiye'ye yerleştirdiğini, sürekli dışarıdan asker ve silah taşındığını, bir de buna devrim dendiğini söyleyen Tsavdaridis ama bu medyanın patronlarının demokrasi ve insan anlayışlarını bildiklerini, aynı medyanın Bahreyn ve Libya'da aynı şeyleri dediğini anlattı. Bu filmi daha önce de izlediklerini söyleyen Tsavdaridis Yugoslovya ve Irak'ı kimsenin unutmaması gerektiğini, konferansların ve beyanların yeterli olmayacağını, bunları ortaya çıkaracak hareketlerin yapılması gerektiğini söyledi. Emperyalizm daha da keskinleştiğini vurgulayan Tsavdaridis, silah satışlarının ve yapımının rekora gittiğini, yeni etki alanları yaratılmaya çalışıldığını, dün TTB ziyaretinde belirtildiği gibi insanların nasıl suya ekmeğe ihtiyacı varsa, küresel sermayenin savaşa ve sömürmeye ihtiyaç duyduğunu söyledi. Tsavradis bunları yaratan güçlerle savaşmak gerektiğini, Nobel ödülleri dağıtarak bunları saklayamayacaklarını buna güçlü birleşmiş bir antiemperyalist cephenin karşı olabileceğini söyledi. Tsavradis bundan sonra dünyanın her yerinde ortak koordinasyon ve eylemlerin düzenlenmesi gerekitğini belirtti.

Dave Webb(Uzayda Nükleer Güce ve Silahlanmaya Karşı Küresel Ağ), emperyalist çıkarlar ve silahlanma uğruna bu durumda olunduğunu, savaş makinelerinin üretimi ve satışının düzelmesi gerektiğini, medyanın her şeyi yanlış verdiğini, uzay teknolojilerinin kullanımının gerçekten korkunç hale geldiğini belirtti. ABD yönetimindeki uyduların binlerce kilometre öteden insanları öldürdüğünü söyleyen Webb Newyork, Melburn gibi büyük kentlerde toplantılar yaptıklarını, buradaki dayanışmanın çok önemli olduğun söyledi. Webb, Çin'e yakın yere ABD'nin silah ve üs yerleştirdiğini, uzay teknolojilerinin gelişmesi ile ABD'nin her yere üs kurmasından Rusya'nın ve Çin'i çok rahatsız ettiğini, füze ve orduların yerleştirilmesinin barış adına yapıldığını anlattı. Söz konusu barış için çalışma yapıldığında herkesten daha güçlü olduklarını vurgulayan Webb küresel çatışmanın en büyük sebebinin nükleer silahlanma artışı ve ilkim değişikliği olduğunu ve bunların ikisinin de insanlar tarafından yapıldığını söyledi. Gezegenin geleceği için insan eliyle yapılan saldırılara karşı küresel birleşme gerektiğini vurgulaya Webb barışı ve güvenliği sağlamanın önemli olduğunu, bunu akademik alanda, siyasi alanda her yerde geliştirmek ve arttırmak gerektiğini söyleyerek sözlerine son verdi.

Marjory Cohn(Uluslararası Demokratik Hukukçular Birliği) sözde koruma sorunun doktirininden bahsederek Suriye'de ki saldırılarının gerçek sebebinin bu doktrin olduğunu, BM kararı ile askeri seferberlik ilan edildikten sonra Libya'da yaşananların neler olduğunu hatırlattı. Koruma doktrinin her ülke nüfusunu koruma sorumluluğunda olduğunu belirten Cohn ama bunun uygulanmadığını ve iki yüzlülük yaşandığını, ABD emperyalizmi sebebiyle 2008'de binlerce Filistinli'nin öldürüldüğüne dikkat çekti. Aynı şekilde Kaddafi'nin gitmesi için her şeyin yapıldığını anlatan Cohn Küba'nın BM meclisinde "Kim kimi ne için koruyor. Stratejik kararlar mı?" sorularının haklılığını anlattı. Cohn eşitsizliğin yapısal şiddeti ortaya çıkardığını söyledi ve barışın yoksulluğun ve açlığın olduğu bir yerde olamayacağını söyledi. Cohn, sözlerini dünyanın nükleer silahlanmadan arınması gerektiğini ve barış için birlikte hareket edilmesi gerektiğini vurgulayarak bitirdi.

Agneta Norberg(İsveç Barış Konseyi) kendisinin bir anaokulu öğretmeni olduğunu söyledi ve Dünya şeklindeki topu göstererek "Ben 7 yaşından küçük çocuklar ile uğraşıyorum anca ve onlara ilk olarak bu dünya üzerindeki uyduları anlatıyorum. Uydular savaşların çok öenmli bir parçası bunları göstermek için bunu anlatıyorum. Burada amaç Rusya ve Çin'i sıkıştırmak". Norberg, İsveç'in rolünün 180 derece değiştiğini, bir tür küreselbarış aktörü iken bunu bıraktı ve savaş için asker eğitilen bir yer haline geldiğini söyledi. İsveç'in kuzey kısmının savaş test sahası olarak kullanıldığını, 2007'de iki hafta boyunca havanın uçaklarla dolduğunu, 200 katılımcının olduğunu daha sonra ki tarihlerde de bu gibi çalışmaların devam ettiğini söyledi. Hükümetin İsveç hava, kara ve su sahalarının 3'te birini savaş sahası olarak kullandığını anlatan Norberg buna 18 ülkenn katıldığını, 2009 yılında 1000 askerin tatbikat için aylarca sahaları kapladığını, anca medyanın sessiz kaldığını, kendi gibi insanların meraklanmaya başladığını söyledi. Bu tatbikatlar sonucunda 7 Norveçli askerin öldüğünü, ölümler olmasa bu durumdan haberdar olmayacaklarını anlatan Norberg, 16.500 askerin Rusya'ya karşı eğitim gördüğünü söyledi. Norberg Pentegon'un "Bir ülkeyi nasıl işgal edersiniz" adlı broşüründen bahsetti ve ABD'nin geleneksel yöntemler haricinde planlarını komutanlara dağıttığını ve bunun bir sır olmadığını söyledi. 1983 yılında kendisine "Libya ve Suriye'ye bu kadar yakın oturmaktan korkmuyor musunuz?" diye sorduklarını anlatan Norberg, şimdi bunu neden dediklerini anlıyorum, barışı getirmek için gerçek yüzlerini açığa çıkarmak gerek dedi.

Manfred Ziegler(Frankfurt Dayanışma Komitesi), Almanya'nın küresel gücünü yitirdiğini, ABD'nin emperyalizminin düşüş yaşadığını, söz konusu planlarda sadece Suriye değil, İran'ın da bağlantılı olduğunu söyledi. Bu olanların sözde Arap Baharı'nın sonucu olarak gerçekleştiğini söyleyen Ziegler, iki yl önce Suriye'de durumların kötü olduğunu, insanların rahatsız olduğunu, emperyalizmin bunu çıkarları için kullandığını belirtti. Ziegler Suriye'yi emperyalizme karşı savunurken hangi Suriye'yi savunulduğunun dikkat edilmesi ve tartışılması gerektiğini, farklılık yaratma noktasınında tartışılması gerektiğini söyledi. Almanya'nın teröristlere para ve silah yardımı yapmayı bırakması gerektiğini söyleyen Ziegler "Umarım iki üç yıl içinde barış konferansını Şam'da" yaparız diyerek sözlerini bitiridi.

Cathy Goodman(Amerika Birleşik Devletleri Barış Konseyi Grubu), ABD'nin CİA ile birlikte ÖSO'yu nasıl yetiştirdiğini, daha önce Afganistan, Somali ve daha bir çok yerde terörist yetiştirmek için harcanan milyon dolarları anlattı. Goodman, ABD'nin kimsenin erişemediği insanları alarak yetiştirdiğini, bunları çok kolay manipüle edebildiğini daha sonra Suriye Ulusal Konseyi adını verdiğini buna ve meşrulaştırabileceğini düşünüldüğü söyledi. Goodman, 1997'de yeni Amerika için yapılan çalışmaları ve planları anlattı, daha karışıklıklar çıkmadan haritalar çizildiğini ve bunların dönem dönem değiştiğini söyledi. ABD'nin sınırları kendi istediği gibi çizdiğini belirten Goodman, diğer ülkelere yapılan saldırıların altında NATO ve ABD çıkarları olduğunu söyledi.

Irene Eckert(Barış Politikası için Çalışma Grubu), iki büyük savaşı başlatan bir ülkeden geldiğini, AB ve ABD'nin aynı olduğunu, gelecek günlerde zor günlerin beklediğini söyledi. Eckert "Yurt dışından askeri müdahaleye hayır, bu güzel Akdeniz ülkesinin istismar edilmesine hayır. Onların terörist ve katil olduğunu biliyoruz. Egemenlerin ülkelerin iç işlerine müdahale etmesine, NATO'ya hayır. Hiç kimsenin kendi arka bahçesiymiş gibi ülkeleri silah ve militan doldurmasını istemiyoruz. Neoliberal politikalar stratejiler halkları kötü etkiliyor, savaşa sürüklüyor. Milyonların savaşa değil, barışa harcanmasını istiyoruz. Barış bütçesi istiyoruz." dedi.


Barış Derneği ve Dünya Barış Konseyi tarafından düzenlenen Uluslararası Barış Konferansı başladı. Zuhal Okuyan'ın açılış konuşmasının ardından Petrol İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın konuştu. Öztaşkın'ın konuşması şöyle:

İçinde bulunduğumuz coğrafyada işgal ve yıkım politikaları komşumuz Suriye özelinde hız kazanırken, barışı savunmak, bölge halklarıyla dayanışmak üzere ülkemize geldiğiniz için öncelikle teşekkür ediyorum. Hoşgeldiniz.

Emperyalist rekabet ve paylaşım savaşı, dünyayı giderek yaşanmaz hale getiriyor. İnsanlığın ortak tüm değerleri yok ediliyor. Savaşlar, işgaller ve emperyalist müdahalelerle dünyamız ortaçağ karanlığına sürükleniyor.

Bu karanlık tablo, sermayenin çıkarları için gündeme getirilen piyasacı saldırılardan ayrı düşünülemez. Emperyalizm, savaş ve işgal politikalarıyla yıkım getirirken arkasından dayattığı piyasacı reformlarla daha büyük bir yıkımın önünü açıyor.

Emperyalist saldırganlığın en önemli boyutunu ise kaynak savaşları oluşturuyor. Başta petrol olmak üzere enerji kaynakları üzerinde hakimiyet kurmak isteyen emperyalist güçler ve tekeller, kendi kirli amaçları için birçok coğrafyayı yeniden şekillendirmeye çalışıyorlar.

Hatırlanacaktır, 10 yıl önce başlayan Irak işgalini bu çerçevede değerlendiren Petrol-İş, işgalin aslında bir özelleştirme harekatı olduğunu dile getirmiş ve özelleştirme karşıtı mücadelesini işgale karşı verilen mücadele ile birleştirmeye çalışmıştı.

Bölgemizde özelleştirme harekatı hala günceldir ve “Arap Baharı” denilen ve bugün Suriye'de halkın direnci nedeniyle tıkanan süreç ile kaynak savaşlarında yeni bir perde sahneleniyor. Aynı dönemde, ülkemizde de Türk Petrol Kanunu Tasarısı ile petrol sektöründe yeni bir serbestleştirme hamlesi gerçekleştiriliyor.

Değerli konuklar,

Petrol-İş Sendikası, son olarak Şubat ayında gerçekleştirdiği Başkanlar Kurulu'nda özellikle Suriye'de yaşananlar ve hükümetin dış politikasına ilişkin sonuç bildirisinde şu ifadelere yer vermişti:

“Komşumuz Suriye'de iki yılı aşkın bir süredir devam eden çatışmalar artık bir savaşa dönüşmüştür. Emperyalist güçler Libya'da olduğu gibi, Suriye'de de bir rejim değişikliği peşindedir. Bölge halkını ve barışını tehdit eden bu gelişmeler karşısında taraf haline getirilen Türkiye, Suriye konusunda adeta emperyalizmin sözcülüğüne soyunmuştur. Türkiye topraklarına önce NATO Füze Kalkanı kurulmuş, ardından muhalefetin ve kamuoyunun itirazlarını görmezden gelen hükümetin talebiyle sınıra Patriotlar yerleştirilmiştir.

.... Hükümet, Suriye konusunda aldığı kararları gözden geçirmeli, sorumlu, bağımsız ve barışın tesis edilmesini hedefleyen bir dış politika hattı izlenmelidir. Suriye ve Ortadoğu'ya barış, NATO füzeleriyle değil bölge halklarının özgür iradesiyle gelecektir.”

Ne yazık ki, bu tespit ve uyarılarımızdan bu yana Suriye üzerindeki emperyalist tahakküm daha da arttı. Şimdi, Suriye halkı ile dayanışma sorumluluğumuz da artmıştır.

Savaş ve yıkım politikalarının hedefinde doğrudan emekçi halklar, emekçiler ve emeğin tarihsel kazanımları olduğunun bilinciyle, barış mücadelesinde emek örgütleri ve sendikaların en ön safta yer alması gerektiğini düşünüyoruz. Petrol-İş, bu sorumluluğun gereğini yıllardır yerine getirmeye çalışıyor.

Uluslararası barış hareketinin temsilcileri ve farklı ülkelerden barışseverlerin Suriye halkıyla dayanışmayı yükseltmek ve “Emperyalizm Ortadoğu'dan Defol!”, “NATO'ya Hayır!”, “Suriye’de Savaşa Son!” ve “Halklar Barış İstiyor!” demek için bir araya geldiği bu buluşmayı selamlıyor, dayanışma duygularımızı bir kez daha belirtmek istiyorum.

'Ortadoğu'da barış halkların örgütlenmesiyle mümkün'
Konferansa ev sahipliği yapan Petrol-İş Sendikası Başkanı Mustafa Öztaşkın’ın bölge halkları ile dayanışmaya gereln herkese teşekkür etti ve emperyalist savaşların insanların değerlerini yok ettiğini vurguladı. Emperyalist savaşların en önemli kaynağının petrol olduğuna değinen Öztaşkın emperyalizmin kendi kirli amaçları için coğrafyayı şekillendirmeye çalıştığını, 10 yıl önce Petrol-İş olarak Irak işgalini de bu çerçevede değerlendirdiğini söyledi. 10 yıl önce bölgedeki özelleştirme ile işgale karşı mücadelenin birleştirdiklerini anlatan Öztaşkın, şimdi yine aynı durumun söz konusu olduğunu, petrol sektöründe yeni bir serbestleşme ihtiyacı içinde olunduğunu belirtti. Öztaşkın Türkiye topraklarında önce Nato ve füze kalkanlarının kurulduğunu, sonra patriotların yerleştiğini, Suriye ve Ortadoğu'da Barış Nato füzeleriyle değil halkların örgütlenmesi ile olabileceğini, ne yazık ki iki senedir durumun çok daha kötüye gittiğini, ve Suriye halkıyla dayanışma misyonlarının arttığını belirtti. Barış mücadelesinde emek örgütü ve sendikaların en üst seviyede önmelm almaları gerektiğini söyleyen Öztaşkın uluslararası barış hareketleri temsilcilerini ve halkları selamladığını söyleyerek sözlerine son verdi.

Gomes: 'Hiroşima ile Nagazaki neyse Suriye de o'
Dünya Barış Konseyi adına açılış konuşmasını yapan Socorro Gomes sendika ve emek örgütlerinin bu dayanışma da önemini vurgulayarak Öztaşkın'a teşekkür etti. Gomes burada emperyalist savaşa karşı dayanışma sergilemek ve birlik yaratmak için bulunduklarını, Suriye'de kardeşlerimizin yaşadığı trajediye karşı tek başına ayakta durmanın yeterli olmadığını ancak burada sizlerle birlikte olmanın büyük bir onur olduğunu söyledi. Gomes Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan bombaların verdiği zarar ne ise, bugün Suriye'de olanların o kadar zarar verdiğini, ikinci dünya savaşı sonunda emperyalizmin geliştirdiği kirli siyasetin, oyunların hayatı o zamana göre daha tehlikeli hale getirdiğini söyledi. Emperyalizmin sonlanması için bu konferans sonunda kendi silahlarımızın kuşanacaklarına inandığını söyleyen Gomez, barışı yıkmaya çalışan Nato'ya karşı bu birlikteliğin önemli olduğunu söyledi. ABD ve AB'nin işine gelmeyen ülke başkanını öldürdüğünü, istediği yeri işgal ettiğini, insanlara ve doğaya zarar verdiğine değinen Gomez Suriye'de yaşananlara dair olan bilgi kirliliğinin karşısında, insanlara doğru bilgi aktarmak gibi bir görevleri olduğunuda belirtti.

'Uzun bir yürüyüşün kurucularıyız'
Gomez “Ancak doğru haberleri yansıtabilirsek, savaşın gerçek yüzünü yansıtabiliriz. Bu savaş ülkeyi iki ayrı kamplaşamaya sürüklüyor. Kökeni İsrail ve ABD olan kendine isyancı diyen gurup diğer taraftan da bizim grubumuz var. Bizim grubumuz boyunduruğa direnen, emperyalizme baş kaldırarak, göğsünü geren gruptur. Medya'nın suçladığı grup, aynen Chavez'e, Fidel'e Küba'ya, Irak'a ve Fİlistin halkına yaptıkları muamele gibi. Bu kirli medya sesini yükseltiyor, savaşın kurbanlarını şiddetin sebepleri gibi gösteriyorlar. Emperyalizm bu oyunlarla kendi şiddetini uyguluyor. Ancak birleşerek güçlü sesle bunu durduracağız. Uzun bir yürüyüşün kurucularıyız burada. Emperyalizmin saldırttığı paralı askerlere karşı hep birlikte dur diyeceğiz. Kardeşliğimizi güçlendiren kahraman Suriye halkını selamlıyoruz!”

Konferansın 2. oturum konuşmaları için tıklayınız

Uluslararası Barış Konferansı'nın 3. oturum konuşmaları

(soL-Haber Merkezi)