Uluslararası Barış Konferansı'nın üçüncü ve son oturumu yapıldı

Barış Derneği ve Dünya Barış Konseyi tarafından düzenlenen Uluslararası Barış Konferansı'nın "Ortadoğu’ya yönelik emperyalist planlar ve Suriye Halkıyla Dayanışma" başlıklı üçüncü ve son oturumu tamamlandı.

Ortadoğu’ya yönelik emperyalist planlar ve Suriye Halkıyla Dayanışma

Sadece dünyadaki enerji kaynaklarının değil aynı zamanda dünyanın jeostratejik haritasının da kalbi olan Ortadoğu’da, emperyalist planlar sürekli olarak değişiyor. ABD hükümetlerinin “Küresel Teröre Karşı Savaş” konseptinin ilk sonucu önce Afganistan’a ardından Irak’a yönelik batılı koalisyon güçlerinin doğrudan askeri müdahalesi oldu. Arap Baharı olarak anılan süreçle birlikte başlangıçta demokratik, sosyal ve ekonomik taleplerle halk ayaklanmaları şeklini alan bir diğer aşama başladı. "Bahar", Batı’nın terörist olarak görmediği fakat kapitalist dünya düzeniyle hayli uyumlu İslamcı hareketleri iktidara taşıdı. Sürecin çok daha önce başladığı Türkiye’yi Mısır, Tunus ve Libya izledi ve bu ülkeler şu ya da bu şekilde dini rejimlere dönüştüler. Öte yandan, İslâm ülkelerinin Sünnilik ve Şiilik olarak iki ana hizbe bölünmekte olduğu kolaylıkla gözlemlenebiliyor. Dolayısıyla emperyalistlerin İslam ülkelerinde iç savaşı kışkırtacak bir strateji üzerinde çalışmakta olduklarını söyleyebiliriz. Bu yol, İsrail için oldukça güvenli olduğu gibi, emperyalistlere işgalci yabancı bir güç olarak görülmeme şansı verir. Başta ABD olmak üzere emperyalizm ile ılımlı İslâm (uyumlu Sünni İslâm) arasındaki ittifakla birlikte, Türkiye'deki laik cumhuriyetin çöküşü, Suriye'ye yönelik cihatçı saldırı, Irak toplumundaki ayrışmanın devam etmesi, İran'a yönelik kuşatma ve Filistin direnişi içindeki dengelerin değişmesi gibi köklü değişiklikler gerçekleşti.

Emperyalist strateji ister yukarıda özetlemeye çalıştığımız gibi olsun isterse olmasın, barış hareketi ve anti-emperyalist güçler, güçlü bir karşı strateji geliştirmek durumundalar.

Suriye halkı iki yıldan daha uzun bir süredir kirli bir savaşa ve kara propagandaya karşı direnmektedir. Yüz binlercesi evini terk etti. On binlercesiyse hayatını kaybetti. Emperyalist ülkeler, bölgenin gerici rejimleri, Müslüman Kardeşler hareketi, "Özgür Suriye Ordusu", onlarca ülkeden toplanan çeteler ve milisler, El Kaide bağlantılı terörist ve prokovatif örgütler ile batılı ülkelerde yaşayan Suriyeli bazı muhalif isimler Suriye halkına karşı birleşik bir suç cephesi oluşturdular. Dünya Barış Konseyi, Suriye halkının ülkelerinin geleceğini ve kendilerini kimin yöneteceğini belirleme ve herhangi bir yabancı ya da yabancı destekli müdahale olmaksızın barış içinde yaşama hakkını savunur. Dünya Barış Konseyi, Dünya Demokratik Gençlik Federasyonu ile birlikte 2012’de Suriye’ye bir heyet gönderdi. Çeşitli bölgesel toplantılarında ve Katmandu’daki Dünya Barış Konseyi Kongresi’nde meseleyi tartıştı ve Suriye halkı ile dayanışmasını ilan etti. Suriye ile ilgili son barış konferansını, geçtiğimiz Kasım ayı sonunda Antakya'da düzenledi. Nisan Konferansı’nın daha somut kararların alınmasına ve daha güçlü uluslararası girişimlere yol açmasını umut ediyoruz.

Mueen Albuqain (Ürdün Barış Konseyi) , Abdullah Zrequat (Suriye ile Dayanışma Halk Komitesi – Ürdün)
Emperyalizmin olmadığı barış dolu bir dünya istiyoruz. Demokrasi ve özgürlük bahanesiyle emperyalizmin Arap ülkelerine yeni bir rejim getirmeye çalıştığı görülüyor. Özgürlüğe ve demokrasiye aykırı davranıyorlar. Dünya Bankası'nın finansal yaptırımları bu ülkeyi çok zor duruma sokuyor. Bu saldıran ülkelerin kim olduğunu biliyoruz. ABD ve İsrail. Antiemperyalist atmosferi değiştirmek ve yıkmak istiyorlar. Şiiler ve Sünniler arasından iç çatışma yaratmaya çalışıyorlar. İran'a, antiemperyalizme karşı savaşıyorlar. Arap ülkelerini karıştırıyorlar, kışkırtıyorlar. İslami güçler Tunus ve Mısır'da parlamentoyu aldı. Emperyalizm kendi hegemonyasını sürdürmek için böyle yeni parlamentolar yaratıyor. Ne yazık ki Arap Birliği Suriye'deki NATO müdahalesini kolaylaştırmaya çalışıyor. Suriye'ye çözüm getireceğini düşünen İsrail ve ABD'nin ne getirdiği belli... Çözüm ancak Suriye halkının kendisi ile olur, ABD ve diğer ülkelerin olmadığı bir çözüm olur. Suriye halkı direniyor, kendi iradeleri ile yapacaklar.

Jamshid Ahmadi (İran Barışı Savunma, Dayanışma ve Demokrasi Derneği)
ABD'nin yeni savunma sistemleri İran için büyük tehlike oluşturuyor. ABD ve İsrail'in, Arap ülkelerini işgal ettikelerini, Libya ve Mısır'ı nasıl devirdiğini gördük. Kaba bir biçimde ve bu ülke halklarını yıkıma uğratarak yaptılar. Bu konferans aynı zamanda NATO güçlerinin Arap hükümetleri ile Türkiye'de toplantı yapmasından bir hafta sonra gerçekleşiyor. Bu yüzden de çok anlamlı. Suriye'deki gelişmeler ile Ortadoğu'daki gelişmeler aynı. Cihatçı, gerici batı taraftarları etrafında saldırılar sürüyor. Suriye ile İran arasında 2006 yılından bu yana stratejik işbirliği anlaşması var. En önemli müttefikleri olarak birbirlerini görüyorlar. ABD ve İsrail şunun farkında ki, mezhep çatışmasına doğrudan müdahale edilebilir. Bu sebeple bunun üzerine oynuyorlar. İran'ın üzerinde ciddi hasar yaratıyorlar, baskı yapıyorlar. Emperyalizm İran'ın silahlanmasını bahane ederken kendi her yerde iki üç katı, silahlanıyor. Derneğimiz sosyal adalet için, İran'ın özgürleşmesi için, bağımsız ve refah içinde bir İran için mücadele ediyor. Yaptırımlar, yoksulluk ve sefalet getiriyor. İran'daki ilerici güçler bunun değişmesi ve savaşların sonlanmasını istiyor. İran halkı olarak savaş yanlılarına karşı, Suriye halkının yanındayız. İnsanları barış için, emek için, mücadele için sokaklara dökebildiğimiz ölçüde başarılı olabiliriz

Jamil Safieh (Lübnan Barış Konseyi)
Devrimlerin spontan karakteri, bunları karşı devrimci güçlerin ele geçirmesine neden olmuştur. Bugün Suriye'de olan şey neoliberal ekonomik politikaların değiştirmenin ötesine geçmiştir. Askeri güvenlikle birlikte siyasi demokratik çözüm, silahlı grupların para akışının durması, halka kendi kaderini seçme hakkı verilmesi için çaba gösterilmeli. Arap coğrafyasındaki tüm demokratik ve barışseverler olarak dış müdahaleleri reddediyor ve tutukluların serbest bırakılmasını istiyoruz.

Aydemir Güler (Barış Derneği)
10 yıllık AKP hükümeti İslamcı gelenekten gelerek geleneksel İslamcılık ile ABD uyumunu sağladı ve sermaye sahiplerini alternatifsiz hale getirdi. Kimliğinin iktidarda şekillenmesine örnek olarak Irak işgalini verebiliriz. Türkiye o zaman Irak istilası için topraklarının kullanılmasına izin vermedi. AKP ABD'nin topraklara uyumu için çok uğraş verdi. 30 yıllık bir özelleştirme süreci var ama, bunun en büyük bölümü AKP iktidarı zamanında oldu. 3. kez AKP'nin kazanmasıyla Türkiye'de siyasi rejimin değiştiğine karar verdik. Yeni rejim ise emperyalizmle tam uyumluydu. AKP dış politikalarda Amerikan uyumunu benimseme de hiç zorluk çekmedi. AKP, Suriye halkına karşı kurulan kirli cephenin önderi olarak öne çıkmak zorunda hissetti kendini. Son olarak değinmek istediklerim var:

1)Türkiye toplumu hızla İslamileşiyor.
2)Türkiye ekonomisinin emperyalizme bağlılığı hızla arttı.
3)Laik yapılar tasfiye edilirken Türkiye'de yeni İslami rejim yeni anayasanın önünü açtı.
4)Suriye'de eski tip bağımlılık zincirinin yenilenmesi, bölgemizi mezhepler arası iç savaşa sürüklüyor.
5)Türkiye'de iç siyasal ideolojik dönüşüm gerçekleşiyor.
6)Anayasa yalnızca iç gündem ile değil, tüm Ortadoğu'daki emperyalizm yanlısı mezhepçi çatışmayla da alakalıdır.
7)Türkiye'de dönüşüme karşı bir fokurdama var. Kürtler, Aleviler, gençler, kadınlar, etnik gruplar ve emekçiler bu fokurdamanın toplumsal tabanını oluşturuyor.
8)Türkiye egemen güçlerinin hukuk dışı tavırlarına, emperyalizm ile bağına öncelikle ilericileri itiraz etmelidir.

Bu toplantı ileriki çalışmalar için, yürütülecek sivil çalışmalar için güç olsun. Sonuç olarak Türkiye AKP'nin bu anayasasına sığmaz, Ortadoğu halkları emperyalist müdahalelere sığmaz!

Aqel Taqaz (Filistin Barış ve Dayanışma Komitesi)
Suriye halkı kendi geleceğine kendi karar vermelidir. Türk ve Arap halkları yıllarca kardeşçe yaşadı ve dışarıdan bir müdahaleye gerek duymadı. İsrail ile ABD'nin Filistin'de yaptıklarını biliyorsunuz. Bizler de yıllardır direniyoruz. Biz hepimiz kardeş halklarız. Suriye'nin mücadelesi bizimde mücadelemiz. Emperyalist müdahalelere ve kirli oyunlara son, yaşasın barış!

Iraklis Tsavdaridis (Dünya Barış Konseyi)
Bu toplantının İstanbul'da yapılması çok önemli çünkü burası sözde Suriye muhalefetinin de merkezi. Türk hükümeti bizce Türk halkının talepleriyle duygularıyla aynı hizada değil. Geçen Kasım'daki etkinlik yüzünden bazı basın bizi suçladı. Suriye toplumu laiklik anlamında, siyasi anlamda asla diğer vakalara benzemiyor. Mısır'da, Libya'da olan ayaklanma Suriye'de olmadı, olsaydı iki yıldır aynı hükümet olmazdı. Emperyalist saldırılara karşı bu konferansı düzenledik ve Suriye ve Ortadoğu halklarının yanındayız.

Konferans metninin okunmasının ardından ÖSO tarafından kaçırılan gazeteci Anhar Kochneva'nın Suriye'de çektiği fotoğrafların slayt gösterisi ile gösterilmesi ile son buldu.

Uluslararası Barış Konferansı'nın 1. oturum konuşmaları

Uluslararası Barış Konferansı'nın 2. oturum konuşmaları

(soL -Haber Merkezi)