Dinci bir ayaklanma başlattığı için 1925 yılında idam edilen Şeyh Said, ölüm yıldönümünde bir tarafında HDP'nin, diğer tarafında Yeni Akit gazetesinin durduğu kesimler tarafından anıldı.
HDP'den yapılan açıklamada, "Şeyh Said ve 47 mücadele arkadaşının İstiklal Mahkemesi tarafından 29 Haziran 1925’te Diyarbakır Dağkapı Meydanı’nda idam edilmelerinin üzerinden 95 yıl geçti. Katledilişlerinin yıldönümünde Şeyh Said ve 47 yoldaşını saygıyla anıyoruz" denildi.
Provokatif çıkışlarıyla bilinen AKP'li şeriatçı Fatih Tezcan da Sait'i ananlar arasındaydı. Tezcan şunları yazdı:
Tezcan paylaşımında "Türk Ordusu’na sızan Kemalist Terör Örgütü’nün şehid ettiği Şeyh Said’i rahmetle anıyorum. * Müslümanlar’ın aynen bu dili kullanmalarını tavsiye ediyorum. Andığımız şehid kadar cesur ve mücahid olmadıktan sonra yalandan rahmet okumanın anlamı yok! Yoksa anmayın es geçin daha iyi!" dedi.
Yeni Akit'te çıkan haberde ise Şeyh Sait 'İslam Alimi' denilerek anıldı:
Sait skandalı
Aydemir Güler, 2 temmuz 2018 tarihli "Said Skandalı" başlıklı yazısında bu konuyu ele almıştı. "Said isyanı 1919-23 atılımına karşı gerici ve feodal bir dirençtir" diyen Güler, "Feodal direncin emperyalizm arasındaki somut işbirliği bir yana, çıkarlarının ortak olduğu su götürmez." diyerek emperyalizm ve isyanlar arasındaki işbirliğine işaret eder:
"Çıkarları Türkiye toplumunu modernize eden Kemalist devrime karşıttır. Kapitalist cumhuriyet bir tarihsel ilerlemeydi ve merkezileşme olmadan yaşanamazdı. Kemalist hareket iktidara yürürken feodalite altında ezilen yoksul köylüleri değil Kürt egemenlerini muhatap almıştı. Feodalitenin dinci gericiliğin baskılanmasına, laisizm eğilimine ve modernleşmeye tepki vermemesi imkansızdı. Kemalist ve kapitalist cumhuriyet ile yerel feodalite arasındaki pazarlıkların tıkandığı her noktada, ikincisi, kendi iktidar alanını korumak ve genişletmek için ayaklanmıştır.
Feodal direncin emperyalizm arasındaki somut işbirliği bir yana, çıkarlarının ortak olduğu su götürmez. Britanya emperyalizminin planlarını alt üst eden Ankara’nın zayıf düşmesinde kimlerin yarar gördüğü aşikardır. İsyanların hem emperyalistler hem de burjuva liberal muhalefette yankı bulma olasılığı, Kemalist iktidarın “askeri çözümü” tercih etmesinde bir diğer önemli faktördür."
Yazının tamamını okumak için tıklayınız: Said skandalı
Kürt Özgürlükçüleri ve Şeyh Sait
soL yazarı tarihçi Mehmet Bozkurt ise 2010 yılında konuyla ilgili Kürt Özgürlükçüleri ve Şeyh Sait başlıklı yazısında "...Şeyh Sait, Vahdettin adına ortaya çıktı. Bu isyan aslında Kürt çıkarlarından çok, İngiliz politikası ve çıkarları doğrultusunda gelişti...” diyor ve şunları kaydediyor:
Ayaklanmanın başladığı tarihin 13.2.1925 olduğunu biliyoruz. Ancak çok sık gözden kaçan bir şey var. O da şu: O tarihlerde genç cumhuriyet bugün de önemini koruyan, ister devrim ister reform deyin, köklü değişimler için alınması zor kararlar almış, adımlar atmış. 3.3.1924'te Hilafet kaldırılmış, Tevhid-i Tedrisat Kanunu kabul edilmiş, gericilik yuvası medreseler kapatılmış, dinsel mahkemeler kaldırılmış. Yani dini kurum ve kuruluşlar ya tümüyle kaldırılıp yasaklanmış ya da köşeye sıkıştırmış.
Sait’in ayaklanması dinci gericiliğin kolunun bacağının “budanmaya” başlandığı böyle tarihsel bir dönemde patlıyor ve kesinlikle rastlantı değil. Ayaklanmanın başladığı Bingöl’ün Piran köyüne gelip verdiği ilk vaazda merkezin aldığı kararlardan haberdar olduğu anlaşılıyor:
"Medreseler kapandı. Din okulları Milli Eğitime bağlandı. Gazetelerde birtakım dinsiz yazarlar dine hakaret etmeye, Peygamberimize dil uzatmaya cüret ediyorlar. Ben bugün elimden gelse bizzat döğüşmeye başlar dinin yükselmesine gayret ederim.”
Sait, ”Vahdettin adına ortaya çıkıyor” ve genç cumhuriyete rengi sadece yeşil olan isyan bayrağını açıyor. Bayrağa ulusal rengi verecek olan Kürdistan İstiklal Komitesi üyeleri ve halk önderleri Bitlis Milletvekili Yusuf Ziya ve Miralay (Albay) Cibranlı Halit daha kalkışma başlamadan tutuklanıp etisizleştirildiklerinden (Ekim 1924, bazı kaynaklar, Eylül) ayaklanma bunlarsız ve erken başlayarak tamamen Vahdettinleştiği gibi, başarı şansını da yitiriyor.
Sait’in muradı, Abdülhamid’in o yıllarda (1925) Beyrut’ta bulunan oğullarından Mehmet Selim’i Halifelik postuna oturtmaktır.
Yazının devamını okumak için tıklayınız: Kürt Özgürlükçüleri ve Şeyh Sait