Susmanın erdemi…

Kültür Bakanlığı, ağzıyla martı tuttu.

Yıllardır süren 'özel tiyatrolara destek' fonunda yeni bir düzenlemeye giderek, fona başvurularda 'Özel Tiyatro' tanımlamasını çöpe attı.

Hangi yetkiyle ve ne hakla filan diyen de olmadığı için düzenleme yürürlüğe girdi bile.

Artık vakıflar, her tür dernek, şirketler, üniversiteler, muhtarlıklar bile bu fona tiyatro desteği almak için başvuru yapabilecekler.

Önümüzdeki süreçte neler yaşanacağını algılamak zor olmasa gerek.

Tüm yandaşlar, işten anlamazlar ve yiyiciler için yeni bir kapı daha aralanmış oldu.

Bunun adını kim koyacak filan diye beklemeyeceğim, tahammülüm yok.

21. yüzyılın Türkiye'sinde bu keyfi uygulamanın açık adı, tiyatro düşmanlığıdır.

Ertuğrul Günay, işbaşına getirildiği günden bu güne, benzeri uygulamanın peşine düştü.

Bu düşüncesini her sene tiyatrolara yardımlar açıklanmadan önce dillendirmekten de geri durmadı.

İşin adını da 'tiyatroyu yaygınlaştırmak' olarak koydu.

Ülkenin birkaç bölgesinde yapılan 'köy tiyatrosu' çalışmalarını örnekleyerek, asıl yardımın oralara yapılması gerektiğini söyledi ve 'özel tiyatroların büyük kentlerde sıkışıp kaldığından' dem vurdu.

Bunu söyleyen bu ülkenin kültür bakanıdır.

Sanki köy tiyatrolarının yapılmasına ve yapanlara daha iyi olanaklar sunulmasına karşı çıkan var sanki büyük kentlerdeki sıkışmanın sorumlusu oralarda didinen özel tiyatrolar!

Tam tersidir.

Özel tiyatrolar, bakan efendinin sözünü ettiği köy tiyatrolarının çalışmalarına açıktan destek verirler.

Ve yine tam tersine bu bakanlık, özel tiyatroların Anadolu turneleri önündeki en büyük engeldir.

Bir kaç yerel yönetimin özel çabaları dışında, Anadolu kentlerinin hiçbirinde, olanakları tiyatro için uygun salon yoktur.

Ülkede bakanlık tarafından yapılıp da özel tiyatroların hizmetine sunulan bir tek salon bulunmamaktadır.

Var olan salonların %90'ı konferans salonudur.

Buralarda ses-ışık gibi teknik malzemeler olmadığı gibi, akustik sıfırdır, kulis olanakları sıfırdır, sahne derinlikleri ve yükseklikleri elverişsizdir-işe yaramazdır.

Bakan beyin 'salon' dedikleri, devlet tiyatrolarının bölgelerde kullandığı salonlardır.

Bu salonların özel tiyatrolara kiralanması da son üç yıldır tam bir karmaşadır.

Söz konusu mekânlar, Pazar günü suare için ve Pazartesi, yani tiyatroların tatil olduğu gün verilmektedir!

Kira bedelleri, ilan edildiği günden bu güne dört kat artmıştır.

Bütün bu sorunlar için yeni düzenleme yapılması talepleriyse, hep gülümsemeyle karşılanmıştır!

Bakanlık, özel tiyatroları bir ticarethane olarak görmektedir.

Seyirci biletleri için Maliye Bakanlığına peşin ödenen %18 KDV için tek önermesi yoktur.

Tiyatroların biriken devlet borçları için ise 'astığı astık, kestiği kestik' davranmış, borçlarını düzenlemeyenleri, 'eksik evrak' gerekçesi ile cezalandırmış, fondan yararlanmalarını engellemiştir.

Aynı bakanlık, tiyatro çalışanlarının özlük hakları için hiçbir şey yapmamıştır.

Tıpkı dizi setlerinde olduğu gibi, özel tiyatro alanında çalışan yurttaşlardan kaçı sigorta edilmiştir, bilinmemektedir.

Kaç özel tiyatro çalışanının vergisi düzenli ödenmektedir, bilinmemektedir

Alanda 'işsizlik sigortası' geçerli değildir.

Özel tiyatrolarda iş güvencesi yoktur ve denetimsizdir.

Bu durum bakanlığın umurunda değildir.

Elbette alanda bunca olumsuzluğun yaşanmasına göz yuman bir bakandan kimsenin bir beklentisi olmamalıdır ancak kazanılmış hakların gasp edilmesine susmak-teslim olmak anlaşılır gibi değildir!

Nerede, iki parçaya bölünmüş Tiyatro Yapımcıları dernekleri? Nerede, Tiyatro Oyuncuları Derneği?

Anladık.

Memleketteki hukuksuzluk-kültürel alanların talan edilmesi-vurgun-peşkeş-yolsuzluk-yoksulluk-işsizlik-doğa ve insan katliamları sizi ilgilendirmiyor bu yüzden susuyorsunuz.

Ama böyle giderse mesleklerinizi de elinizden çalacaklar, oyuncaklarınızı kıracaklar!

Canınız yanacak, perdelerinizi bile açamaz olacaksınız.

Yoksa susmak erdem oldu da biz mi bilmiyoruz!

[email protected]