Ama inat var, inadına umut var!

8 Mart, bundan yüz yıl önce yoksulluğun, ağır çalışma koşullarının, savaşların içinden yükselen kadınların sesiydi. 1917’nin 8 Mart’ında Petrograd’da “çocuklarımız için ekmek" ve “kocalarımız siperlerden geri dönsün” diyerek sokağa dökülen kadınların çığlıydı. Ve o çığlık insanlığın en büyük kazanımı olan Büyük Ekim Devrimi’nin önünü açtı.

Bugünün 8 Mart’ında da tıpkı yüzyıl önceki gibi, savaşların, ekonomik krizlerin içinden yükseliyor kadınların sesi. Nedenini bile bilmedikleri bir savaşta oğullarını kaybeden annelerin, babasız kalan çocukların gözyaşları var 8 Mart’ın gölgesinde. Dahası, savaştan kaçıp ülkemize sığınan Suriyeli’lerin yaşadıkları insanlık dışı muameleye tanık oluyoruz.

Biz utanç içindeyiz, onlar ise huzur ve mutluluk dolu filmler çekiyorlar. Sanki tüm bunlar hiç yokmuş gibi. Bir yandan çiçekli hediyeli kadınlar günü mesajları, öte yandan büyük firmaların üzerine epey çalışıldığı belli olan kısa filmleri. Bazıları gerçekten etkileyici. Emek vurgusunun biraz daha öne çıkarıldığı ve “kadınlar olmadan hiç bir şey olmaz” temalı reklamlar.

Bizden bir gazetecinin de oyuncusu olduğu Levis’ın bu yılki global filmi, o havalı reklamlardan biri. Gazeteci, yapımcı, kaykaycı, bilgisayar mühendisi ve patron olan kadınları aynı çatı altında topluyor ve kadın olmaktan kaynaklı sorunlarını aktarıyor film. Her sınıftan kadının sözü aynı: “kadınlar olarak hayatımıza biz yön veriyoruz” diyor.

Oysa biliyoruz sadece kadın olmaları yetmiyor eşitlemeye yaşamlarını. Emekçi kadınların baskı ve ayrımcılık yanında ekmek derdi var, barınma derdi var, eğitim derdi var, geleceksiz bırakılmış çocukları var…

Reklamı izleyenlere geçtiğimiz yıl haber olan bir gerçeği hatırlatmak isterim. Güney Afrika’da yürütülen bir soruşturma, dünyaca ünlü markalara (içlerinde Levis da var) kot üreten tekstil fabrikalarında yaşananları ortaya çıkarmıştı. Şirketlerde görev yapan müdürler ve denetmenler, düzenli olarak, tam zamanlı sözleşme ya da terfi karşılığı kadın işçileri cinsel ilişkiye zorluyorlar. Kadınlar ise “bu bizim için yaşamak anlamına geliyordu” diyor.

Dardanel ise, kadın işçileri kullanarak “biz bir aileyiz” mesajı veriyor. Geçtiğimiz günlerde bir kadın işçi Dardanel’de nasıl bir hak gasbına uğradığını ve iş kazası sonrası yaşadığı baskıyı soL’a anlattı. 8 Mart reklamlarının her geçen yıl daha özenli ve kaliteli olmasının tesadüf olmadığını düşünüyorum. Artık yalanlarını ve ikiyüzlülüklerini saklamak için daha çok çaba sarfetmeleri gerekiyor. Ancak hiç bir film, gerçeklerin saklanmasına yetmiyor.

Biz biliyoruz ki bugün emekçiler, patronlar daha fazla kazanabilsin diye geçimlerini sağlamaktan çok uzak ücretlere çalıştırılıyor. Kadın emekçiler ise çok daha ucuza, güvencesiz bir biçimde, baskı ve şiddete de maruz kalarak… Bir gün restlerin çekildiği ertesi gün ellerin sıkıldığı pazarlıklarda yine yoksul halkın çocukları canlarından oluyor. Savaşın yıktığı evlerinden kaçan sığınmacılar, hiç bilmedikleri bir ülkede çocuk-kadın-yaşlı demeden dışlanıyor, aşağılanıyor ve ölüme terk ediliyorlar.

Bizim acılarımız da umutlarımız da aşağıdaki sözler kadar gerçek. Yapıcılar müzik grubunun kadınları, 8 Mart için hazırladıkları şarkıda ne güzel anlatmış içimizdekileri:

Evde anne olmanı ister

İşte ucuza emeğini

Düşlerinle arana engelleri yığar

Ve sen yaşayacakken öldürür seni

Yoruldum dersin de hep yalnız

Hep yalnız olduğunu öğretir sana

Boğuldum dersin de

Hep yalnız olduğunu öğretir sana

……

Ama inat var inat

Ama inat var inat

Yüzyıl önce bu karanlığa boyun eğmeyen insanlık, bugün de aynısını hem de geçmişten aldığı derslerle, çok daha bilinçli ve örgütlü bir biçimde yapabilir. Başka bir dünyanın mümkün olduğu gerçeği, her geçen gün daha görünür oluyor. Onlar bize hep yalnız olduğumuzu anlatadursunlar; artık inanmıyoruz ne yalnız ne de çaresiz olduğumuza.

İnsanın olduğu yerde, inadına umut var! Kutlu olsun 8 mart!