Kadın Dayanışma komiteleri henüz yolun başında. Bunca kötülüğün içinde insana yaraşır bir dayanışmaya tanıklık eden kadınlar umutlanıyor, komitelerin parçası haline geliyor.

Geliyoruz zincirleri kıra kıra

Geçtiğimiz hafta sonu Ankara çok güzel bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Emekçi kadınlarla dayanışmanın çok güzel örneklerini sunan Kadın Dayanışma Komiteleri ilk kurultayını topladı. Bunca karanlığın içinden ne güzel geldiler, ne büyük umut oldular. 

Kadınların mücadelesi gözlerden kaçmasın, daha fazla insana ulaşmasına biraz olsun katkısı olsun diye bu yazıyı Kadın Dayanışma Komiteleri’ne ayıracağım. Bir yıl önce kuruluşlarını ilan ettiler ve yetmişi aşkın yerde kuruldular. Türkiye’nin farklı illerinde, mahallelerde, üniversitelerde ve iş yerlerindeler. 

Yoksul mahallelerde dayanışmayı örüyorlar, ilmek ilmek. Bu düzenin köşeye sıkıştırdığı, yoksulluğa mahkum ettiği, kimsenin kapısını çalmadığı evlerdeki kadınlarla. Çoğu eğitimini yarım bırakmak zorunda kalmış, erken yaşta evlendirilmiş, bir kısmı çocuk yaşta anne olmuş, çok çocuklu kadınlarla. Ev işlerinin yükü altında ezilmiş, çocuk, yaşlı, hasta bakımı doğal işi sayılan, düşlerinde başka şeylere yer olmayan yoksul emekçi kadınların kapısını çalıyorlar.

Kimi zaman ödeyemedikleri faturaların peşine düşüyorlar kimi zaman güya devletin olan okullardan istenen kayıt paralarının. Her mahalleye ücretsiz kreş hakkı için imza topluyorlar, önceleri kapılardan şüpheyle bakan kadınlarla kol kola. Kadınlar çalışabilsin, çocuk bakımı dışında uğraşları olabilsin, çocuklar akranlarıyla uygun koşullarda buluşabilsin diye. 

İş yerlerindeler. Bu ülkenin patronlarının karnını doyurmak için, zenginliklerine zenginlik katmak için karın tokluğuna çalıştırılan kadınlarla buluşuyorlar. Pandemide olduğu gibi işlerine geldiği zamanlarda çabucak kapının önüne koyabilmek için güvencesiz, düşük ücretlerle çalıştırdıkları kadınlarla. İşyerlerinde de tıpkı evlerinde olduğu gibi ayrımcılığa ve şiddete daha fazla maruz kalan kadınlarla. 

Hak gasplarına, ek mesailere, mobbinge, şiddete karşı, kadınların yaşadığı tüm güçlüklere karşı işyerlerinde de mücadeleyi yükseltmek için Kadın Dayanışma Komiteleri var. Yasalarla zorunlu tutulduğu halde yüzlerce kadının çalıştığı işyerlerinde kreş açmayan patronlardan hesap sormak için var. Eşit işe eşit ücret talebini yükseltmek için var.

Üniversitelerdeler. Gericiliğin kıskacı altında, bilimsellikten eser kalmamış “bilim yuvalarında” eğitim almaya çalışan genç kadınlarla buluşuyorlar. Şiddetin kapısından girmesini aklımızın almadığı bu eğitim kurumlarında şiddet gören hatta katledilen kadınların hesabını sormak için oradalar. Gerici hocaların dayatmalarına boyun eğmeyen genç kadınları güçlendirmek için oradalar. 

Kadın Dayanışma komiteleri henüz yolun başında. Bunca kötülüğün içinde insana yaraşır bir dayanışmaya tanıklık eden kadınlar umutlanıyor, komitelerin parçası haline geliyor. Kapitalizmin baskı altına aldığı, yalnızlaştırdığı, çaresiz hissettirdiği kadınlar dayanışmanın ve mücadelenin içinde dönüşüyor, güçleniyor. Kadınlar güçlendikçe, insanlığın kurtuluşuna dair umudumuz büyüyor. Kadınların direngenliğini, tarih boyunca devrimleri ateşleyenler olduklarını yeniden hatırlamamıza vesile oldukları için emeği geçen herkese teşekkür borcumuz var. 

Çok daha fazlasını yapabilmeleri için desteğimize, dayanışmalarının ve mücadelelerinin parçası olmamıza ihtiyaçları var. Geliyorlar zincirleri kıra kıra, kollarına girmemizi bekliyorlar. Direndik, dayanışıyoruz, yarınları kazanacağız diyerek yürüyorlar. Yolları, yolumuz açık olsun.