Saat 9’u 5 geçe...

Çok şeyi, varlığınızı borçlu olduğunuz babacığınız öldü.

Bir bağ evi vardı ondan miras. Güzel günler de geçirmiştiniz çocukluğunuzda. Severdiniz ama babacığınızın sevdiği kadar değil. Onun için ayrı bir anlamı vardı çünkü. O bağ evinin bir tarafını belki küçük bir atölyeye çevirmişti. Türlü alet edevatla ahşap oyardı.

Bir başka tarafında küçük bir damıtma istasyonu. Anlarsınız ya...

Bağ evini sattınız. Hakkınızdır, satarsınız.

İhtiyacınız var mıydı? Eh...

Çok da değil aslında. Ama ulaşması zordu, son zamanlarında komşuları da bozulmuştu.

Damıtma işi riskli, yakın köylerde jandarma baskınları olmuş. Zaten son zamanlarında babacığınızın, bayağı bir korku yaşamıştınız rakı şişelerini zulalayana kadar.

Kimse kınayamaz sizi.

Sattınız.

Sonuçta sizindi, yukarda allah var; doğruya doğru...

Miras hakkı sizin, bağ evi sizin. Hem alt tarafı bir bağ evi.

Satın alan hacı amca, sümük yeşili bir “pirket” cami imitasyonu dikti yerine. Türbe yeşili de olabilir. Damadıyla, geliniyle filan geliyorlar.

Kibar adam hacı amca. Babanızın ölüm yıldönümlerinde sizi de çağırıyor, helva karıyor. İlk zamanlarda türbe yeşili pirket yenileme biraz rahatsız etmişti sizi, şimdi tersine hacı amcaya minnet dolusunuz. Öyle ki, “babamın sevdiği senfonileri dinleyelim hacı amca” diyerek yanınızda getirdiğiniz “yuesbi”nin onlara çok da hitap etmediğini anladığınız için şimdilerde “babam Ümit Besen de dinlerdi, hatırlıyorum ben yeni ergenliğe girmekteydim o zamanlar” diyerek yanınızda başka yuesbiler götürmeye başladınız.

Sattınız evi. Hakkınızdır. Miras hakkı sizdeydi.

* * *

10 Kasım yıldönümü için bilumum holdinglerin, Sabancıların, Koçların, Eczacıbaşıların, şubankların ve bubankların hazırladığı anma “videyolarını” sağından solundan çekiştiresim geldi önce.

Sabancıların arabeskini dinledim, Pegasus’un melmeket sathında uçan (herhalde rötarlıdır, onlar rötarsız uçmuyor pek; en azından ben pek rastgelmedim) uçakları eşliğinde anmalarını, Koçlarınkini filan...

Sağından solundan çekiştireyim dedim, sonra vazgeçtim.

Sonuçta miras onlara kalmıştı. Doğruya doğru: Minnet duyuyorlar, büyük bir samimiyetle. Gerçekten varlıklarını ona borçlular. Devrimcilik anlaşılmaz bir fantezi, bir lüks onlar için ama onun devrimciliği olmasaydı, bugün durdukları yerde duramazlardı. Belki ufuk denilince “küresel” piyasalardan kopyaladıkları vizyonları anlıyorlar ama onun ufku olmasaydı şu anda küresel piyasalarda bir oyuncu değil, oyuncuların ayağında top olurlardı.

Onun eseri onlara miras kaldı.

Onlar da sattılar.

Haklarıdır. Mülkiyet hakkı var oldukça.

Şimdi minnettarlar hacı amcaya. Her yıldönümünde birlikte anıyorlar.