İnsan becerileriyle, yetenekleriyle, biriktirdikleriyle ve ürettikleriyle var. İnsanı yüceltmek onun yeteneklerini yüceltmeyi gerektiriyor.
Gösteri bu yüzden devam ediyor... mu acaba?
Freddie Mercury kimilerinin henüz yalnızca bir kıyamet alameti olarak kavrayabildiği o zamanlar için bilinmez ve ürkütücü AIDS’in ilk kurbanlarından birisi olarak hayatını yitirdi. İlk ünlü kurbanlarından birisi olarak demek daha doğru olur. “Meşhur insanlar ansiklopedisi” dışında yeri olmayan yoksul ve sıradan Afrikalılar epey bir süredir bu hastalıkla can vermekteydi.
Hikayeyi uzatmayalım, Mercury’nin hastalığı ve ölümü “baba rock” gruplarının önde gidenlerinden birisi olan Queen’i bir 20. yüzyıl müzik efsanesine dönüştürdü.
Efsanenin koduysa 1991’de Mercury’nin Azrail’le güreş tuttuğu bir zamanda yazılmış olan şarkı oldu: Show must go on! Gösteri devam etmeli.
Ne çok seviyoruz böyle tatlı tuzakları.
“Makyajım akıyor olabilir ama suratımdaki gülümseme öylece duruyor.”
Sanat uzun, hayat kısa.
Şov devam etmeli. Edecek.
Eder tabii. Her bir turne menajere, yapım şirketine ve tabii grup üyelerine de tomar tomar sterlin kazandırıyorsa, devam eder. Ölüm döşeğindeki bir müzisyenin ölüme kafa tutmasını küçümsemiyorum. Fakat söyleyin lütfen, her isteyen ölüme kafa tutma özgürlüğünü kullanabiliyor mu?
Dün gece bir futbol maçında “izleyicilerin yürekleri ağızlarına geldi.” Çok tehlikeli bir gol pozisyonu nedeniyle değil. Oyunculardan birisi sahada fenalaştı. Pardon şöyle deniliyor: Danimarkalı yıldız oyuncu Eriksen fenalaştı.
Maça ara verildi, maç ertelendi, Eriksen hastaneye kaldırıldı, Eriksen’in bilincinin açık olduğu öğrenildi. Maç saat 21.30’da devam edecekti. Maç 21.30’da TRT Spor ekranlarında devam etti!
İki ulusal takımın karşı karşıya geldiği bir maçta, oyunculardan birisini hastaneye yolcu edip maça devam etmek sportmence bir davranış olarak görülecek, hiç olmadı “gayet profesyonelce” bulunacaktır.
İnsan becerileriyle, yetenekleriyle, biriktirdikleriyle ve ürettikleriyle var. İnsanı yüceltmek onun yeteneklerini yüceltmeyi gerektiriyor.
Gösteri bu yüzden devam ediyor... mu acaba?
Tabii ki hayır. Hepimiz gayet iyi biliyoruz neden devam ettiğini o maçın. Futbol tutkusu, sportmenlik, futbolcuların dayanılmaz bir “oynama isteğiyle” dolu olmaları filan değil neden.
Futbolcuya ya da müzisyene değil, onun giderek ona yabancılaşmış ürününe sahip çıkıyor bu düzen. Ürününe değil, yabancılaşmış ürününe... Artık bir yaratıcı üretim olmaktan çıkıp bir değişim değerine indirgenmiş olan ürününe.
Bu ürün yaratıcı için bazen bir özel jete, İskoçya kırsalında bir malikaneye “değişiyor” bazen de eroin komasıyla gelen ölüm sonrasında gelen alkışlara. Bazen barlarda bıktırıcı gece mesailerine değişiyor, bazen iktidarla oynanan “müzisyenler örgütü” oyunlarına.
Bu şov devam etmemeli!1
- 1. Yazıyı bitirdikten sonra fark ettim! Başlığı nedeniyle tam da Pazar günü bir Sedat Peker yazısı beklentisi yaratmış olabilirim. Bu beklentiyle okumuş olanlar beni bağışlasınlar. Ama madem konuya girdik, onu da söyleyeyim: Peker’in şovunun devam edip etmeyeceği bir yerden sonra bizim irademizi aşar. Daha doğrusu kullanacaksak irademizi başka yerlerde kullanmamız daha uygun olur. O konuyla da Hakan Fidan ilgilensin.