Rusya'da RFKP dışındaki gerçek anlamda komünist partilerin ve örgütlerin birleşerek kurdukları ROT FRONT (Rossiyskiy Obyedinennıy Trudovoy Front, Rusya Birleşik Emek Cephesi) adındaki parti kuruluş dilekçesini ve belgelerini beşinci kez Rusya adalet bakanlığına sundu ve beşinci kez reddedildi. Böylece partinin bu yılın Aralık ayında yapılacak Duma seçimlerine katılması engellendi. Daha önce çeşitli teknik gerekçeleri bahane eden burjuva rejimi bu kez maskeyi indirdi: Efendim partinin simgesi olan kızıl yıldızlı sıkılmış yumruk ve bizzat partinin adı “ekstremist” imiş! Yani mevcut düzeni yıkmayı amaçlayan yıkıcı bir parti imiş. Partinin adı Almanya'da Komünist Parti'nin 1924'te kurduğu Rotfrontkämpferbund (FRB) ile akraba. 1925'ten itibaren Ernst Thälmann önderliğindeki bu antifaşist savunma örgütü Nazi'lerin Sturmabteilung (SA) adlı örgütleriyle mücadele için kurulmuştu. Ancak Rusya'daki ROT FRONT savunma örgütü değil, seçimlere girmek için kurulmak istenen bir parti. Mevcut burjuva rejimi ise artık kızıl yıldıza dahi tahammül edemiyor.
Rusya'da komünistlerin önündeki en büyük engel aslında RFKP. Komünist adını sadece bir marka gibi kullanan bu parti burjuva rejiminin ihtiyaç duyduğu zararsız muhalefet rolünü başarıyla oynuyor. Bu partinin seçimlerdeki adaylarının ve meclisteki milletvekillerinin birçoğu işçilerden emekçilerden değil, düpedüz burjuvalardan, oligarklardan oluşuyor. Putin'in partisinden (Birleşik Rusya) listeye giremeyen oligarklar parayı bastırıp bu sözde komünist partinin listesinden seçilebiliyorlar. Yerel seçimlerde bu partiden seçilenler Putin'in partisinin saflarına geçiveriyorlar. Züganov ROT FRONT'un adını bile duymak istemiyor. Züganov halinden memnun, her seçimde parlamentodaki yeri garanti.
Bugünlerde Rusya'da ilköğretim okullarında erken kayıtlar başladı ve ana babalar çocuklarını iyi bir okula kaydettirebilmek için büyük bir yarışa ve yer yer kavgaya girdiler. Kapitalist Rusya'da eğitim hızla özelleşiyor ve devlet okulları da fiilen paralı hale geliyor. Çarlık Rusya'sında aristokrasinin çocukları için gimnazyumlar, halk çocukları için ise “reel” okullar, meslek okulları vb vardı. Çarlık rejimi buralarda farklı eğitimler verirdi. Halk çocuklarına daha pratiğe dayalı bir eğitim, aristokrasinin çocuklarına ise klasik Latince - Yunanca eğitimi verilirdi. 1887 yılında çıkan bir genelgede aşçı, arabacı, uşak vb çocuklarının gimnazyumlara alınmaması için müdürler uyarılmıştı. Lenin işte bu yüzden iktidara geldiği zaman “devleti bir aşçı kadın pekala yönetebilir” demişti. Şimdiki kapitalist rejimde ise sözde ilköğretim okullarının hepsi aynı devlet okulu ancak bazıları donanımlı bazılarında ise eğitimin kalitesi çok düşük. Veliler çocuklarını iyi okullara kaydettirebilmek için büyük bir mücadele veriyorlar. Kuşkusuz bu iyi okullarda okumanın bir bedeli var.
Bir anti-Stalinist yalan daha çürütüldü!
Anastas Mikoyan (1895-1978) bilindiği üzere Stalin döneminde ve sonrasında uzun yıllar parti ve devlet yönetiminde yer almış bir devlet adamı idi. Mikoyan anılarını dikte etmiş ve bu anılar oğlu Sergo tarafından yayına hazırlanarak 1999 yılında yayımlanmıştı (A. İ. Mikoyan, Tak Bılo, Moskova: Vagrius, 1999). Bu kitaba göre Mikoyan anılarında Hitler'in SSCB'ye saldırmasının ve faşist orduların Minsk'e kadar gelmesinin ardından Politbüro üyeleri ile Stalin'in daçasına gidişlerini şöyle anlatmıştı:
“Stalin'i küçük yemek odasında bulduk. Bizi görünce sanki kaybolmak istermiş gibi koltuğa gömüldü ve bize sorarcasına baktı. Sonra sordu: 'Neden geldiniz?' Kaygılı ve garip bir hali vardı. .. Hiç şüphem kalmadı: Stalin kendisini tutuklamaya geldiğimizi düşünmüştü.”
Mikoyan'ın ağzından yazılan notlar arşive (RGASPİ) verilmiş bulunuyordu. Tanınmış anti-Stalinist tarihçi ve Rusya Federasyonu devlet arşivi (GARF) uzmanı Oleg Hlevnyuk işte bu notları kitapla karşılaştırmış ve ne bulmuş dersiniz? Notlarda “sanki kaybolmak istermiş gibi koltuğa gömüldü” ibaresi yok, Stalin için “kaygılı” değil, “sakin” yazılı ve nihayet “Stalin kendisini tutuklamaya geldiğimizi düşünmüştü” diye bir cümle de yok! Belli ki Sergo veya yayınevi Mikoyan'ın anılarını tahrif etmiş. Mikoyan'ın her söylediğine inanmamız gerekmiyor, onun da Stalin aleyhine sözleri var, ancak belli ki anılarını yayımlayanlar bunları yeterli bulmayıp kendilerinden bazı sözler eklemişler. Gerçek şu ki Stalin bazı generallerin savaşın başında gösterdiği beceriksizlik ve panikten dolayı öfkeye kapılmış ve ipleri ele almak gereğini anlamıştı. İşte bu sebeple savaşı yürütmek üzere Devlet Savunma Komitesi'nin kuruluş metnini yazmak üzere daçasına gelmişti.
İşte böyle! Bir anti-Stalinist efsane daha çürütüldü! Üstelik çürüten de bir anti-Stalinist tarihçi, özünde o da bir falsifikatör, sadece bazı ayrıntılarda dürüst bir anti-Stalinist!