Geçen yazılarımdan birinde RFKP’den Duma vekili Viktor İlyuhin’in Katın katliamına ilişkin olarak Beriya’ya atfedilen dört sayfalık bir raporun sahte olduğunu sağlam delillerle gösterdiğini yazmıştım. Bu rapor Polonyalı subayların katli emrini Stalin’in verdiği iddiasının en önemli dayanağı sayılıyor. İlyuhin bu sahte belgenin fabrikasyonu sırasında kullanılmış olan taslağı ele geçirmiş ve internete koymuş bulunuyor. Bkz:
http://www.katyn.ru/index.php?go=News&in=view&id=205
Bu taslakta daktilo metninin sol marjinine düşülen el yazısı notlarda daktilo metne ilişkin bazı düzeltmeler yer alıyor. Örneğin daktilo metinde (yani Beriya’nın raporu olduğu iddia edilen metinde) Ukrayna ve Belarus ifadeleri geçerken marjindeki elyazısı “Ukrayna SSC, Belarus SSC diye yazılırdı” diyor! Metinde “karşıdevrimci” (kontrrevolyutsionnıy) sözcüğü “k-r” şeklinde kısaltılmış, marjinal notta ise “NKVD k-r diye yazmazdı” diyor! Besbelli ki bir uzman hazırlanmış olan sahte belge üzerindeki bazı yanlış ifadeleri düzeltiyor!
İlyuhin’in yayımladığı bu sahte belge taslağını antisovyetik ve liberal akademisyenler görmezlikten geliyorlar. Bu şahısların gerçeği anlamaya çalışmak, tarafsız ve nesnel olmaya çalışmak gibi bir dertleri olsaydı İlyuhin’in yayımladığı bu taslağı da incelemek ihtiyacı duyarlardı. Ancak bizim liberal militanlar gerçeği aramıyorlar!
ABD’li akademisyen Grover Furr’ün yazılarından önceki yazılarımda bahsetmiştim. Furr İlyuhin’in yayımladığı belge üzerine H-RUSSIA listesine bir mesaj göndererek bu belgenin (eğer doğru ise) “Katın katliamını Sovyetler yaptı” iddiasını temelden yıkacağını yazdı. (H-RUSSIA, tüm dünyada Rusya üzerine çalışan ve İngilizce bilen akademisyenlerin haberleşmesi için kurulmuş, iyi bilinen bir internet grubu ya da dağıtım listesi. Benzer şekilde H-TURK diye bir liste var). Furr argümanlarını sıraladı ve tartışma olmasını bekledi. Ancak argümanlar üzerinden bir tartışma olmadı, sadece Furr’e “biz senin kim olduğunu biliyoruz zaten” türünden saldırılar ve sataşmalar oldu! Bu güruh için Katın olayı SSCB’ye, Stalin’e, sosyalizme saldırmak için çok uygun bir araç ve hiçbir kanıtın, hiçbir argümanın bu aracı bozmasını istemiyorlar.
Sovyet elçisi Rodionov’un anıları
1974-1983 yılları arasında SSCB’nin Türkiye büyükelçiliğini yapmış olan Aleksey Rodionov Türkiye’ye ilişkin anılarını makale ve kitap olarak yayımlamış. Makaleler Novaya i noveyşaya istoriya dergisinde 1999 yılında çıkmış, kitap (Turtsiya. Perekrestok sudeb. Vospominaniya posla) ise 2006 yılında Mejdunarodnıe otnoşeniya yayınevince yayımlanmış. Benim yeni haberim oldu. Kitabı henüz bulamadım ancak makaleyi okudum. Zaten makaleyi okuyunca şimdiye dek bu anıları okumamış olmakla bir şey kaybetmemiş olduğumu anladım. Bununla birlikte bu anılar kuşkusuz önemli. Okudukça hakikaten insan hayretlere düşüyor ve bir kez daha Benediktov’a hak veriyor! Rodionov gibi adamlar Sovyet büyükelçisi olabilmiş olduğuna göre gerçekten de Hruşçov’la birlikte Sovyet bürokrasisinde ve bu arada diplomatlar arasında manevi tahribat büyük olmuş. Rodionov Kenan Evren’den, İlter Türkmen’den övgü ile söz ediyor! Bu beyler her ne kadar NATO’da iseler de SSCB’ye karşı pek hayırhah imişler, elçi hazretleri ile araları da çok iyiymiş! Türkiye’de “ultra-solcular” ile “ultra-sağcıların” uyguladığı terör varmış! (Devlet terörü diye bir şeyden söz etmiyor). Ordu düzeni sağlamak için müdahale etmek zorunda kalmış! 12 Eylül 1980 darbesi esas olarak “ultra-sol, ultra-sağ ve dinci örgütlerin lokalizasyonu ve nötralizasyonuna, terörist hücrelerin ve bölücü grupların dağıtılmasına yönelik” imiş! Bu “askeri müdahale”, “ılımlı sağ eğilime sahip merkezci bir karaktere sahip” imiş! Maşallah bizim sözde “komünist” elçi hazretleri bizim yerli darbecilerle aynı dili konuşuyor.. Sovyetik gelenekten gelen biz Türkiyeli sosyalistlerin geçmişte bu adamların çürümüşlüğünü neden net bir biçimde göremediğimizi sorgulamamız gerekiyor. Ancak yine de sapla samanı karıştırmamak gerekiyor. Yani SBKP denen parti 1970’lerde artık çürümüş olsa bile SSCB’deki iktisadi-toplumsal düzen 1989’a kadar hala sosyalist idi. Sosyalizmin kazanımları hala yerinde duruyordu. Nitekim bu kazanımları geri almak için Gorbaçov-Yeltsin karşıdevrimi gerekli oldu.
Rusya ve vize
Geçenlerde arşivlerde araştırma yapmak için yine Rusya’da idim. AKP’nin palavralarına rağmen Rusya ile vize hala geçerli. Rusya’ya vize almak hala zor, acentelere 90 dolar ödeyerek vize alabiliyorsunuz. Ayrıca pasaportunuz vize bitiş tarihinden sonra en az altı ay daha geçerli olmak zorunda. Rusya’ya gittiğiniz zaman ayrıca kayıt olmak zorundasınız. Otele giderseniz otel az bir ücrete bu işlemi yapıyor, ancak birilerinin evinde kalırsanız, kayıt işi vakit alıyor. Bu arada Yalçın Küçük’ün sandığı gibi Rus fahişelerinin Türkiye’ye gelmek için vizeye ihtiyacı yok. Yani Rusya ile vizeyi kaldırma girişiminin amacı bu olamaz, çünkü Rusya Federasyonu vatandaşları sınırda az bir vize ücreti ödeyerek zaten Türkiye’ye rahatça giriyorlar, zorluk TC vatandaşları için geçerli. (Bu arada Küçük’ün Türkiye’de “Stalinsiz bir Stalin dönemi” yaşandığı hakkındaki sözleriyle tam olarak ne demek istediğini anlamadım. Eğer o da liberaller gibi despotizm ve dikta ile Stalin arasında bir bağ kuruyorsa, çok yazık… ya da uğurlar olsun!)
Soçi
Bugünlerde Aleksandr Kostin’in Petlya Putina adlı kitabını okuyorum. Kostin, Putin’in on yıllık iktidarının bilançosunu çıkarmış. Başka bir yazıda özetleyeceğim. Şimdilik 2014 Soçi Kış Olimpiyatlarına değinmek istiyorum. Kostin, Soçi’de kış olimpiyatları düzenlemenin Rusya için felaket olacağını yazıyor. Soçi Karadeniz kıyısında subtropik iklime sahip bir yazlık tatil beldesi. Kış olimpiyatları için hiç uygun değil. Fakat Putin burayı seçmiş bulunuyor. Spor komplekslerinin inşası için şimdiden Soçi’de dört bin insan evinden çıkarılmış durumda. Üstelik bu insanlardan yeni evlerine taşınmak için para isteniyor. Sadece Adler-Krasnaya Polyana arasındaki otoyolun maliyeti 8 milYAR dolar! Ayrıca bu yol için ormanları kesmek gerekiyor. Başka ülkelerde kış olimpiyatları yaklaşık 2 milyar dolara mal olurken Soçi’de 18 milyar dolara mal olacağı hesaplanıyor ve bunun yarısı federal bütçeden karşılanacak. Çünkü Soçi’de tüm altyapıyı yenilemek gerekiyor. Her açıdan Rusya’ya zararlı olacak olan bu Soçi’de olimpiyat macerasının rasyonel bir yanı yok. Peki niçin o zaman? Kostin’e göre Putin gelecekte uluslararası olimpiyat komitesi başkanı olmak istiyor. Bütün yatırım bunun için. Putin spor ve avcılıktan geriye kalan boş vakitlerinde başbakanlık yapmasıyla ünlü.