Küba halkı ABD'ye kafa tutarken elinden neyi çalmaya çalıştıklarının farkında olduğu için de böyle dik durmaktadır.

Küba ve Demokrasi: Sıkıntılar

DÜNYA SOLA DÖNÜYOR - KÜBA ve LATİN AMERİKA yazıları

Geçen hafta, Türkiye'de de yerel seçim haftası olması nedeniyle Küba'da demokrasinin, seçimler bağlamında nasıl işlediğine değinmiştim. Bu hafta, geçen hafta çizdiğim çerçeve hayata geçirilirken yaşanan bazı sıkıntılardan bahsetmeye çalışacağım.

Çok kısaca sistemi özetlemek gerekirse, Küba'da seçimler şöyle işliyor: Mahalle halkı olarak toplanıyorsunuz, dileyen aday oluyor, dileyen başkasını aday gösteriyor. Komünist partinin aday göstermesi ya da bir adayı desteklemesi yasak. Adayların kendi lehlerine ya da başkaları aleyhine kampanya yürütmeleri de yasak. Her yerde tüm adayların fotoğrafları ve kısa özgeçmişleri olan ilanlar halka yardımcı oluyor. Mahallede delegeler seçilip bir üst meclise (kasaba, ilçe vs.) gönderiliyor. Bu şekilde ulusal meclise kadar tüm yönetim mekanizması oluşturuluyor.

Bu delegeler belirli aralıklarla seçmenlerine dönerek, herkesin katıldığı toplantılarda "hesap veriyorlar", ve aktarımlarda bulunuyorlar. Seçmenlerin istedikleri an delegeleri geri çağırıp yerine başkasını seçme hakları mevcut.

Küba'nın sosyalist demokrasi modelinin, sadece kağıt üzerinde karşılaştırıldığında dahi burjuva demokrasisinden "binlerce kez daha demokratik" olduğu açık. Burjuva demokrasisinin, kağıt üzerinden kafamızı biraz kaldırıp etrafımıza baktığımızda kağıt üzerinde biraz olsun var olan yaldızının tamamen döküldüğü de malum.

Peki Küba'da pratikte bu sistem tıkır tıkır işliyor mu?

Kağıt üzerindeki hiçbir sistem pratikte tıkır tıkır işlemez. Fakat, Küba konusunda var olan art niyetlileri bertaraf etmek için baştan belirteyim: Bunlar tali ve ayrıntılarla ilgili sıkıntılar, sistemin demokratikliğine gölge düşürmüyorlar, ve Küba'nın demokrasisini herhangi bir Avrupa Birliği üyesi ülkedeki kapitalist demokrasiyle karşılaştırmak abesle iştigal.

Fakat biz gelelim, meraklı okur için kapıyı biraz aralamaya çalışalım. Kendi deneyimimi örnek olarak kullanacağım: Farz edelim ki üniversite öğrencisiyiz, Havana'nın bir mahallesinde öğrenci yurdunda kalıyoruz. Seçim zamanı geldi, delege seçim toplantısına gittik. Yurtta kalan tüm öğrenciler gibi şehir dışından geliyoruz, dolayısıyla mahallede yeniyiz. Esnafla, bazı gençlerle, ve belki de yurdun biraz ilerisinde ev yapımı rom satan kadınla tanışıyor olsak da, toplantıdakilerin büyük kısmı bizim için yabancı.

Sıkıntının kaynağı açık: Gündelik hayatı içerisinde nasıl birisi olduğunu bilmediğimiz insanlara, bizi temsil etmeleri için oy vereceğiz. Toplantıda adaylar konuşsa, belki tartışsa da, buradaki konuşmalar karar vermemiz için bize yeterli gelmeyebilir. Yurda asılan afişlerdeki özgeçmişlerin, adaylara dair ayırt edici özellikler sunduğunu söylemek de zor.

Kent yaşamının, ufak yerelliklere göre ilişkiler ağını mekandan büyük ölçüde kopartması ve karmaşıklaştırması, sorunun kaynağı. Bir köyde, bir fabrikada ya da bir üniversitede delege seçmek için olabilecek en uygun model olan Küba seçim modeli, kent yaşamının karmaşık yapısı karşısında belli noktalarda sıkıntılar yaşıyor. Bu işin bir yönü.

İşin diğer yönü, sosyalist ülkede gündelik siyasetin farklılığından kaynaklanıyor. Ne demek istediğimi şöyle anlatayım: Türkiye'den ya da başka bir kapitalist ülkeden Küba'ya bir süre yaşamaya giden birisinin, ülkenin en çok okunan günlük gazetesi Granma'yı okurken sıkılmaması pek mümkün değil. Gazeteye sondan başlayan sporseverlerin beyzbolla karşılaşacakları gerçeği bir tarafa, gözleriniz siyaset ararsa da, umduğunu bulamayacaktır. Zira ne Cumhurbaşkanınız, ülkeyi ziyaret eden bir başka devlet liderine askerinizi peşkeş çekmiştir, ne de faili meçhul cinayet soruşturması kapsamında yapılan kazılarda kemikler bulunur. Düşünsenize, Tayyip yok, Baykal yok, Unakıtan yok, Fethullah yok... Ne kadar renksiz, değil mi?

Burjuva demokrasisinde siyasi gündem, büyük oranda ani gelişmeler, skandallar, flaş gündemler üzerinden yürür. Aslında tüm bunlar büyük resme bakıldığında emperyalizm, özelleştirme, piyasacılık, gericilik ve bunların karşısında yer alanlar gibi çok daha sade eksenlere karşılık gelse de, bu temel eksenler ifadelerini spesifik, güncel gündemler üzerinden ifade ve yankı bulur.

Oysa Küba'da özelleştirilmesi gündemde olan bir fabrika yoktur ki! Verimliliği artırılması gereken bir ekonomi vardır. Obama'ya methiyeler düzen bir siyasi parti başkanı değildir söz konusu olan, yarım asırlık ABD ablukasına karşı mücadeledir.

Ve bu genel konular üzerinde, yine genel olarak bir toplumsal uzlaşma olduğu söylenebilir. Dolayısıyla, seçimlerde oy kullanırken Amerikancılık yapan ve yurtsever Kübalı arasında tercih yapmazsınız. O zaman başka kriterler girer: Çalışkan ve mütevazı olmak, iyi bir insan olmak, iş arkadaşlarıyla iyi ilişkiler kurmak, dürüst ve onurlu olmak... Buraya kadar iyi.

Ancak bir başka risk var. Siyasetin daha ziyade sürekli mücadele ve fedakarlık gerektiren, her ne kadar her birisinin gündelik yaşamda muazzam önemi olsa da görünüşte "büyük resme" ait, görece genel başlıklar üzerinden yürümesi, bireylerin siyasallaşmalarının da kapitalist ülkelerden daha farklı süreçlerde, daha farklı dinamiklerle gerçekleşmesi anlamına geliyor.

Niye anlattım bunları? Şunun için: Kapitalizmde kitlelerle siyaset ilişkisi, sosyalizmde olduğundan kökten farklı. Kapitalizmde çift yönlü bir dinamik var: bir yandan kitleler gerçekleri maskeleyen, çarpıtan siyasi kamplaşmalarla yapay ideolojik kamplaşmalara taraf kılınsalar da, öte yandan sürekli bir depolitizasyon hakimdir. Hakim olan sahte politika, sistemin ihtiyaç duyduğu meşruiyeti her seçim döneminde kitlelerin - herhangi bir burjuva aktöre - oy vererek onaylamasına yeterlidir.

Fakat sosyalizm, kapitalizmin aksine, kitleleri sürekli politize etmeli, ve bunu da gerçeklerle yapmalıdır. Ancak politize olan kitleler, sosyalizmde bahsettiğimiz "büyük resme" dair olguların aslında ne kadar gündelik yaşamla ilgili, somut siyasi meseleler olduğunu kavrayabilirler.

Ve ancak böyle kitleler, mahallelerinde toplandıklarında doğru delegeleri seçebilir, delegeleri kendilerine hesap vermeye geldiklerinde doğru soruları sorabilir, ve sosyalist demokrasiyi gerçek kılabilirler.

Küba'nın direnmesinde en önemli sebeplerden birisi de, şimdiye dek bu altın kuralı yerine getirebilmiş olmasıdır. Bu sayededir ki, Küba halkı ABD'ye kafa tutarken elinden neyi çalmaya çalıştıklarının farkında olduğu için de böyle dik durmaktadır.

Ve Küba'da demokrasi, halkın neye sahip olduğunu bilmesine sıkı sıkıya bağlıdır.